“Bugünün dünyasını anlamak için sinemaya ihtiyacımız var; yüz yüze gelmeye cesaret edemediğimiz ne varsa, anlamak için sinemaya bakmalıyız.”

Slavoj Zizek

Urfa da günlerdir süren bir işçi direnişini TRT'de görüp izlemenin, oradan haber almanın imkansızlığından bahsetmeyeceğim. Özak işçilerinin haberi yapılsa da işveren penceresinden yapılır ancak.

"Bir grup kötü niyetli sendikacı masum işçiler arasında nifak tohumları ekmeye çalışırken, bunlara yardım eden sözde bir, iki milletvekili de olayların içinde 'kendileri defalarca uyarıldığı halde' tazyikli suyla, biber gazıyla adeta muhatap olmak için Ankara’dan Şanlıurfa'ya gelerek Valiliğin gösteri ve yürüyüş yasağını ihlal etmiş ve kandırılmış işçi kardeşlerimizi kışkırtarak biber gazı ve su sarfiyatının artmasına ve kamu zararının büyümesine sebebiyet verdikleri gibi Organize sanayi bölgemizde faaliyette bulunan diğer fabrikalardaki işçi ve işverenleri de tedirgin etmişlerdir."

Made In Bangladesh sinema filmini TRT 2'de izledim. Urfa’da günlerdir süren Özak işçilerinin sendikal mücadelesinin sonuçlarının haberlerini sosyal medyadan, ve parmakla sayılacak kadar az dijital ve basılı gazete ve televizyon haberlerinden takip ederken TRT 2 de gösterilen filmin zamanlaması tamamen tesadüf olsa gerek.

Eskisi gibi tek kanal değil TRT. Sadece "haber" vereni olduğu gibi kültürel yayınların yoğunlukla gösterildiği TRT 2'nin akşam 9:30 sinema filmlerini keyifle izlediğimi belirteyim. Hatta fırsat ve zaman bulanların daha önce görmemiş ve tekrar değilse bu filmleri izlenmesini öneririm.

0483551

İsminden de anlaşılacağı üzere bir Bangladeş filmi. Bir işçi filmi olduğu kadar kadın filmi. Ne kadar alakalı olduğundan ziyade Orhan Veli'nin dizeleri geldi aklıma: "

Güzel kadınları severim,/İşçi kadınları da severim,/Güzel işçi kadınları/Daha çok severim."

Kahramanımızın adı Shimu. Daha çocuk yaştayken üvey annesi onu orta yaşlı bir adamla evlendirmekle tehdit etmesiyle gece babasının cüzdanını çalarak köyünden kaçar. Şimdi 23 yaşında olan ve başkentte yaşayan Shimu, bir tekstil fabrikasında ağır koşullarda ve çok az ücretle (asgari mi deseydim, o da ülkeden ülkeye değişiklik gösteriyor Mısır'daki asgari ücret dolar bazında Türkiye'dekinin üçte birinden azmış, Bangladeş’te ise 2013'ten beri asgari ücrete zam yapılmıyormuş o da 95 dolara denk geldiğinden beterin beteri olsa gerek. ) çalışmak durumunda, üstelik eşi de işsiz.

Çalıştığı fabrikada yangın çıkar ve bir arkadaşı yaşamını yitirir. Yangının ardından insan hakları savunucusu bir kadın yardımıyla kadın ve işçi hakları konusunda kısa süreli kurslara katılarak sendikal mücadeleye katılmaya ikna olur.

Sendikalaşmak her memlekette zor olduğundan daha fazla engeller vardır Bangladeş’te. Ataerkil bir sistemin yanında birlikte çalıştığı arkadaşlarının tutumu da işin zorluğunu ortaya koyar. Çaresizlik ve yoksulluğun yanında bilgisizlik de işin cabası. Yasal haklarının neler olduğunu bilmeyen bir işçi topluluğunu ikna etmek kolay olmuyor. İlkel koşullarda çalışan genç kadınların biri fabrikada çıkan yangından sonra evlenerek bu cehennemden kurtulacağını burada ölmek istemediğini söylüyor. İşçiler sendika kurmak isteyen Shimu'ya karşı direnirler. Ancak O, haklarını ve sendikayı anlatmakta ısrar ederek arkadaşlarının inadını kırmayı başarır.

İşçilerin aldığı ücret ancak kirayı karşılayacak kadardır, yapılan fazla mesailerle idare etmeye çalışırlar. Fazla mesai ücretleri zamanında ödenmediği gibi sesini çıkaran işçi hakarete uğrar.

Bir gün zorunlu fazla mesaiye bırakılan işçilerinin makine başında bir kaç saat uyuyup dinlendikten sonra işe devam edeceklerini söyleyen patronun yalakası ustabaşının bunaltıcı sıcağa rağmen vantilatörü kapatması üzerine işçilerinin neredeyse toplu itirazı üzerine vantilatörü yeniden çalıştırmak zorunda kalırlar.

Evde eşi dahil sendika için gizlice yeterli imzayı toplandığında daha önce O'na yardım eden kadın, Çalışma Bakanlığına tek başına gitmesi gerektiğini söyler.

Başvuruyu yapan Shimu günler haftalar geçmesine rağmen beklediği cevabı alamaz. Zaman zaman müdürlüğe gittiğinde yetkiliye ulaşamaz. Ancak patrona sendika çalışmasının bilgisi gider bu arada işçiler makine başında çalışırken baskın aramada bir kadının çantasında sendika bildirisi bulurlar. Bu bildiri işçinin işten alınmasına gerekçe yapılır. İşten atılma korkusu diğer işçi kadınlar arasında korku ve tedirginliği tetikler, sendikalı olmak fikrinin yanlışlığı işçiler arasında tartışma yaratır.

Patron Shimu'yu çağırır, çok çalıştığını biraz izin yapmasını ister ve hatta para teklifiyle sendikadan imzasını çekmesini ister. İzni ve parayı kabul etmeyince Shimu tehdit edilir.

Sendika yetkisinin bilerek sümen altı edilmesi işçiler arasında tedirginliğe neden olur. Dağınıklığın önüne geçmek için bir kaç arkadaşıyla birlikte sigorta kurumuna giderler. Kadınların ısrarına rağmen toplu görüşmeye için verilmez, buna rağmen daireyi terk etmeyen işçilerden Shimu bir kadın memurun, müdürün odasına almasıyla görüşme gerçekleşir. Müdür bakanlıktan yazının gelmediği yalanını söyler.

Shimu, böyle giderse diğer işçilerin de işten atılacağını söylemesi işe yaramaz Müdür işin yukarıdan engellendiğini, durumun kendisini aştığını ağzından kaçırır. Shimu bu konuşmayı kayda alır ve müdür sendikanın kuruluşunu imzalamak zorunda kalır.

Made In Bangladesh filmi böyle sona erer.

Ya Özak Tekstil ne diyor:

"Özak Tekstil, kullandığı son teknoloji makine parkuru, sürdürülebilir üretim yöntemleri ve Türkiye genelinde konumlanmış 3 entegre fabrikası ile dünyanın lider markalarına aylık 650.000 adetlik üretim kapasitesi ile hizmet vermektedir. Türkiye denim ihracatında çok çeşitli ürün gruplarının üretimini yapan, sektöründe öncü ve takip edilen firmalardan biridir."

Ne kadar övünülse azdır. "Dünyanın lider markalarına " üretim yapıyorlar. Made In Bangladesh filminde de bir "Modern Konfeksiyon" var. Adı modern olsa da fabrika pek de öyle gözükmüyor. Ama orada üretilen tişörtlerin iki üç tanesinin ederi bir işçi maaşından çok. Bangladeş’te durum buysa Türkiye'de farklı mı peki? Ünlü markalara üretilen bir kot pantolon, bir tişört almak asgari ücretle çalışan işçilerin harcı mıdır?

Bangladeş’te Modern Konfeksiyon'da "Kadının Adı Yok", İşçinin Adı Yok, sendikanın adı hiç yokken, Özak Tekstil'de de "Kadının Adı Yok ", işçilerinin adı yok ama Hak -İş'e bağlı Öz İplik Sendikası varken bu sendikaya işverenin izin ve olayıyla üstelik 500 TL giriş ikramiyesine rağmen başka bir sendika ne demek oluyor, "sendika Özak Tekstil'de var ve toplu sözleşme yapılıyor" daha ne istiyorlar, fabrikayı kapatmak mı istiyorlar" gibi laflar duymak, işten atılmalara karşı direnişe geçen işçilere jandarma marifetiyle müdahale etmek sıradan bir iş sadece.

Özak Tekstil'de Bir-Tek Sen var gerisi yalan!

Sürükleyici hikayesiyle Made In Bangladesh filmini izledik, Özak Tekstil işçilerinin mücadelesi daha mı az sürükleyici, adına yandaş, yalaka ya da merkez medya denilen kanalların kör, sağır ve dilsiz tutumlarını bir kenara koyalım önce, günlerdir her türlü baskı ve engellerine rağmen gündem olabilen Özak Tekstil işçilerinin direnişini bir film seyreder gibi izlemek yerine sahiplenmesi bugünlerde belirlenecek olan asgari ücretten emeklinin maaşına kadar hemen her şeyde bu direnişin payı olacaktır. Özak Tekstil'de Bir-Tek Sen var gerisi yalan. Bu hayat pahalılığında evine götürdüğü ekmeğini büyütmek isteyen işçiler var.

Selam olsun...