“Her şeye üzülen ama hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar. Şikâyet eden bir insanın çözüm aradığını sanırsınız. Hayır! Bizde insanlar çözüm için değil söylenmek için şikâyet eder. 50 sene aynı şey anlatılır, aynı gelir, aynı gider.*”
Dünün gündemiyle bugünün gündemi elbette aynı olmayacaktır. Aslında temel meseleler konusundaki gündem özünde değişmemiş ancak her gün farklı bir gündemi konuşuyor, tartışıyoruz daha doğrusu yaratılan gündemi birileri tartışıyor biz izliyoruz. İzliyoruz sadece...
Televizyon reklamları gibi bir kaç dakika hatta birkaç saniye içinde bize izletilen reklamlar hem aklımızda yer ediyor ama hemen sonra bir başka reklam bir öncekinin yerini aldığı gibi. Ülkemizde yaşanan koca koca gündemlerin ardı sıra bir diğerini takip etmesi onu gölgelemesi artık hiç şaşırtıcı değil. Sürekli bir aksiyon filmi gibi mübarek.
Oysa; Bir çoğumuzun gündemi günlük yaşam mücadelesi içinde ayakta kalabilmekten, onurlu bir yaşamdan ibarettir.
Gökten ne yağdı da yer kabul etmedi. Neye şaşırdık neye hayret ettiysek ona alışır olduk. Yanı başımızda süren savaşlar, katliamlar sanki bir film karesi. Bu kadar da olmaz diye bir şey yok. Bu kadarı fazla diye de bir şey yok. İzlemekle kalmıyor alışıyoruz. Anlamakta zorlandığımız ne varsa biz anlayıp kavrayıncaya kadar yerini yeni bir şeye bırakıyor.
Değişmeyen tek şey halkın biraz daha yoksullaştığı hayatın daha çekilmez olduğu gerçeğidir. Ekmek, adalet, barış ve hürriyet noksanlığı...
Günlük gündemlerin bu değişmeyen gerçeğini gizlemek için yeni gündemlerin yaratıldığını iddia etmeyeceğim. Yapay gündemlerin çokluğundan bıktık demenin de alemi yok.
Her biri çözüm bekliyor aslında. Adına ne dersek diyelim küçük veya büyük her mesele olduğu gibi yerinde durduğundan olsa gerek ne zaman ısıtılsa ya da ne bileyim karşımıza çıksa gündem oluyor sonra da ya halının altına süpürülüyor ya da daha "önemli " olanın gölgesinde kalıyor.
Herkes "kendini kurtarma" telaşı içinde. Milyonlar karnını doyurmak derdinde, kimileri ise zevk-i sefa peşinde. Asıl bu adaletsizlik tek tek bireyler yerine hepimizin gündemi olduğunda taşlar yerine oturacak.
İnsanlar yaşlandıkça daha sakin bir hayat özlüyor. Varsılı bir sahil kasabasında huzur ararken yoksulu çaresizlik içinde kaderine razı. Konfor bir yana bir şekilde idare eden kendi yağında kavrulanlar ise, çözümü köye dönmekte kendi kabuğuna daha da çekilmekte arıyor. Herkesin "huzurun" peşinde olduğuna kuşku yok. Huzur öyle kolay bulunan bir şey değildir en azından emeğiyle geçimini sağlamaya çalışan çoğunluk için.
Son bir kaç haftanın gündemlerini alt alta yazsak, "buradan köye yol olur." Hangisi çözüldü hangisinde tamam dedik de rahatladık.
Ne olacak bu memleketin hali !
Narin'e hangimiz üzülmedik, yalınayak Soma'dan Ankara’ya yürüyen işçinin minik zaferine hangimiz sevinmedik. Asgari ücretin azlığından, emeklinin düşük aylığından, hayat pahalılığından hangimiz şikayet etmedik. Hangimiz "Devlet" Bahçeli'nin sözlerini duyunca şaşırmadık. Ya da mafya/çete liderlerinin Bahçeli'nin yanına desteğe gittiğine şaşırdık! Bir çoğumuz "çözüm süreci " ile umutlanmak istemedi mi? Hangimiz Ankara’da ’da yaşanan saldırının zamanını manidar bulmadı. Temel hak eşitliğinin kime ne zararı var... Olsa fena mı olurdu... Çocuklarımız okula aç gitmese en azından okulda bir öğün sıcak yemek yiyebilseydi kıyamet mi kopardı? Yasaklar, yolsuzluklar, yokluklar bir nihayete erse iyi olmaz mıydı? Mefta/sabık bakan Nebati'nin dediği gibi "gözümüzü altı ay kapatıp açmakla" olmadığını yaşayıp görmedik mi... Çürüme ve yozlaşmanın girdabındaki bu memleketin hali ne olacak. “Her şey çok güzel olacak” bir düş mü sadece...
Memleketin hali bu, sorunlar yumağı içinde debelenip durmaktan hep daha kötüye doğru gitmedi mi? Eğitimden sağlığa, çevre tahribatından sokak hayvanlarının katliamına, kadın cinayetlerinden adalete, tarikatların cirit atmasına kadar hemen her konuda izleyici olmaktan, şikayet etmekten, sızlanmaktan başka yol mu yok?
Hesap sormak gibi.
50 sene aynı şey anlatılmasın diye bir araya gelmek gibi...
Birleşerek mücadele etmek gibi..
.Umutlanmak gibi, umudu büyütmek gibi ,birleşerek değiş(tir)mek gibi...
Değiştirmek gibi...
........................
*Amin Maalouf