Hindiçini ya da Çinhindisi, Çin’in güneyi, Hindistan’ın batısını ifade eden coğrafî bölge, 17. yüzyıldan bu yana önce Portekizliler, sonra İngilizler ve ardından Fransızlar tarafından 300 yıla yakın bir süre kolonileştirildikten ve sömürüldükten sonra II. Emperyalist Paylaşım (Dünya) Savaşında Japonya tarafından istila edildi. Bölge yasal olarak Vichy Fransası ama fiilen Japonya İmparatorluğu boyundurluğundaydı.
I. Emperyalist Paylaşım Savaşını olağanüstü bir ideolojik deha ve direnişle bozguna uğratan Lenin’in ulusların kendi kaderini tayinine dair görüşleri 1945 yılında sonlanan ikinci savaşta kapitalist devletler tarafından da mecburen örtülü ve hileli de olsa kabul edildi. Artık sömürgeleştirilen uluslar kendi kaderini, ilke olarak, belirleyebileceklerdi; bunun hukuken en belirgin teminatı ise Stalin ve Churchill’in helvacı kağıdına yazdıkları Yüzdeler Anlaşması idi.
Bu olaylar sonrasında, ABD’ye teslim olan Japonya, Hindiçin’i 4 parçaya böldü (Vietnam, Kamboçya, Laos ve Tayland) ve işgale son verdi. 1945-54 yıllarında yaşanan Birinci Hindiçin Savaşında ise Viet Minh’in direnişi ile Fransız Hindiçini sona erdi ve Vietnam kuruldu. Ancak Vietnam’a 1954’te barış gelmedi.
Marx’ın belirttiği üzere gerçek barış ancak sosyalizmin karşıtlığının olmadığı anda mümkündür. Truman’ın domino teorisinin gerçekleşmesine ilişkin öngörüsü ABD’nin Asya ve Pasifik Okyanusundaki çıkarlarını baltalıyordu. Bu nedenle ABD, Vietnam’ı işgal etmeliydi. 1954 Cenevre Konferansı ile Kuzey ve Güney Vietnam olarak iki yönetimin kurulması kararlaştırıldı. Güney Vietnam’ın kontrolü ABD’ye devredilmişti. Bu İkinci Hindiçin Savaşının (Vietnam Savaşı) da başlangıcı oldu.
Bu savaşta, Vietnam, Kamboçya ve Laos’ta toplam 3.5 milyon insan öldü, bunun yalnızca 58.220’si ABD askeriydi; 2. Dünya Savaşında kullanılan tüm bombaların daha fazlası yalnızca bu savaşta kullanıldı.
Güney Vietnamdaki işgal karşıtı direnişçiler (Viet Cong) 30 Ocak 1968’de ABD’nin askerî, idarî ve diplomatik merkezlerine beklenmedik bir saldırı (Tet Saldırısı) düzenlediler; askerî anlamda başarısı tartışmalı da olsa, bu saldırı, 68 Olaylarının en tetikleyici ve ilham verici olayıydı. Fransa Komünist Partisinin 1968 Şubat Bildirisi, Avrupa’daki protesto dalgasını başlattı. ABD’de ise askere alım koşullarını belirleyen yasa öğrencilerin ve gençlerin tecil hakkını sınırlandırıyordu. Bu gelişmeler ışığında tüm dünyada yepyeni bir direniş kuşağı belirdi.
Birçok kişinin de vakıf olduğu bu tarihsel özetin içerisinde birçok simgesel olay ve öykü de mevcut. Kimisi tabanca ile infaz edilen Vietnamlı sivili hatırlar, kimisi Fransız Sömürgesi zamanındaki Fransız anne ve kızın, güvercin yemler gibi Vietnamlı çocuklara bozuk paralar fırlatıp eğlendikleri anları...
Benim değinmek istediğim simgesel kişi ise Tet Saldırısında yakalanıp Güney Vietnam mahkemeleri tarafından yargılanan ve 20 yıl ağır çalışma cezasına (kürek cezasının daha modern terimi) hükmolunan bir kadın direnişçi: “Võ Thị Thắng”
1968 yılında Võ Thị Thắng 20 yıl angarya cezası aldığını duyunca yargıca gülümser ve sorar: “20 yıl mı? Sizin hükümetiniz o kadar sürecek mi?” Japon bir gazetecinin fotoğrafladığı bu gülümseme uzun yıllar süren bu kurtuluş mücadelesinin simgelerinden birisidir. Võ Thị Thắng’in bu sorusunun yanıtını ise tarih verecekti. 6 yıl hapis yatan Võ Thị Thắng 1974 yılında salıverildi. 1975 yılında Vietnam Savaşı, Kuzey Vietnam’ın zaferi ile sona erdi. Võ Thị Thắng savaştan sonra Vietnam Kadınlar Birliğinin başkan yardımcılığı ve ulusal mecliste milletvekilliği gibi görevler üstlendi; 2014 yılında ise yaşamını yitirdi.
(Võ Thị Thắng)
Herhangi bir ülkede yargısal iktidarın temsilcileri kendilerine sonsuz ömür biçerek tahakkümlerinin doğal sınırlarını belirleyemeyecek kadar körleşebilir. Ülkemizde 2005 ila 2014 arasında faaliyet gösteren Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerin yargıçları ve savcıları hükmettikleri cezalar kadar görevde kalamadılar bile.
"TBMM’nin dünkü oturumunu erteleyen Başkan Vekili Sırrı Süreyya Önder’in, dünkü Kobani Davasına ilişkin sözleri de benzer nitelikteydi. Davayı gören mahkeme Selahattin Demirtaş hakkında 42 yıl, Figen Yüksekdağ hakkında ise 30 yıl 3 ay hapis cezasına hükmetti. Sizce bu karar 42 yıl hukuken etkisini sürdürebilir mi?"