"Ağaç görmüş yakmışlar,

Bir kanat görmüş kırmışlar,

Şimdi de düşmüşler insan izine..

Nerede insan,

Nerede ışık,

vurmuşlar...*

Kamuya ait bir fabrika satılıyor gerekçesi bir harika: "Yerel ekonomiye katkı sağlamak ve rekabeti artırmak". Duy da inanma.

Türkiye'de yapılan "ilk" ve şimdilik "son"   özelleştirme Iğdır'da yapıldı. Orayı kolsuz kanatsız bırakmaya ant içmişler sanki.

Iğdır Şeker Fabrikası toplamda 1.911,73 metrekare yüzölçümüne sahip olan taşınmaz 17 milyon 750 bin liraya Arslantürk Petrol Enerji ve Yatırım Limited Şirketi’ne satıldı.

Iğdır ekonomisine 17 milyonluk "katkı", bu katkıya kargalar bile güler. Bu parayla neler neler yapılmaz ki! Mesela bu paraya Iğdır da iki villa alabilirsiniz veya büyük şehirlerde bir daire. Yukarıda adı yazılı şirket şeker tadında bir "yatırım" yapmış.

 Türkiye’deki ilk özelleştirme Sümerbank’ın Iğdır Pamuklu Dokuma tesisinin Aras Tekstil’e yine 1985'te 6.7 milyon dolara satılmasıyla gerçekleşmişti. 1976 yılında temeli atılmış, 1980'de faaliyete geçen 1000 kişilik istihdam kapasitesi olan fabrika 1985'te satılmıştır. Satış 15 yıla kadar uzanan vadeli bir ödemeyi içermekte olup ilk 6-7 senesi ödemesiz bir satış işlemidir. Satıştan her hangi bir teminat alınmadığı gibi 15 milyar TL kredi verilmiştir.**  "Devletin görevi  bez üretmek değildir." İlk icraatın gerekçesi...

O vakitlerde Turgut Özal Boğaziçi köprüsünü satacağım diyordu ancak sermayeye  ilk peskeş Iğdır İplik fabrikası olmuştu. Iğdır en doğudaki 3 ülkeye sınır bir serhat şehri.

Doğunun Çukurova'sı olarak bilinirken bu tarihten sonra 30 yıl bölgede "beyaz altın " olarak bilinen pamuk ekilmez olmuştu. Yani bir özelleştirme sadece fabrikanın kapısına kilit vurmamış, pamuk üreticisi de bu  beyaz altını ekmekten vaz geçirilmiştir, ekip de kime satacak! Sümerbank’ın fabrikasını alanlar üretim yerine makineleri  fabrikanın arazisini satınca çok daha kârlı. Kim uğraşır niye uğraşır ki. Aras Tekstil devletin Bankasından o günün parasıyla 15 milyar TL  kredi de çekmiş.  Yetmemiş. Fabrikanın kapısına kilit de vurmuş. Peki krediyi ödemiş mi ya 6.7 milyon doları!

Hadi diyelim ki, bu paraları kuruşuna kadar ödemiş olsun. Fabrikanın tütmeyen bacasından Iğdır ekonomisine nasıl bir "katkı" sağlandı. Nasıl bir rekabet ortamı ortaya çıktı. Cevabını verdim,  üretici artık pamuk ekmiyor. Hikaye burada bitiyor.

Bir daire parasına satılan  Şeker Fabrikasını düşününce 1985 yılındaki İplik Fabrikası iyi paraya satılmış gibi duruyor değil mi?

6,7 milyon dolar bu günün kuruyla 237 milyon 381 bin lira iyi para değil mi!

Değil. 17 milyondan çok olsa da değil.

Şeker pancarı tarlasının aynı büyüklükteki orman arazisine göre tam üç kat daha fazla oksijen ürettiğini biliyor musunuz. Artık Iğdır’ın havasının da değişeceğini söyleyenler çoğalacak haklı olarak.

Bedavadan alınan Şeker Fabrikası’nın bacası tütmeyince üretici de pancar üretmeyecek, tıpkı pamuk üretiminde olanlar yaşanacak...

Karamsar olmayalım hadi, belki de en yüksek kapasiteden şeker üretir bol bol paralar kazanır. Üretici köylü pancarı eker yok pahasına özel fabrikaya satmaya mecbur bırakılır, özel ve de güzel fabrikanın işçilerine asgari ücret mi kapı önü mü dayanılması sonucunda üretim devam eder. Üretilen şekere yapılan zamlarla yoksul halk, yani yoksulluk sınırının altında yaşam mücadelesi veren herkes bu pahalı şekeri alamadığı için daha ucuza şeker olmayan "şekere" yani tatlandırıcıya mecbur bırakılır. NBŞ (nişasta bazlı şeker) ile kanser hastası olur. Özelleştirme sağlığa zararlıdır. Özelleştirme felakettir. Özelleştirme siyanürdür. Dağın, taşın, ormanın, çevrenin talan, tarumar edilmesidir. Özelleştirmenin iyisi , güzeli, hayırlısı yoktur. Hayat pahalılığı ve işsizliktir. Sosyal devletin ortadan kaldırılması, insanların sadakaya muhtaç hale getirilmesidir. Yoksulu daha yoksul zengini daha zengin yapmaktır.

Dün Turgut Özal,"ben zenginleri severim " demişti. Erdoğan muhalifken; "Fakir çalmasını iyi bilmediği için fakirdir". İktidar olduktan sonra " Devleti şirket gibi yöneteceğiz" demedi mi? Dediğini yapıyor mu, ustaların ustası Reis. Hem de nasıl...

"Emekçiler ücretleriyle kendi ürettikleri şeyi satın alamazlarken, omuzlarına basarak yaşayan aylaklar sürüsünü cömertçe beslerler."***

Kapitalizm  her çıkmazında çareyi hemen özelleştirmede arıyor kırk yıldan beri. Eğitimden sağlığa, gıdadan madenlere  her alanda hatta stratejik önemi olanlar dahil kamu iktisadi teşekkülleri birer/ onar elden çıkarılı(dı)yor.

"Şimdi de düşmüşler insan izine.."

Sosyal medyada AKP iktidarı döneminde özelleştirerek satılan, peşkeş çekilen veya ortadan kaldırılan kamu tesislerinin listesine bakınca daha ne kaldı geriye, neyi satacaklar, hemen her şeyi satmışlar ,satacak bir şey kalmadı diyenler çoğunlukta ancak dibin de bir dibi var demek ki ,bir daire parasına bile fabrika(lar) elden çıkarılıyor. Satılacak kum tanesi kalmayınca neyin peşine düşecekler!

"Yoksullar ve emekçiler iki seçenekle karşı karşıyadır:

Ya bütün felaketlerin birikimini de kendi deneyimlerimize ekleyerek özgür kentler, beldeler, köyler ve ülke yaratacağız ya da ...

Ya da hırsız soyguncu "kurtarıcıların" başka nelerimizi alacağını bile bilmeden, adına "yaşıyoruz işte" dedikleri endazesiz sömürüye gönüllü kullar olacağız. " ****

………

*Hasan Hüseyin Korkmazgil

**TBMM Tutanak Dergisi,77.Birleşim 5.2.1991

***Pyotr Kropotkin

****Tevfik Taş,Şimdi ne yapacağız?, gazete Duvar,21 Şubat, 2023