"Yurda ve halkın özgürlüğüne düşman olanlar, her zaman halkın soylu davası uğrunda kendilerini feda edenlere haydut gözüyle bakmışlardır. "*

Dün nelerin olduğunu bilmek için dünün, bugün ve geleceğe aktarılmasını önemseyen her kalemi daha baştan selamlayarak başlamak istiyorum.

"Halk Adına Paralara El Koyuyoruz " -Bir Soygunun Gerçek Hikayesi - bir kitap adı.

Sinan Onuş’un titiz bir çalışmasının ürünü. Bir polisiye roman, bir serüveni okumak ya da film izlemek gibi sürükleyici. Benzer kitaplardan en önemli farkı yaşanmış bir gerçeğin bizzat yaşayanların ve tanıkların anlatımıyla dönemin belgeleriyle örülmüş olmasının yanında sıradan bir anı aktarmayı aşan araştırma/inceleme yerine roman tadında okudum. Bu eylemi kimlerin gerçekleştirdiği, kimlerin tanıklık ettiğini okuyup öğrenmek 1968 gençliğinin dünyayı değiştirme isteğini heyecanını anlamak adına da kitap bir yakın tarih kitabı işlevini yerine getirmesi açısından önemli.

Yrtgh

Kitap sadece bir soyguna odaklanmamış. Hapishanelerde geçen uzun yıllara rağmen mücadeleden geri durmadıklarına da tanıklık ediyor. Dönemin gençlerinin çoğunun sınıf hareketinin içinde ve önünde aynı zamanda sıradan bir nefer gibi yarım asra rağmen hala birer genç olduklarını görmek de yeterince ilginç.

"20'li yaşlarındaki bir grup genç, bütün memleketin soluğunu tutup izleyeceği bir soygun planladılar. Ziraat Bankası aracında banka görevlilerine silah doğrultup, “Türkiye halkının kurtuluşu adına arabadaki paralara el koyuyoruz” dediler. Artık 4 milyonları vardı ama onlar beş parasızlardı. Soygun parasının tek kuruşuna bile dokunmadılar. Kaçışları, yakalanmaları ve sonrasında cezaevinden firar edişleri masum ve ölümüne cesur bir macera olarak tarihe yazıldı."

"Ulan niye Ziraat Bankası'nı soydunuz? Orası gariban çiftçinin parasını yatırdığı yer. Zenginlerin parasını yatırdığı İş Bankasını soysaydınız ya!" Gözaltındaki bir sanığa okkalı bir tokat atan polisin algısı daha doğrusu yanlış bildiğini yıllar sonra Türkiye toplumu öğrenmiş oldu.

Demirören Holding'in 2018 yılında Doğan Medya Grubunu satın almak için Ziraat Bankasından 895 milyon dolarlık kredi çekip ve üstüne yatması başka açıdan "Bir soygunun gerçek hikayesi" değil midir? O gün bu gündür "garibanın Bankası" nedense Demirören Holding’den alacağının peşini bırakmış ancak gariban çiftçinin traktörüne, tarlasına haciz getirmekten hiç geri durmamıştır.

Bankaların kamu ya da özel olmasının da bir önemi kalmadı. Üreticiyi, esnafı gözetmek, kalkınması önündeki engelleri kaldırmak için ucuz, dahası faizsiz kredi olanaklarıyla "kamu hizmeti " görmesi gerekenler zenginlere gelince kuzu kesilenler iş çiftçiye/üreticiye geldiğinde birer aslana dönüşmesi oldukça sıradan bir vazife halini almıştır.

Siyasi iktidarın arpalığı derekesine düşürülmüş kamu bankalarına para yatırmak artık emekçilerin işi de haddide değildir. Emekçiler geçim derdine düşmüşken hangi parayı tasarruf için bankaya yatıracak?

10 bin liraya talim eden emekli, asgari ücrete mecbur bırakılan işçi, dükkan kirasını denkleştirmeye çalışan esnaf, işsizliği kadermiş gibi yaşayan milyonlar hangi parayı hangi bankaya yatıracak?

Ziraat Bankası aktif büyüklük açısından Türkiye'nin en büyük bankası olarak, 2023 yılında 89,9 milyar TL kâr açıkladı. 2022 yılı sonunda 41,1 milyar TL kâr açıklayan Banka karını % 119 artırdı.

BDDK verilerine göre; Aralık 2023 döneminde bankaların dönem net kârı 603 milyar 634 milyon lira. Bir soygunun gerçek hikayesi aslında bu değil midir? Buradaki kâr soygunun eş anlamlısı değil midir?

Altının gramının 21.50 TL olduğu dönemde 4 milyon TL'nin ne kadar altına denk geldiğini varın siz hesaplayın. Dönemin en büyük banka soygununu gerçekleştiren devrimciler hiçbir kişisel hesap içinde olmadılar. İktidarın borazanı olacak herhangi bir medya kuruluşu satın almadılar. Paranın bir kısmını sakladı bir kısmını örgütün ihtiyaçları için kullandılar.  Hazıra dağın dayanamayacağını bildikleri ve düzenli bir gelir için 100 bin lirası peşin 700 bin liraya "Divan Pastanesini" satın aldılar.  Diğer devrimci yapılarla dayanışma içinde olurlar. Özel kişisel ihtiyaçlarını kendi aile olanaklarıyla karşıladılar ya da var olanla idare ettiler. Hikmet Çiçek'in babası, "Günler sonra soygun eylemini yapanlardan birinin oğlu olduğunu öğrenip siniri biraz yatışınca ilk tepkisi; 'Eşekoğlueşeğin cebinde o kadar para varmış ama ayakkabı parasını benden aldı yahu' oldu".

Kendilerinden önceki ve sonraki soygunlarda hep; "Halk Adına Paralara El Koyuyoruz " diyen devrimciler tamamen ihtiyaçtan bu tür eylemler yapmışlar. Soygunları bir eylem ve tek para kaynağı olarak gören, halktan kopuk ve “halka rağmen devrimcilik” yapanları bir kenara koyarak söylemiş olalım, devrim için yola çıkanların tek dayanakları emekçilerin ödediği aidat ve bağışlardan oluşmaktadır.  Bolşeviklerin parti faaliyetleri için para toplamak amacıyla düzenlediği 1907 Tiflis banka soygununu örgütleyen Kamo'dan Mahir Çayanların banka soymasına kadar bir dizi soygunu Bertolt Brecht’in veciz ifadesiyle söylersek;

"Bir banka soymak, bir banka açmaktan daha büyük bir suç değildir."

Demirören Holding’den alacağının peşini bırakan kamu bankası 53 yıl önceki (27 Temmuz 1971)  soygundan sonra tekrar ele geçirilen paralardan eksik  kalan 1 buçuk milyon lirayı 1986 yılında tahliye olan Hikmet Çiçek’ten tahsil etmek için "ödeme emri " çıkararak faiziyle birlikte taksitle geri almıştır. Burada daha önce hapisten çıkıp o tarihte İsviçre'de yaşayan Kadir Kaymaz ve Aydın Çubukçu'nun eczacılık yapan kardeşi Hikmet Çiçek’i haciz ile bir başına  bırakmıyorlar.

"Gazeteci Sinan Onuş, gerçek bir soygun hikâyesini birinci elden tanıklıklarla, titiz bir araştırmayla sunuyor

*Emiliano Zapata