"Sistem alçaklığı alkışlıyor, eğer başarılı olursa; başarısızlığa uğrarsa da onu cezalandırıyor. Çok çalanı ödüllendiriyor, az çalanı mahkum ediyor. Barış çağrısı yapıyor, şiddet uyguluyor. Sana komşunu sevmeni vaaz ediyor ama aynı zamanda seni onu yiyerek hayatta kalmaya zorluyor."

Sadece alçaklığı alkışlamakla yetinmiyor. Yol da gösteriyor Ahmet Hakan. Kayyum'un demokratik bir uygulama olmadığını söylerken DEM PARTİ belediyelerin "kayyuma gel gel " yaptığı iddiasında  tamamen öznel gerekçelerini birer "seçenek" gibi sıralıyor. Bu bayat söylemler yeni değil Ahmet Hakan icadı da değil üstelik. Mevcut tek adam yönetimi daha önce bütün bu "seçenekleri"(!) bazen tek tek bazen de hepsini bir arada kullandı. Bu zırvalarını bir yana bıraksak da adam vaz geçmiyor.

"Ben artık şuna ikna oldum:

DEM’den seçilen belediye yönetimleri, kayyum istiyorlar aslında. Resmen kayyum arzusuyla yanıp tutuşuyorlar."

Bu cümleyi kurabildiğine göre hırsızı daha baştan kurtarmayı kafaya koymuş olmalı. Siz istediniz. Bizim, yani tek adam yönetiminin hoşuna gitmeyecek işler yapacaksınız ve bu arada bir taşla iki kuş vurarak hem hizmet bekleyen halka  hizmet götürme "yükümlülüklerinden" kurtulacak "hem de halkın gözünde süper mağdur bir konuma düşmüş" olmanın hazzını yaşayacaksınız diye buyurmuş. Mağduriyetin ne olduğunu en iyi kendisi bilir gözüne bir yumruk yedi, ayıldı sonra "merkez" medyanın amiral gemisinde "kaptan" olmuştu kendisi. "Süper mağdur" Ahmet Hakan.

Gerek kayyum ile yönetilen belediyelerin gerek Cumhur İttifakı belediyelerinin devrinden sonra ortaya çıkan lüks, ihtişam, israf ve dolayısıyla borç batağını unutturmak daha doğrusu gündem olmasının önüne geçmek için cambaza bak deniliyor.

Ahmet Hakan diye biri var mı mesala. Bütün benzerleri, Abdülkadir Selvi gibi daha ustaları, Nedim Şener gibi çömezleri aslında bir diğerinin değişik ebatlardaki müsveddeleri değil mi? Bu müsveddenin bir ya da bir kaçı olmasa ne değişirdi!

Hiç.

Bu kısacık yazıya rağmen uzun sayılabilecek Eduardo Galeane'dan bir alıntı ile başlayan yazıya yine Onun bir sözüyle nokta koyalım.

"En iyi kopya eden en iyi değildir, hayır: En çok yaratan en iyidir, yaratırken yanılsa bile."

*Eduardo Galeano