"İnsanın kanını donduran havlayışları ne olursa olsun ve kendilerine ne kadar insancıl bir hava verirlerse versinler kanıtladıkları tek şey (...) yalnızca burjuvazinin hizmetkarı olduklarıdır."*

Milletin Meclisi kavganın, kargaşanın arenası olmuş durumda. Usul tartışmalarının neden olduğu bu son görüntülerin vahametini bir kenara koysak bile sonrasında ortaya saçılan sosyal medya paylaşımları kabahatten öte suç değil midir?

"Dingo’nun ahırı" dilimize yerleşen bir deyim olduğundan başdanışman da kullanılabilir hiç danışılmayan sıradan vatandaş da.

Bir zamanlar İstanbul'da tramvaylar atlarla çekilirmiş. Sürekli yolcu taşıyan atlar yorulunca Taksim Meydanı'na yakın bir yerdeki ahırda dinlendirilirmiş. Bu ahırı Dingo adlı bir Rum işletirmiş.

Bu ahıra bir sürü atın girip çıkmasından dolayı “Burası Dingo’nun ahırı mı giren çıkan belli değil” sözü herkes tarafından söylenir olmuş.

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Ahmet Selim Köroğlu, "Burası TBMM dingonun ahırı değil, hakaret edersen cevabını da alırsın. Osman Kavala, Selahattin Demirtaş ve Can Atalay teröristtir" ifadelerini kullananabiliyor.

Adam bir taşla bir çok kuşu vurma derdinde. Elinde yafta dilinde zehir. Anayasa Mahkemesi de kim oluyormuş. Mecliste kürsü dokunulmazlığı diye bir şey mi var? Adı geçen mahpuslar hangi fiilleriden ötürü içerideler, toplumun ne kadarı buna ikna olmuş durumda. Sarayın Başdanışmanı aldığı sufleyi her yere herkese duyurma vazifesini yerine getirirken meclisin "Dingo’nun ahırı "olmadığını olsa olsa bir "noter" olduğunu, buna itiraz edenlerin "gereken cevabı alacağı" gerçeğini ifşa etmiyor mu!

Meclis elbette Dingo’nun ahırı değildir, gireni çıkanı bellidir elbette, bilmem kaç yılda bir yapılan genel seçimlerde seçilmişlerin girip çıktıkları bir yerdir bilindiği üzere.

Altı yüz vekilin sadece birinin, seçildiği halde giremediği Meclis’e işte o seçilen vekilin yani Şerafettin Can Atalay'ın gelmesi için muhalefet partilerinin tatildeki Meclis’i olağanüstü toplantıya çağırması üzerine açılan Meclis’te konuşan muhalefet partisi vekili saldırıya uğruyor. Burada Anayasa Mahkemesi kararı okunsa seçilmiş vekil de girebilecek, yeminini edip görevini yapma fırsatı bulabilecekti. Ama nerdee... Çıkartılan kavganın ve kargaşanın "Burası Dingo’nun ahırı mı" sorusunu hatırlatması da manidar olsa gerektir.

Birinin aklına "Dingo’nun ahırı" gelirken Ekim Devriminin önderi Lenin'in "Parlamento burjuvazinin ahırıdır" veciz sözünün de başkasının aklına gelmesinden doğal bir şey yoktur herhalde.

Lenin, burjuva parlamentosunu “Augeas’ın ahırları”na benzetir. Augeas,  Yunan mitolojisinde ülkenin en büyük ahırlarına sahip kraldır. İşte bu kral ahırı hiç temizletmezmiş. Herkül'ü aşağılamak için hiç temizlenmeyen ve çok pis kokan ahırın temizliği görevini Herkül'e vermiş.

Herkül gücün kuvvetin sembolü. Bugünün Herkül'ü proletarya ve müttefikleri olsa gerektir, haksız mıyım?

Kim nasıl adlandırıyor, kim ne misyon biçiyor hepsi bir kenarda dursun ancak bizde parlamento "Yüce Meclis" olarak bilinir. Burası yasama alanıdır. Burası bir çeşit toplumun yansımasıdır desek fazlasıyla abartmış oluruz ne yazık ki. Hem tek adam yönetiminin işlevsizleştirmesi hem de halkın güveninin kalmadığı havuç ile sopanın bir arada olduğu "torba " yasaların bir bir geçtiği bazen buna da gerek duyulmadan Külliye'den kanun hükmünde kararnamelerin gece yarılarında çıkmasıyla paypas edilen Meclis’e herkes bir ad takabilir ne de olsa. "Noter" diyen de az değildir. Ya da "burası sarayın noteri midir" diyenleri çok gördük, duyduk.

Kahvehanede oyun oynayan, sohbet eden vatandaş oyununa sohbetine ara verip kavganın seyrine dalarken başta yumruk sallayan olmak üzere 600 vekile verip veriştiriyor."Dingo’nun ahırı" sözü ne kadar hafif kalıyor Augeas’ın adını duymasa da ahırlarından daha beter sıfatları yakıştırdığına bizzat tanık oldum.

Eşit ve adil olmayan yarışlardan seçilip Meclis’e gelenlerin kimliğine bakınca ekseriyetle burjuvazinin temsilcilerinin olduğu aşikârdır. Seçim adil olmayınca buradakiler ister "insancıl bir hava " versinler isterse insanın kanını donduran yasalara imza atsınlar sonuç değişmez. Ha "noter" ha  "Dingo’nun ahırı" ha "Augeas’ın ahırları"... Mesele buradakilerin ekseriyetinin  kime ve neye hizmet ettikleri değil midir?

*Karl Marx