"Bizim kalbimiz hep kırıktır çocuk. Ama, yine de eksik etmeyiz sol cebimizden umudu."

Hemen herkes ekmeğinin peşinde. Kimi kuru soğana muhtaç. Kimi ekmek nedir bilmez, öyle bulamadığından, görmediğinden de değil.

Gluten midir nedir onu, o zararlı şeyden uzak durduğu için bilmez, alıp yemez. Ekmek gerçek manasıyla somun,  fakirin fukaranın en başta duran gıdasıdır. Neredeyse makarnayı bile ekmekle yiyerek beslenir. Yanında ekmeğine katık yapacağı bir de acı soğan bulabilenler kendini "zenginden" bile sayarlar ne yazık ki.

Ekmeğin bir ve belki de en gerçek tanımı emekçinin evine götürebildiği ücretinin ifadesidir. Emeğinin karşılığı değil yine ne yazık ki...

Biri ekmeğinin peşinde diğeri postadan aldığı payı daha da büyütmek derdinde. "Ekmek bulamayanlar pasta yesinler " cümlesinin masum kaldığı günümüzde neler neler oluyor. Şaşmamak mümkün değil.

Bir garip oldu hemen her şey. Bir şehirde (Iğdır) işten atılan ve eylem yapan işçileri emniyet müdürü ziyaret ediyor. Desteğini sunuyor "yanınızdayız " diyor. Sonradan öğreniyoruz ki ilin valisi de destek ve nezaket ziyaretinde bulunmuş. Kayyumla yönetilen Iğdır Belediyesine seçimlerden hemen önce pek de etik olmayan bir biçimde işçilerin işe alınması, seçimlerden sonra iş başına gelen DEM Partili yönetimin işçilerin işine son vermesiyle bu pek muhterem zatlar işçi dostu(!) oluvermiş meğer.

Ekran Resmi 2024 07 21 20.53.27 696X398

(İşten çıkarılan işçileri ziyaret eden Iğdır İl Emniyet Müdürü Erden Sakarya)

İkinci garip işçi hikayesi ise Karabük'te bir tekstil firması KARGİSAN'da örgütlenmeye çalışan Öz İplik İş Sendikası'nın  sendikalaşma çalışmasına firma yetkililerinin (ve bir grup işçinin de desteğiyle) kurdukları ses sistemi ile 'Erik Dalı' ve ‘Mehter Marşı' çalarak karşılık vermesidir.

Karabuk Tekstil Fabrikasi Kargisanda Iscilere Zorla Ciftetelli Oynatti Zoraki Eylem Yalan Pankart Uydurma Isim Icqu

(Kargisan’da çalışma koşullarından şikayet eden işçiler sendikalı olmak isteyince, işveren türlü yollarla çalışanları yıldırmaya çalıştı. İşverenin son icraatı, henüz sendikalı olmayan işçilere zorla eylem yaptırıp kendi bastırdığı “sendikaya hayır” pankartını taşıtıp, açıklama yaptırmak oldu.)

Patron neden sendika istesin ki, Öz İplik İş gibi sarı olanına bile tahammül edemiyor olması bile anlaşılır bir durum. Pastadan daha büyük payı kendine almak varken neden işçiyle paylaşsın. Jandarma da muhtemel olaylara karşı "güvenlik " de almış. Şimdilik sendikalı işçiye de müdahale etmiyor patronların "erik dalı" şarkısına jandarmanın eşlik ettiğine dair bir bilgi  yok.

Mehter Marşı da zaten yabancı değil. Gerektiğinde Allah Allah nidalarıyla  saldırmayı da bilir ancak şimdilik buna ihtiyaç yok sadece ne olur ne olmaz babında "güvenlik " almışlar. Patron yanlısı işçilerin   "Ekmeğimizin peşindeyiz, sizinle paylaşmayız", "Bu işyerinde sendikaya hayır", "Emekçiler Fabrikanın bekçileri" gibi dövizler açarak patronlarının yanında olduklarını ve sendika istemediklerini söylemesi işin doğasına aykırı değil midir sorusunu sormaya da gerek yoktur. Keza ekmeği gereğinden fazla küçük ve onu patronla paylaşmakta sakınca görmeyenlere, sendika ile paylaşmayız diyenlere birilerinin, sömürüyü, sınıfı, sendikayı anlatması gerektiğini söylemeye de hacet yok.

Garip ama bir o kadar gerçek olan bir başka emekçi hikayesi de İzmir’den geldi. İzmir Büyükşehir Belediyesi'nde örgütlü kamu emekçilerinin enflasyon ve hayat pahalılığı karşısında ekmeğini büyütmekten geçtik korumak için yaptığı eylemleri "özel güvenlik " marifetiyle engellemek ve dağıtmak için büyük bir çabanın içindeki sosyal demokrat (!) Belediye yönetimi 6 sendikalı kamu emekçisinin ekmeğini elinden almak maksadıyla "açığa" alarak İzmir Büyükşehir Belediyesinde çalışan işçilere ve emekçilere gözdağı vermek istediği ayan beyan ortada duruyor.

Nihayetinde Belediye her ne kadar hizmet alanı olsa da işçilerin ve emekçilerin karşısında bir işveren olduğunu göstermekten geri durmuyor yeni başkan şahsında. CHP işçi mücadelesi içinde işçiden emekçiden yana görünürken İş kendine gelince birden "aslan " kesilmesi de demokratlığından (!)olsa gerek. Garip ama gerçek ifadesindeki garip sözcüğünü kullanmak mı acaba bir çeşit garipliktir bilemedim.

Geçmiş zamanlarda işçilerin/emekçilerin gücü hep zalime ve patronlara karşı oldu, bunun bir çok örneği bulunmaktadır. 15-16 Haziran 1970 Büyük işçi direnişleri akıldan çıkmış değil. Kavel'i  Tariş'i, 89 Bahar Eylemlerini, daha bu yılın başında 80 gün süren Özak işçi Direnişinden, bugün devam eden onlarca işçi eylemi içinde Çatalca'da Polenez işçilerinden ve İzmir Büyükşehir Belediyesinde yükselen direniş Nazım Hikmet’in dediği gibi "cebimizdeki umudu" yükseltmeye devam ediyor. Kazanım veya yenilgiyle sonuçlanan onlarca işçi ve emekçi eylemlerini kalbimiz kıran Karabük'teki bir hareket yok sayamaz.

Umut hep var...Umut hep var...