" (...) Ama her hükümet biçimini olduğu gibi cumhuriyeti de içeriği belirler; bir burjuva egemenlik biçimi olduğu sürece, bize, herhangi bir monarşi kadar hasımdır (yalnızca bu husumetin biçimleri farklıdır)"

F.Engels

 Uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinde köşe yazıları yazan gazeteci yazar Oktay Akbal'ın ilk baskısı 1975, ikincisi 1981'de yapılan kitabının adıdır, “Atatürk Yaşadı Mı?” Kitap gazete yazılarından derlemedir. Suçumuz İnsan Olmak, Önce Ekmekler Bozuldu, İnsan Bir Ormandır, Şairlere Ölüm Yok, Hiroşimalar Olmasın, Oktay Akbal'ın eserlerinden bazılarıdır. 2015 yılında yaşama veda eden Akbal, Cumhuriyet ile yaşıt olduğunu yazılarında zaman zaman vurgulayan, daha ilkokul öğrencisiyken 10.yıl coşkusunu yaşamış bir Atatürkçü. 100. yaşını görebilseydi çok ah çeker, bugünden çok dünü anlatırdı kesin.

"Atatürk Bir Düş Müydü?" sorusunun da içinde olduğu 70'li yıllarda kaleme aldığı yazılarla sınırlı kalmadı Akbal. Atatürk yazıları cumhuriyet, ulusal bayramlar, laiklik her 10 Kasım'da hemen her fırsatta gazete yazıları içinde yer buldu. Atatürkçü kimliğinden sık sık bunu dile getirmesinden olsa gerek kendisi için uydurulmuş şu şakaya çok kızarmış; "Oktay Akbal bir gün lokantaya gitmiş. Garsona 'ne var' diye sormuş. Garson 'menemen var efendim' deyince, Oktay Akbal 'ah Kubilaay, vah Kubilaay' diye dövünmeye başlamış..."

Cumhuriyet gazetesinin yazarları geçmişten beri genellikle Atatürkçü oluşunun tesadüf olmadığı bir gerçek. Bunlardan en bilineni 12 Mart Muhtırası ardından Ziverbey Köşkü'nde işkence gören İlhan Selçuk son olarak 2008'de 78 yaşında bu kez Ergenekon operasyonu ile  sabahın 4:30'unda gözaltına alınmış 2 gün sonra serbest bırakılmıştı. Çoğunu 12 Eylül 1980 den sonra kaleme aldığı köşe yazılarını "Atatürkçülüğün Alfabesi " adıyla kitaplaştırmış.

Gazetenin kurucusu Yunus Nadi'nin oğlu Nadir Nadi de "Ben Atatürkçü Değilim" kitabıyla bir dönem oldukça popüler olmuştu. Atatürkçülüğünden kuşku duyulmayan Nadir Nadi, 1950-54 yılları arasında Demokrat Parti listesinde Muğla Bağımsız Milletvekili, 1954-57 yılları arasında da İstanbul Bağımsız Milletvekili olur. Şaşırtıcı gibi gözükse de nihayetinde Demokrat Parti de Atatürk'ün kurduğu parti Cumhuriyet Halk Partisinin içinden çıkmıştır. DP’nin bir numaralı kurucusu Celal Bayar, iktisat vekili ve Mustafa Kemal'in son başbakanıdır.

Sözünü ettiğim üç kitap da "herkesin Atatürkçü olduğu bir dönemde" çeşit çeşit, bir diğerine taban tabana zıt gibi gözüken kişilerin, siyasal görüşlerin  (askeri cunta partileri kapatmıştı) hepsinin Atatürkçü (!) olmasının eleştirileri adına yayımlanmıştır. Saydığım bu üç kitap da 1981'de askeri faşist cuntanın başta olduğu Mustafa Kemal'in 100.doğum yılında yayımlanması itibariyle ilgi görmüştü.

Maksadım Atatürk'ün yapıp yapamadıklarını sıralamak veya adı geçen kitapları anlatmak değildir.100. yaşı kutlan(may)an Cumhuriyetin kurucusunun ölüm yıldönümü vesilesiyle de Atatürkçüler, Kemalistler ve karşıtları yine piyasada.

Cumhuriyet'in 100. yılında Türk Donanması'na ait 100 gemi, Boğaz'dan geçerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bulunduğu Vahdettin Köşkü'nü selamladı!

Dolmabahçe Sarayı yerine Vahdettin Köşkü'nde olmak da tercih meselesi...

Cumhuriyeti ve Atatürk'ü ananlar kitlesel  Anıtkabir ve Dolmabahçe ziyaretleriyle gövde gösterisi yaparken tersinden alışılmışın dışında AKP'lilerin de "Her yer Tayyip, her yer Erdoğan " sloganlarıyla futbol maçları sonrasında fanatik taraftarların söyleyiş tarzıyla "Re-cep ,Tay-yip, Er-doğan. Recep Tayyip Erdoğan" nidalarıyla Anıtkabir'i inletmekle meşgul olduğu görüldü. "Herkesin Atatürkçü olduğu " dönem bitmiş değil en azından resmi mecralarda. "Ben Atatürkçü Değilim " diyen yok. Ancak bir kamplaşma da bu alanda yaratılıyor. Kimin işine yarıyor bilinmez ancak emeğiyle geçimini sağlamaya çalışan işçilerin- emekçilerin, devletin yurtlarında asansör faciasında hayatını kaybetmek istemeyen gençlerin, hayat pahalılığının altında ezilenlerin bu kamplaşma da ne çıkarları olabilir ki.

Kutlama ve anmalar da günün,  "anlam ve önemi" diğer ifadeyle "mana ve ehemmiyetine" uygun halde sürüyor.  Televizyon ve gazete reklamları da işin cabası vesselam. 29 Ekim'de oldu 10 Kasım da aynı yoğunluk ve görsellikte olmasa da farklı olmayacak. "Atatürk Yaşadı Mı?" Atatürk Bir Düş Müydü? Sorularının yanıtı herkese göre başka olacaktır. Yeni bir Mustafa Kemal beklentisi ile tek adam yönetiminin hanedanlık, halifelik beklentileri arasındaki kamplaşma hiç olmadığı kadar yaratılmaya çalışılacaktır.

"Çağdaş uygarlık seviyesi"ne bir türlü ulaşılamıyor ancak bu memlekette "çağ atlama" yerini "100 yılda yapılanlardan daha fazlasını son 20 yılda yaptık " hamasetine bıraktı. Biri yarım bırakıldı derken biri "nerden nereyeee" geldik diyor. Ayranı yok içmeye tahtaravelliyle gidiyor... devamını söylemeye gerek yok.

"Tamamıyla bitmemiş bir şey henüz var sayılmaz. Tamamlanmamış bir şey başlanmamıştan daha geridedir." (Paul Valery)1

Kemalizm tamamlanamayan bir devrim midir? Ya da Oktay Akbal ve İlhan Selçuk'un fikrine göre sürekli yenilenen, gelişen, "geriye kapalı ileriye açık devrimcilik" midir? Doğrusu kendini Kemalist,  Atatürkçü olarak adlandıranlardan samimi olanlar bu fikre daha yakındır. Ancak, "herkesin Atatürkçü olduğu" ön kabulüyle iktidar olanların cumhuriyeti tahrip etmede daha mahir olduğu söylenebilir.12 Mart ve 12 Eylül darbe dönemleri, milliyetçi cephe hükümetleri  ve sonraki süreçte durum değişmez.

Kurucuları ve takipçileri tarafından tamama erdirilseydi varacağı yer neresi olacaktı sorusunun cevabı da muhtelif. Her siyasal görüşün kendince bir Kemalizm tarifi var. Ondan dolayı "Ben Atatürkçü Değilim " deme ihtiyacı duyulmuştur bugün de farklı değildir.

Eklektik bir düşünce olması itibarıyla nereye çeksen oraya uzar gibi gözükse de aslında özde bir değişim beklemek boşa kürek çekmekten başka bir şey değildir. Çünkü işin mihenk taşı sınıflar mücadelesi içinde saklı. Yine Kürt meselesini çözmeye yanaşmayan anlayışların egemen olmasıdır. Cumhuriyeti kuranlar hangi sınıfın temsilcileri olarak vardılar veyahut kimlerle birleştiler.

“Ne var ki burjuvazinin dönemi olan çağımızın başlıca özelliği, sınıf karşıtlıklarını basitleştirmiş olmasıdır. Giderek toplumun tümü birbirine düşman iki safa, birbirine doğrudan karşıt iki büyük sınıfa ayrılıyor: Burjuvazi ile proletarya.”2)

Öyle kaynaşmış bir zümre demekle olmuyor, bir millet yaratmak fikriyle de olmuyor, emeğini satarak geçinmeye çalışan mülksüzler /mülksüzleştirilenler ile gittikçe mülkleri, sermayeleri büyüyen, büyüdükçe tekelleşen kapitalistler ile çıkarlarının ortaklaştığı büyük toprak sahiplerinin bir arada yaşadığı memlekette, "Biz bize benzeriz" demekle de olmuyor. İşçi Mehmet ile Vehbi beyin çıkarlarının birbirine zıt olduğunu söylemeye gerek yok. Köylüye efendi demek de yetmiyor, hiç topraksız köylü ile toprak ağası bir olur mu? Benzese benzese kara kaşı kara gözü benzer ancak.

Dün öyle bugün farklı mı? Egemen olan sınıf hangisi ise onun borusu ötecek haliyle. Bu değişmediği sürece olsa olsa burjuva demokrasisi olurdu en fazla. Fena mı diyenlere adalet nerede, birden fazla dilin konuşulduğu halde yok saymakla yok olmayan, hakları inkar edilen başta Kürtler ile temel hak eşitliği olmak üzere sorunlar çözülmüş olsaydı fena mı olurdu? Yenileşme ve gelişmeden kasıt bu muydu?

Yoksa "Türk milli kültürünü ve idealini benimsemiş, onlarla kaynaşmış, bütünleşmiş, bu devlet ve milletin hayrına çalışan, gayret gösteren herkes Türk'tür." (!) milliyetçilik anlayışı burjuva demokrasisi yerine nereye götürür/götürdü veyahut...

Ya da Cumhuriyet ve Mustafa Kemal'e çok ileriden devrimcilik ve halkçılık ilkesinden hareketle demokrasi hatta sosyalizme varma misyonunu yüklemek ne kadar isabetli. Yazının başındaki alıntı Engels'in Paul Lafargue' a 6 Mart 1894 'de yazdığı mektuptan alınmıştır.

Devamında şöyle yazmış Engels; "Cumhuriyeti özsel olarak, biçimde sosyalist saymak ya da burjuvazinin egemenliği altında iken ona sosyalist görevler vermek tamamen temelsiz bir yanılsamadır. Ondan ödünler koparabiliriz, ama, bir gecede çoğunluğa dönüşecek yeterlikte güçlü bir azınlık olarak onu denetim altına alabilsek bile, bizim kendi sorunlarımızın başarılmasını ondan asla istememeliyiz..."

Kendine Atatürkçüyüm diyenler hala "Atatürkçülüğün Alfabesi"ni heceleme aşamasından okumaya geçememiş. Bu durumun yarattığı hayal kırıklığı 40 sene önceki gibi bugün de "Atatürk Yaşadı Mı?"  sorusunun cevabını bulamıyor. Atatürk'ün kurduğu parti "değişim " sloganıyla genel başkanı ve yönetimiyle "yenilendi".  Yeni diye ortaya çıkanların tamamı "değişim" öncesinin kadroları. Fark yaratabilirler mi, partiyi "sola" çekebilirler mi? Birlik ve bütünlüğünü koruyabilirler mi? Göreceğiz... Karşısındakiler ise "Türkiye Yüzyılı " ile zengini daha zengin yoksulu daha yoksul kılıyor .

Eğitimde dinselleşme, bağımsızlık konusunda NATO ve Amerika, devletçilikten  ne varsa sat özelleştirme politikasına, tarım ve sanayide ekonominin tamamen dışa bağımlılığından, tarikat ve cemaatlerin her yere kök sarmasını görünce  gerçekten "Atatürk Yaşadı Mı?" İkinci yüzyılın da sorusu olarak orta yerde duruyor. "Türkiye Yüzyılı "na göre ise, sadece bir "reklam arası " ve film daha yeni başlıyor...

Türkiye’de milyar dolarlık servetleriyle bir kaç kişinin toplam servetinin yaklaşık 58 milyar dolar olduğu gerçeği bir yanda,  net asgari ücretin 11402 TL, en düşük emekli aylığının 7500 TL olduğu gerçeği bir yanda,  öte yanda herhangi bir geliri olmadan sosyal yardımlarla ayakta kalmaya mahkum kaç milyon vatandaş var. Yaklaşık 85 milyon olan nüfustan 60 milyon vatandaşın sosyal yardım almak için ilgili bakanlığa başvurduğu gerçeğini nereye koyacağız! 2021 yılında 27 milyon 189 bin 433 kişi yardım aldı. "Asgari yaşam standardının altında gelire sahip olan ve aldıkları sosyal yardımlar ile en asgari düzeyde yaşamaya çalışan, yoksulluk envanterine kayıtlı kişi sayısı ülke nüfusunun yüzde 70.9’una ulaştı." 3 (Sadakaya sosyal yardıma ulaşabilenlerin şükürleri, dualarıyla ve hatırı sayılır oylarıyla ayakta duruyor.)

Dünyanın en zengin yüzde 1’inin servetinin geriye kalan yüzde 99'un servetinin iki katı olduğu dünyamızda başka bir yol, başka bir dünyanın mümkün olduğunu akıldan çıkarmamak en doğru yol değil mi!

Kaynaklar:

1-Aktaran Oktay Akbal  Atatürk Yaşadı Mı? (Varlık yayınları)

2-Karl Marx, Friedrich Engels, Komünist Parti Manifesto, (Çeviren: Yılmaz Onay, Evrensel Basım Yayın)

3-Cumhuriyet, 02 Şubat 2023, Aile Bakanlığı'na göre sosyal yardım almak için 60 milyon kişi başvurdu