“Silahları yandırın

Arşa çıksın tütsüsü

Her obada her bir evde

Kanat açsın sulh sözü

Yüzü gülsün insanların

Bayram etsin yeryüzü…”

Azeri halk türküsü

Barış ve savaş Türkçede isim olarak da kullanılıyor. Biri savaş biri barış olan nice kardeş vardır. Nüfus bilgilerine göre yaklaşık üç kat daha fazla barış ismini tercih etmişiz. Barış sözcüğünü daha fazla sevdiğimiz anlamı çıkarılabilir buradan.

 Genel anlamda düşmanlığın olmaması, uyum, birlik, bütünlük, huzur, sükûnet anlamında kullanılıyor olması arzu ve umut edilen günler için de barış sözcüğünü kullandığımız için çocuklarımıza bu ismi verdiğimizi söylemeye gerek yok.

Tam tersi anlamındaki savaş ise; uğraşma, yok etme, cenk, kavga gibi anlamlara gelse de mücadele      (savaşım) anlamından olsa gerek veya bir başka önemli neden de savaş ve barış sözcüklerinin birbirini çağrıştırıyor olması da isimlendirmede etken olmuştur.

"En kötü barış, en haklı savaştan daha iyidir" Milattan önce yaşamış devlet adamı Cicero'nun bu sözünün Rusya ve Ukrayna savaşının sürdüğü günümüzde 1 Eylül Uluslararası Barış Günü vesilesiyle hatırlanması gayet normalmiş gibi gözüküyor.

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu KESK de hazırladığı afişte bu sözü kullandı. KESK'in barış savunucusu olduğuna kuşku yoktur. Sendika olarak barışın savunucusu olması 1 Eylül Dünya Barış Gününü anması, dikkatleri barışa çekmesinin normal ve gerekli olduğunu da belirtelim. Barışı istemenin barış dilini haykırmanın tek ve en anlamlı sloganı bu mu olmalıydı? Yoksa elbette haksız savaşlara  karşı barışın savunusu, düşmanlığın yerine kardeşliğin, dayanışmanın sesi olmaya devam.

FB_IMG_1693465221870 (1)

 "En kötü barış, en haklı savaştan daha iyi(mi)dir peki! sorusu da akla geliyor. "En haklı savaştan " vurgusu her halükarda barış, sadece barış demek olduğunu ifade etmesiyle dikkate değerdir.

Savaşının bir yıkımdan çok daha öte sonuçları olduğu gerçeğiyle bakınca barış demek insanlık için bir görevdir adeta. Ancak sınıflara bölünmüş ve sınırlarla bir birinden ayrılmış devletlerin, devletsiz ulusların varlığı koşullarında savaşların kaçınılmaz oluşu gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Savaşlar kaçınılmaz ise savaşın haksızlığı yanında bir tarafın da haklı  olma durumu da kaçınılmazdır haliyle. Savaş istenen bir durum değil ancak ortaya çıkınca buna karşı bir savunmanın da olması, bir kurtuluşa ihtiyaç duyulması koşullarındaki savaşmak yerine barış nasıl bir barıştır?

Onurlu bir barış mı yeni sömürgeciliğe boyun eğmek mi? "En haklı"lık durumu varsa, her şeye rağmen barış demek ne kadar doğrudur?

Site devletlerinden günümüz kapitalist/emperyalist devletlerine kadar çıkarılan her savaşa karşı durmak, böylesi bir durumda çıkarılan savaşa karşı savaş vermekten başka bir yol var mıdır...

Sömürgecilik (bir devletin başka ulusları, devletleri, toplulukları, siyasal ve ekonomik egemenliği altına alarak yayılması veya yayılmayı istemesidir. Günümüzde biçimsel değişikliğe uğrasa da niteliği değişmez bu uğurda verdiği savaşa barış adını bile verse)  ve içerideki sömürüye karşı bir savaş/ım verilmeden barışın sözcük anlamında bulunulan "huzur" nasıl sağlanacaktır!

Kapitalizm, çelişki dolayısıyla çatışma üreten bir sistemdir ve var olduğu sürece savaşların olması kaçınılmazdır. Öncesi dönemlerde de savaşın koşullarının hep var olması içinde bulundurduğu çelişkilerle açıklanabilir yine. General Clausewitz'e göre, “savaş siyasetin başka araçlarla sürdürülmesidir” Dolayısıyla bir siyaset yapma biçimidir.

Çelişki uzlaşır ve uzlaşmaz olarak vardır ve illa ki çözüm bulacaktır ya tedricen ortadan kalkacaktır ya da zorla olacaktır. Bu zor barış ile olmayacağına göre  neyle olacaktır.

Günümüzde çözül(e)meyen çelişkileri hatırlayalım: Emek ile sermaye arasındaki karşıtlık bir sorun olarak orta yerde duruyor. *“Emekçi insanlığını, ancak burjuvaziye nefret ve isyanla kurtarabilir.”

Emperyalizm ile ezilen halklar arasındaki karşıtlık, emperyalistlerin kendi aralarındaki karşıtlık. "Tarihte Zorun Rolü " hep olmuştur bu zorun adı bazen isyan, bazen savaş, bazen fetih ,çatışma v.s. olsa da ...

Savaşların, savaş tehlikesinin bir bütün olarak ortadan kalkması sömürü ve sınıfların ortadan kalkmasıyla mümkündür.

"En kötü barış, en haklı savaştan daha iyi(mi)dir sorusunun yanıtı; işçi sınıfı ve emekçi halklar açısından savaşı kimin başlattığı değildir, haklı veya haksız oluşuyla ilgilidir dolayısıyla burada ezilen ve sömürülenlerin alacağı tutum ile ilgilidir. Haklı savaşın kurtuluş ve özgürlük hedefinin yerine " en kötü barış" köleliğin devamı anlamına gelir ancak.

Sömürüye karşı sınıf savaşları ve emperyalizme karşı sürdürülen anti emperyalist bağımsızlık savaşları "en kötü barış'lardan yeğdir.

1Eylül Dünya Barış Günü kutlu olsun ...

*(F.Engels)