*"Sabahın bir sahibi var
Sorarlar bir gün sorarlar
Biter bu dertler, acılar
Sararlar bir gün, sararlar"
Bu ateş başka ateş. Işık yayan, etrafını aydınlatan değil, aksine aydınlığı yakan karanlığın ateşi, isi, dumanı, kiri pisliği.
İnsanlığın ateşi tesadüfen bulduğunu ispatlamaya gerek yok akıl var mantık var. Ateşi kontrollü kullanması insanın binlerce yıllık geçmişine işaret eder. Yaklaşık 400 binden 125 bin yıl öncesine kadar gider. İnsanın insan olmasında ateşin yeri ve önemini bilmeyen yok.
Ateşi kontrol eden insandan, ateşi kör terörün bir unsuru olarak kullanan "insana"… Karanlık güçler kundaklama suçunu bazen denize nazır bir bölgeyi/ormanı otel yapımı için kundaklar. Bazen de 2 Temmuz 1993'teki gibi ülkenin aydınlık yüzlerini, insanları yakmak için kullanır.
Ormanı kundaklayanları azmettirenlere dokunulduğu görülmemiştir.
Belki kibriti çakan alçaklar yakayı ele verirler ama yaktıkları yerlerde artık ormanın yeşili değil otelin bilemedin golf sahasının yeşili olur en fazlasıyla.
İnsanı yakan karanlık eller, maşalar da belki mecburen yakalanır içeri atılır, bir süre sonra şu veya bu kanun maddesi gereğince serbest kalır veyahut yüksek mercilerin affına mazhar olur.
Ve azmettirenler ve karanlık ellere dillere, bindirilmiş güçlere, güruha yön ve yol verenler bir türlü yargılan(a)maz. Yananlar yandıklarıyla yakanların yaktıklarıyla kalması istenir.
Bu ateş bazen 10 Ekim Ankara Gar katliamında olduğu gibi bomba şeklini alır. İnsanı insanlığı hedef alıp patlar, parçalar öldürür. Toplumun duyarlı kesiminde derin yaralar açar.
Kimileri ise yangının kapkaranlık rengini görmez, patlatılan bombanın tahrip ettiği barışın aydınlık yüzlerini bilmez, duymaz ne yazık ki. Bu kez de onların aymaz hallerinden utanmak da bize düşer.
Herkes adına ölmek de bize düşer hesabını sormak da...
İnsanlık bazen mahkeme koridorlarında bazen meydanlarda ses olur, soluk olur, isyan ateşi olur hesap sorar...
Sorarlar bir gün, sorarlar...
*Ruhi Su