“ben sabahlara güneş olmaya gidiyorum,
kimse karanlığa uyanmasın diye…”
İlhan Berk
10 Ekim 2015’te yakın dönem Türkiye tarihinin en büyük katliamı Ankara’da gerçekleştirildi.
10 Ekim'de başlayamayan, yapılmasına (yasa veya genelgeyle değil korkunç bir şekilde) müsaade edilmeyen Emek, Barış ve Demokrasi Mitingi'nin kana bulanmasının üzerinden geçen bunca yıla rağmen tam olarak aydınlatıl(a)mayışını neyle açıklamak gerekiyor?
Barışı isteyenlere karşı savaş kartını masaya kim veya kimler sürdü? IŞİD bu cinayeti işlerken adi, kalleş ve terörist bir maşa mıydı sadece, yoksa Ortaçağ karanlığına dönmeyi hedefleyen "Cihad" örgütü/"devlet"i miydi? Ya da bu tür gerici emellerle kurulmuş terör gruplarıyla örtüşen azmettiriciler kimlerdir?
Soru çok...
Bir başka soru da şudur: Katliamın yapıldığı yerde tek bir güvenlik görevlisinin olmayışını neyle açıklayacağız? Her eylemi bir şekilde ve mutlaka izleyen, kayda alan, istihbarat toplayan resmi, sivil kolluk güçlerinin dışında "simitçi, boyacı, kahveci "gibi değişik kılıktaki şucu/bucu neden yoktu?
Neden yüzlerce yaralı içinde tek bir kolluğun burnu bile kanamamıştı.(Kimsenin ayağı taşa değmesin, kimse ölmesin, kimse yaralanmasın isteğiyle barış olsun diye toplanmıştı insanlar orada. )"Kurşun adres sormaz" derler ama barış için bir araya gelenleri sora sora Ankara’da bulmuştur...
“Nasıl” ve “neden” sorusunun yanıtı elbette ortaya çıkarılmalıdır.
Memlekette yaşanan ve aydınlatılmayan faili meçhul cinayetler için "faili belli" ifadesi kullanılıyor.
10 Ekim katliamının failleri 2 tane IŞİD intihar bombacısı ve onlara yardım eden ve mahkemede yargılananlardan ibaret olamaz. Olmamalıdır..
Bunun adı siyasettir. Siyaset yan anlamı itibariyle öldürme anlamına da geliyor bu memlekette. Osmanlı döneminde "siyaseten katl" deyiminin ortaya çıkmasıyla siyaset gerçek anlamından çok "öldürme/katletme" manasına gelmiştir bu topraklarda, yerine göre "kaçınılmaz" ve hatta gerekli bir yöntem, "gerekli bir siyaset tarzı" (!) olmuştur ne yazık ki...
20 Temmuz Suruç katliamı gibi 10 Ekim Ankara Gar Katliamı da 7 Haziran-3 Kasım seçimleri arasında meydana gelmesi sadece bir tesadüf mü?"
Asabi çocukların "siyaseten katliam" yapması kime veya neye hizmet etmiştir?
Soru çok...
Teröristlerin sınırdan elini kolunu sallayarak girip çıkması bir yana Ankara’ya kadar Antep üzerinden istihbarata rağmen bombalarıyla birlikte gelebilmeleri, bu oluşumun yerli ve yabancı bağlantılarının ortaya çıkarılıp yargılanmasının sağlanması için bir adalet beklentisi devam ediyor.
Öldürenler, katiller korku yayarak ayakta kalmayı hedeflemişler. Barışı isteyenleri yok ederek korkuyu egemen kılmanın bir diğer adıdır 10 Ekim Katliamı...
Suriye savaşının ilk dönemlerinde IŞİD canilerinin asker ve sivil esirleri diri diri yakmalar, kitlesel kurşuna dizmeler, yüksekten aşağıya atmalar, tecavüz gibi aşağılık suçlar, IŞİD'e karşı bir nefret duygusundan çok daha fazla korkuyu yayması itibariyle önemliydi. Bölgede bunu Kobani Kuşatmasına kadar başarmışlardı, IŞİD'in ilerlemesi, girdiği yeri adeta direnişsiz işgal etmesi bu kötü namıyla olmuştu.
10 Ekim 2015’te saat 10:04 de Ankara Garı'nda toplanmıştık, oradaydık. Barış için mitinge gitmiştik. Emekçilerin barış talebi iki canlı intihar bombacısıyla savaş alanına çevrilmişti her yanı. 101'imiz oracıkta hayattan koparıldı yüzlerce barışsever değişik şarapnel parçasıyla vuruldu.
Hasbelkader hayatta kalanlarımız yaralıları hastaneye yetiştirmek, yaralara merhem olmaya çabalarken, barış pankartları, bayraklarımız birer sedye oldu, Türkçede anlamı cankurtaran olan ambulanslar ile değil tesadüfen oradan geçen taksilerle hastanelere yetiştirilmeye çalışıldı ,45 dakika boyunca yaralı ve ölülerimizin başında, feryat figan içinde "cankurtaran" beklerken gaz bombalarıyla, tomalarıyla geldiler, gittiler yine geldiler...
"Süpürün" talimatlarını alanlar vicdansızca insanları ve katliam delillerini birlikte süpürdüler. Süpürülmüştü her bir barışsever, süpürülmüştü insanlık "sabahlara güneş olmaya" gelen 101 canımızı oracıkta hayattan süpürdüler.
10 Ekim katliamından sonra düşenlerin anıları kalmadı sadece geriye; idealleri, inançları işçi grev ve eylemlerinde, gençlerin iş, bilim ve özgürlük mücadelesinde, her öğrenciye bir öğün sağlıklı yemek talebinde, insanca yaşam sürmek isteyenlerin içinde yaşıyor. Her birinin ön adı artık barıştır.
Savaş ve barışı anlatan çok fazla kitap, şiir, öykü, oyun resim(...) varken Yaşar Kemal ne güzel ifade etmiş barışı:
"Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır".
Barış bir özlemdir. Keşke bizde ve her yerde özlem olmaktan çıkabilse. Hele bir barış "Olsun Da Gör" demiş ozan. Barış olsa da görsek...
Gerçek ve onurlu bir barış gelinceye, adalet sağlanıncaya kadar, emeğin şairi Refik Durbaş'ın dizesindeki gibi, barış koyacağız çocukların adını. Barış koyduk çocukların adını... Veysel Atılgan koyduk, Korkmaz, Elif, Dilan, Şebnem, Ali Deniz, Mesut (...) koyduk çocukların adını, barış koyduk. Barış.
"Barışı sever bütün çocuklar
beştaş, saklambaç, elim sende
Barış sözcüğünün halkların dilinde
Bu yüzden anlamı aynıdır, değişmez
(Barış koyun çocukların adını)"
IŞİD'in iki canlı bombayla KESK, DİSK, TMMOB ve TTB'nin "Emek, Demokrasi, Barış" mitingine yönelik saldırısının üzerinden 8 yıl geçti. 10 Ekim 2015 tarihindeki mitingde gerçekleşen katliamda 103 kişi hayatını kaybederken yüzlerce kişi yaralandı.
NOT: Yazıda katliam 10 Ekim'de hayatını kaybedenlerin sayısı verilmiştir. Hastanelerde hayatını kaybedenlerle yitirilen kişi sayısı artmıştır.