"İnsan yalnızca söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur"

Bu veciz söz yazar Aziz Nesin'e ait.

Türk edebiyatının ve siyasi tarihimizin önemli kilometre taşıdır Aziz Nesin. Kilometre taşıdır çünkü sadece bir yazar değil önemli bir düşün insanı, hiciv ve mizah ustasıdır.

Öyledir ki; Nazım Hikmet, Yaşar Kemal ve Orhan Pamuk'dan sonra eserleri yabancı dile en çok çevrilen dördüncü yazarımızdır.

Kısaca hayatından bahsedecek olursak, kendisi Heybeliada'da doğmuş, babası aslen Giresun Şebinkarahisarlı olmasına rağmen sonradan İstanbul'a yerleşmiş ve hatta çocukluğunda İstanbul'un işgal yıllarını da yaşamıştır.

Aziz Nesin Kuleli Askeri Lisesi'ni bitirir, Kara Harp Okulu'na girer ve okulu bitirdikten sonra asteğmen rütbesiyle orduya yazılır. II. Dünya savaşı yıllarında Trakya'da İstihkâm Taburun'da görev yapar ve orada bir bombanın patlaması sonucunda yaralanma hadisesi de yaşamıştır.

Ordudan bir süre sonra atılır, atılmasının nedenlerinden biri olarak görev yaptığı yerlerde yoksul köylülere gizlice erzak dağıtması ve takma adlarla gazete ve dergilere şiir ve deneme yazıları yazmasıdır.

Askerlik görevinden uzaklaştırıldıktan sonra çeşitli gazete ve dergilerde öyküleri ve denemeleri yayınlanır. Sabahattin Âli ile tanışarak Marko Paşa isimli bir mizah gazetesi çıkarırlar. Öyle ki bu mizah dergisi dönemin politikacılarını ve çeşitli hadiseleri eleştirmesi nedeniyle büyük ses getirmiş ve defalarca baskılara maruz kalarak kapatılmıştır. Daha sonra edebi taşlamalar ve hicivlerden oluşan "Azizname" isimli bir kitap çıkarmış ve bu kitaptan dolayı yargılanıp 6 ay hapis cezası almıştır.

Davada "müştekiler" arasında

-dönemin büyükelçilikleri aracılığıyla- İngiliz Kraliçesi II. Elizabeth ve İran Şahı Rıza Pehlevi ve Mısır Kralı I. Faruk bile vardır.

Ayrıca 1955 Beyoğlu büyük yağma olaylarında “komünist bir komplocu!” olarak suçlanmış ve 9 ay hapis yatmıştır.

Kendi döneminin önemli hiciv ustalarından olduğu için hakkında davalar açılmış, çok defa absürd iddialarla suçlanmış ve bunlara kitaplarında da "absürd" bir mizah unsuru olarak yer vermiştir.

En bilindik hiciv eserleri arasında 1961 ve 1977 yılında yayınladığı sinema ve tiyatroya da uyarlanan “Zübük” ve “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz” adlı bürokrasiyi yerdiği iki romanı vardır.

Buraya kadar söze Aziz Nesin'le geldik.

Çünkü Aziz Nesin adeta izahı olmayan şeylerin mizahını yapmış usta bir münevverdir. Türk siyasi hayatını ve yaşadığımız şu günleri anlayabilmemiz için iyi bir kılavuzdur. Onu en iyi kendisiyle ilgili bir ropörtajda bahsettiği şu sözlerinden tanıyabiliriz;

"Mizah deyince halk yararına işlevi olan görevci mizahı anladığımı baştan söylemeliyim... Beni mizah yazarlığına iten etken, o günkü ortamın koşullarıydı. Kısaca şunu söyleyeyim; genellikle yoksunluk ve yoksulluk yaşamından gelen bir kızgınlık, öfke, bir hınç alma biçimidir mizah... Her zorluk, her acı çeken ille de mizahçı olmaz elbet, ama bu ağır koşullar kişinin mizahçı yeteneğini geliştirir... Mizahçının yetişmesi için gerekli bireysel koşuldan da anlaşılacağı üzere, mizah, bir yıkıcılıktır. Mizahçı kırgınlıklarını, nefretini, kinini, öfkesini, hıncını, bilinçli bir biçimde gerçekten yıkılması gereken hedefe yöneltebilir ve mizah silahını halk yararına kullanabilirse, bir olumlu yıkıcı olur... Sınıfsal bilinci olan her yazar, ister istemez güdümlü olduğunu, kendi kendini güdümlediğini bilir. Sınıfsal bilince sahip bir yazarı, bir sanatçıyı güdümlü kılmak hiçbir politikacının hiçbir yönetmenin haddi değildir"

Bu cümlelerden de anlaşıldığı üzere Aziz Nesin usta bir düşün insanı ve sınıfının münevveridir. Otoriteye boyun eğmeyen, her daim toplumsal sorunlara eleştirel bakmış, bunu eserlerine yansıtmış büyük bir hiciv ve mizah ustasıdır.

Tarihsel olarak incelediğimizde bu topraklarda hiciv(yergi) aslında her zaman varolagelmistir. Divan edebiyatı da dahil hemen hemen tüm edebi türlerde hiciv vardır. 16. ve 17. yüzyıllardan itibaren Şeyhî ve Nefî'nin kaside ve mesnevilerinde rastlanır. Başlangıçta daha çok bir sosyal yergi olarak varolsa da sonrasında zamanla otorite sahiplerine yönelerek- Osmanlı'da padişah, kadı ve vezirazama eleştiri oklarını her zaman diri tutarak yöneltmiştir. Öyle ki Padişah 4.Murat, Nef'î'yi kaside yazmaması konusunda uyarmış buna rağmen Nef'î yazmaya devam etmiş ve sonrasında padişah tarafından sarayın odunluğunda boğdurulmustur.

Halk edebiyatında ise Pir Sultan, Köroğlu, Dadaloğlu gibi tarihe geçmiş büyük hiciv ustaları vardır.

Yergi, Taşlama, Hicviye ve Satır halk edebiyatında var olan türleridir.

(bu başka bir yazının konusu)

Daha yakın tarihimizde ise örneğin Şair Eşref “Deccal” isimli eseriyle Padişah 2.Abdulhamit'i yermiştir ve Neyzen Teyfik…

Şair Eşref istibdat yıllarında bile padişahı eleştiri oklarına tutmuştur ve idam edilmemek için ülkeden kaçıp Mısır'a yerleşmiştir.

Neyzen Teyfik ise Mehmet Akif'le sıkı bir dosttur ve onun manzume tarzından etkilenmiştir fakat kendine özgü ve alelade yaşantısıyla dönemin ruhuna meydan okumuş bir şairdir. Divan türü şiirlerinde argo ve küfür de kullanmıştır. Aynı zamanda iyi bir Bektaşi ve Ney ustasıdır;

"Aksedince gönlüme şems-i

hakikat pertevi

Meyde Bektaşî göründüm,

neyde oldum Mevlevi"

Tarih boyunca otoriteyi eleştirmek hep sorundur egemenler için ve bedelleri çoğu zaman ağır eleştirenler için ağır olmuştur. Bu gerçeği yakın tarihimizdeki yazarlarımızın başına gelenlerden biliyoruz. Nâzım Hikmet, Rıfat Ilgaz, Sabahattin Âli, Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Orhan Kemal ve Aziz Nesin gibi eserleri dünya dillerine çevrilmiş sosyal gerçekçi yazarlarımız otoritenin baskılarına ve zulmüne maruz kalmışlardır. Çünkü onlar halkın yoksulluğu, çaresizliği ve acılarını dile getirmişlerdir. Kısacası halkın sanatını icra etmişlerdir. Toplumsal sorunların, çarpıklıkların, yozlaşma ve çürümenin "izahını" yapamayanların mizahını yapmışlardır.

Sözlerimizi noktalarken ustamız Aziz Nesin'in

2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı'ında yitirdiklerimiz ve ölüm yıldönümü vesilesiyle, (6 Temmuz 1995) bu topraklarda acı çekmiş, sürgün yemiş, zulme uğramış, ömrü cezaevlerinde geçmiş tüm münevverlerimize saygıyla...