"Bulunmazsa adalet milletin efrâdı beyninde
Geçer bir gün zemine, arşa çıksa pâye-i devlet"
Namık Kemal dizesi günümüz Türkçesiyle;
Vatandaşlar arasında adalet ve eşitlik kaybolunca, itibarı arşa çıkmış olsa da, devlet, bir gün yerin dibine geçer.
Bugünlerin en yakıcı sorunlardan ikisi adalet ve eşitlik yoksunluğudur. Eşitliği geçtik ne yazık ki, dünyanın her yerinde hüküm süren kapitalizmin olduğu yerde eşitlik olanaksızdır. Sınıfların olduğu yerde dolayısıyla sömürü de olacaktır sömürünün olduğu yerde de eşitlik ne arasın. Birileri başkasının emeği üzerinden zenginleştikçe halkın yoksullaşması kapitalist sistemin doğasında vardır.
İtibarı arşa çıksa da devletin özünde eşitsizliği barındırdığı gerçeğiyle hareketle söyleyelim devlet; bir sınıfın başka bir sınıf üzerindeki baskı aracından başka bir şey değildir. Her şeye rağmen, insanların yerin dibine geçen devletin değil "itibarı arşa çıkmış" devletin vatandaşları olmasını istemeleri bir haktır. Bu hak öyle egemen sınıflar istediği için elde edilmemiştir. Can, kan ve emek bedeli olarak kazanılan bu hakları korumak için de yine bedeller ödemek durumunda kalınmıştır .
Kapitalist devlette itibarın adı demokrasiye tekabül ederken yerin dibi de faşizme denk düşer. Bazen adı henüz faşizm olmasa bile öylesine diplerde olur ki faşizmi aratmaz.
Faşizm kapitalizmin tekelci dönemine denk gelse de onu aratmayan despotik dönemler dünyanın bir çok yerinde yaşanmış olsa da bugün hala tarih olmuş değildir.
Bu memleket neler gördü. Daha neleri göreceği de meçhul. Bu da oldu şaşkınlığını son dakika haberlerinin peşisıra bir diğerini takip ettiği günler bir türlü geçmezken eskiye özlem duymaktan bir hal olduk. Üstelik eski çok iyiydi demenin de manası yok.
Sayın Cumhurbaşkanı heybedeki turpun büyüğü nedir sorusuna cevap vermiyor ancak daha önce lafını ettikten sonra İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun önce diplomasının iptal edildiğini sonrasında gözaltına alınıp tutuklandığını da gördük.
Turp bir sebze şimdilerde kullanılmayan heybe ise; içine öteberi koymaya yarayan, genellikle kıldan, pamuk ipliğinden ya da yünden dokunmuş, birbirine kendinden bir parçayla bitişik, iki gözü bulunan bir tür torbadır.
"Heybedeki büyük turplar ortaya saçıldığında bunların yakınlarının suratına bakacak yüzleri kalmayacak. Ne millet ne devlet ne yargı böyle bir kepazeliğin üstünün kapatılmasına asla izin vermeyecek."
Demek ki heybede büyük turp çok. Ortaya saçıldığında göreceğiz ne olduğunu. Turp ne kadar büyükse içinin de o kadar boş olma olasılığı var. Her şeye rağmen siyasette ve toplumda ortaya saçılacak turpların neler olduğunu merak etmemek mümkün değil. Akıllara bir şeyler geliyor ama ne olduğunu en iyi heybeye ne doldurduğunu bilen sahibidir.
Heybedeki turpların ne renk olduğu acı mı tatlı mı olduğu yakında göreceğiz demektir.
Cumhurbaşkanına göre turpun irisi (rakibi olduğu artık milyonlarca seçmenin ön seçim ve dayanışma oyuyla belirlenen) mahpus Ekrem İmamoğlu'dur. Cumhurbaşkanı adayı İmamoğlu'na göre turpun büyüğü ise bir bilirkişiydi. Aslında turpun büyüğü gizli tanıklardır.
Bu gizli tanık(lar)ın kim olduğu ortaya çıksa da çıkmasa da tıpkı meşhur bilirkişinin kim olduğunun ortaya çıkması gibi sonuç değişmez. Bir çok suça bulaşmış kişilerden seçilmiş olmasının ne önemi var. İfadesi var mı var öyleyse mesele yok ispatlayabiliyorsan suçsuzluğunu ispat et de görelim. "Bağımsız ve tarafsız yargı " işliyor. Şimdi tanığın gizlisi makbuldür. Gizli tanık geldi hak, hukuk adalet "zail" oldu. Yok oldu. Hapishanelerde yer kalmadı.
Karl Polanyi'ye göre; “Hasta ekonomilerin gürbüz çocuğu olan faşizm, hiçbir toplumun tekelinde değildir. Her yerde, her zaman, boy verebilir.”
Bizde askeri faşist cunta dönemlerini saymazsak hiç olmadığı kadar faşizmin taşları döşenmiştir. Kendine özgü biçim ve içerikleri olsa da esasında faşizmin tamamen kurumsallaşma çabaları önce adaleti tamamen ortadan kaldırmaya dönük hareketler içinde olduğunu söyleyebiliriz. İslami motifleri olan tek adam yönetimi bir saray rejimi olduğu kadar meclisi, seçim sandığı olan bir rejimidir de aynı zamanda. Her şeyi sandığa havale eden bir muhalefet sandık oyunlarından yeterince ders çıkar(a)mayan bir pozisyondan sokaklarda kendini bulmak zorunda kalmıştır. Değil erken seçim sandığı daha önce sandıktan çıkan seçilmişler hapishanelere doldurulurken yerine kayyımlar atanıyor daha büyük sürprizleri hayata geçireceklerini heybedeki turplar örneğinde ifade ediyorlar. Gazetecilerin gözaltına alınmaları, "penguen belgeseli" yayınlamak yerine haber peşinde koşanların ekranları karartılarak ağır cezalarla hizaya sokulmak istenmesi boşuna değil.
Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!