Uluslararası Af Örgütü, “İnsan Değilmiş Gibi Hissediyorsun: İsrail’in Gazze’de Filistinlilere Yönelik Soykırımı” raporunu Hollanda Lahey’de yapılan toplantıyla tüm dünyaya duyurdu. Örgüt, bu raporla, ilk defa saldırılara soykırım demiş oldu.
İsrail’in 7 Ekim 2023’ten sonra Gazze’de gerçekleştirdiği eylemlerin soykırım olduğuna inanılması için yeterli kanıt olduğu belirtilen raporda, saldırılar sonucunda 1,9 milyon Filistinlinin yerinden edildiği, açlık ve susuzluk nedeniyle çocukların ağlayacak gücünün olmadığı, insanların hayvan yemi yemek zorunda kaldıkları kaydedildi. Raporda, 17 üniversite, 34 caminin yıkımının doğrulandığı belirtildi.
"YARGILAMALAR İÇİN KANITLAR SUNAN BİR KAYNAK"
300 sayfalık rapor, 212 tanıkla konuşulup, 102 İsrail yöneticisinin açıklaması, uydu ve dijital görüntüleri, dava dosyaları incelenerek hazırlandı. İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımı eylemlerini kanıtlarla gözler önüne seren raporun, uluslararası arenada açılacak davalar ve yargılamalar için kanıtlar sunan bir kaynak olacağı belirtildi.
SOYKIRIMCI İSRAİL'E SİLAH AMBARGOSU ÇAĞRISI
Örgütün dünyanın dört bir yanındaki şubeleri, bulundukları ülkelerdeki yetkililere yolladıkları bir mektupla soykırım eylemlerini önleme ve cezalandırma yükümlülüklerini hatırlatacak. “İsrail’in Gazze’de soykırım anlamına gelen tüm eylemlerine son vermek üzere acil adımlar atma ve İsrail’e tüm silah ve diğer askeri teçhizat veya yardımların doğrudan veya dolaylı tedarikini, satışını, transferini derhal askıya alma” çağrısı yapacak.
"SOYKIRIM OLDUĞUNA İNANILMASI İÇİN YETERLİ KANIT VAR"
Rapor, İsrail’in 7 Ekim 2023’ten Temmuz 2024 başına kadar geçen 9 aydan uzun sürede Gazze’de işlediği ihlalleri ele aldı. Rapor için saldırılardan zarar gören Filistinlilerin ve tanıkların, Gazze’deki yerel yetkililerin ve sağlık çalışanlarının da aralarında bulunduğu 212 kişiyle görüşüldü. Saha çalışması yürütüldü ve uydu görüntüleri dahil geniş kapsamlı görsel ve dijital kanıtlar incelendi. Gazze’de faaliyet gösteren Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşları ve insani yardım örgütlerinin yanı sıra Filistinli ve İsrailli insan hakları gruplarının medya raporları, açıklamalar ve verilerden oluşan kapsamlı bir derleme araştırıldı. İsrail Yüksek Mahkemesine yapılan başvurular ve alınan kararlar, Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) İsrail aleyhine açtığı davaya ilişkin kamuya açık materyaller incelendi. Ayrıca 7 Ekim 2023 ile 30 Haziran 2024 arasında İsrail hükümeti ve ordu yetkilileri ile diğerleri tarafından yayımlanan, Filistinlilere karşı soykırım eylemlerini veya diğer suçları talep eden ya da bunları haklı gösteren 102 açıklama analiz edildi.
İsrail’in Gazze’de işlediği uluslararası hukuk ihlalleri ve suçlarına ilişkin iddiaları uluslararası hukuk kapsamında soykırım çerçevesinde değerlendiren rapor, İsrail’in 7 Ekim 2023’ten sonra Gazze’de gerçekleştirdiği eylemlerin soykırım olduğuna inanılması için yeterli kanıt bulunduğu sonucuna vardı.
Uluslararası Af Örgütü, soykırıma ilişkin bir tespitte bulunmak için öncelikle Gazze'deki Filistinlilerin, 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi (Soykırım Sözleşmesi) kapsamında korunan bir grubun, yani ulusal, etnik, ırksal veya dini bir grubun parçası olup olmadığını inceledi. Ardından Soykırım Sözleşmesi uyarınca yasaklanmış beş eylemden “grup üyelerinin öldürülmesi,” “grup üyelerine ciddi bedensel veya ruhsal hasar verilmesi” ve “grubun fiziksel varlığını tamamen veya kısmen ortadan kaldıracak şekilde hesaplanmış yaşam koşullarına kasten maruz bırakılması” olmak üzere 3 eyleme odaklandı. Son olarak İsrail’in bu eylemleri, “grubun fiziksel varlığını tamamen veya kısmen ortadan kaldırma niyeti” ile gerçekleştirip gerçekleştirmediğini inceledi.
Uluslararası Af Örgütü, pek çok kez bulgularını İsrail yetkilileriyle paylaştı ancak raporun yayınlandığı tarihe kadar kayda değer bir yanıt almadı.
RAPORDAN ÖNE ÇIKANLAR
Rapordan öne çıkanlar şöyle:
İsrail’in, Hamas’ın 7 Ekim 2023’teki ölümcül saldırılarından sonraki eylemleri, Gazze’nin nüfusunu çöküşün eşiğine getirdi. Acımasız askeri saldırıda, 7 Ekim 2024 itibarıyla, çoğu doğrudan veya kasten gelişigüzel saldırılarda olmak üzere 13 bin 300’den fazlası çocuk 42 binden fazla Filistinli öldürüldü, 97 binden fazlası yaralandı. Çocuklar, gazeteciler, sağlık ve insani yardım çalışanları arasında bilinen en yüksek ölü sayılarına ulaşıldı.
Saldırılar, genellikle birden fazla kuşaktan insanların oluşturduğu aileleri tamamen yok etti ve emsalsiz bir tahribat yarattı.
Sadece ilk iki ayda İsrail hava kuvvetleri, Gazze’de yaklaşık 10 bin hava saldırısı gerçekleştirdi. Bunların çoğunda, hastaneler ve diğer önemli altyapı tesisleri de dahil olmak üzere yoğun nüfuslu yerleşim bölgelerine yönelik geniş alan etkili büyük patlayıcı silahlar kullanıldı. Kilometrekare başına yaklaşık 6 bin 300 kişinin düştüğü, dünyanın en yoğun nüfuslu yerlerinden birinde bu saldırıların etkisi yıkıcı oldu.
7 Ekim 2023 ile 20 Nisan 2024 arasında 141’i çocuk, en az 334 sivilin öldürülmesine, yüzlerce sivilin ise yaralanmasına yol açan 15 hava saldırısına yönelik incelemeyle Gazze’de Filistinlilerin öldürülmesini, ağır ruhsal ve bedensel hasara maruz bırakılmasını içeren soykırım eylemleri belgelendi. Uluslararası Af Örgütü, saldırıların herhangi birinin askeri bir hedefe yönelik olduğuna dair hiçbir kanıt bulamadı. Tüm kanıtlar, ölenlerin tamamının çatışmalarda doğrudan yer almayan siviller olduğunu gösterdi. 20 Nisan 2024’teki emsal niteliğindeki bir vakada, İsrail’in Refah’ın doğusundaki El Cuneyne Mahallesi’ndeki hava saldırısı, Abdelal ailesini yok etti. 16 çocuk dahil üç kuşaktan Filistinliler uykularında öldürüldü. Saldırılar, sivil nüfus içinde en yüksek sayıda ölüm ve yaralanmaya sebep olacak şekilde gerçekleştirildi.
Uzmanlar, bu tahribatın 21’inci yüzyıldaki diğer herhangi bir çatışmada görülmemiş boyutlarda ve hızda meydana geldiğini, şehirleri topyekûn yıkıma uğrattığını ve kritik altyapıyı, tarım arazilerini, kültürel ve dini mekânları ortadan kaldırdığını belirtti. Gazze’nin geniş bölgeleri yaşanmaz hâle getirildi. Dünya Bankası, AB ile BM’nin Mart 2024’te yayınladığı ortak Geçici Hasar Değerlendirmesi’ne göre, Ocak 2024 itibarıyla Gazze’deki tüm evlerin yaklaşık yüzde 62’si hasar gördü veya yıkıldı. Bu, yaklaşık 1,08 milyon kişiyi etkiledi. Gazze’deki sağlık tesislerinin yaklaşık yüzde 84’ü ve su altyapısının yüzde 57’si hasar gördü veya yıkıldı. BM Uydu Merkezi’nin (UNOSAT) uydu görüntülerine dayalı değerlendirmesine göre, Temmuz 2024 itibarıyla Gazze’deki toplam yapıların yaklaşık yüzde 63’ü hasar gördü veya yıkıldı. Uluslararası Af Örgütü, o tarihe kadar Gazze'de ortalama her 17 metrede bir hasarlı ya da yıkılmış bina olduğunu tahmin ediyor.
Yaklaşık 625 bin öğrenci bir eğitim-öğretim yılını kaçırdı ve okulların tahmini yüzde 85’i zarar gördü. Geçici Hasar Değerlendirmesi, Gazze’deki 17 üniversitenin ve tüm miras alanlarının yaklaşık yüzde 63’ünün yıkıldığını veya hasar gördüğünü ortaya koydu. Aralarında önemli simge yapılar, arkeolojik alanlar, dini kurumlar ve anıtlar bulunuyordu. Bunların çoğu Filistin ulusal kimliği, kolektif hafıza ve sosyal doku açısından büyük önem taşıyordu.
Uluslararası Af Örgütü, camilere yönelik 34 saldırıyı belgeleyen 43 videoyu doğruladı. Bunlardan 12 cami kontrollü yıkım yoluyla tahrip edildi ancak gerçek yıkım seviyesi çok daha yüksek olabilir. Mart 2024 itibarıyla bir açık kaynak araştırması 100 cami ve 21 mezarlıkta hasar veya yıkım tespit etti.
7 Ekim 2023’ten sonra İsrail; elektrik, su ve yakıt tedarikini keserek Gazze’yi tamamen abluka altına aldı. İncelenen 9 ayda İsrail, Gazze’yi soluksuz bırakan, hukuksuz ablukasını sürdürdü, enerji kaynaklarına erişimde sıkı kontrol uyguladı, özellikle Gazze Nehri’nin kuzeyindeki bölgelere hayat kurtarıcı ürünlerin ve insani yardımların ithalatını ve ulaştırılmasını engelledi. Bunlar, Gazze’deki evlere, hastanelere, su ve hijyen tesislerine ve tarım arazilerine verilen geniş çaplı hasarla ve halkın toplu hâlde zorla yerinden edilmesiyle birleşerek feci boyutlarda açlığa sebep oldu ve hastalıkların kaygı verici hızla yayılmasına yol açtı. Bunun, küçük yaştaki çocukların, gebe veya emziren kadınların sağlıklarında uzun vadeli sonuçları olması bekleniyor.
İsrail, Gazze’de yetersiz beslenme, açlık ve hastalıkların damga vurduğu yaşam koşulları oluşturdu ve Filistinlileri ağır, hesaplanmış bir ölümle karşı karşıya getirdi. Kıtlık risklerini değerlendiren dünyanın en önde gelen uzman grubu Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması, saldırının başlamasından sadece iki ay sonra açlığın 2 milyondan fazla bölge sakini için kriz, acil durum veya felaket seviyelerinde olduğunu tahmin ediyordu. Açlıkla karşı karşıya olanların sayısı 7 Ekim 2023’ten önceki tahminlere göre, iki katına çıkmakla kalmadı, açlık çok daha şiddetli hale geldi. İsrail’in o dönemde insani yardımı neredeyse tamamen kestiği bir bölge olan Gazze Nehri’nin kuzeyinde yaşayan Filistinliler bundan özellikle etkilendi. Bir ankete göre, hanelerin yüzde 80’inde insanlar günlerce ve gecelerce yemek yemediklerini bildirdi. Şubat 2024’e gelindiğinde pek çok kişi, yabani bitki ve hayvan yemi yemeye başvuruyordu. Yiyecek bulunabilen yerlerde ise bunlar nadiren taze ya da besleyiciydi, artan fiyatlar nedeniyle çoğu zaman erişilemez durumdaydı.
Bir beslenme uzmanına göre, Gazze’de özellikle küçük çocukların geleceği kararacak. Ocak 2024 itibarıyla BM kuruluşları, Gazze’nin kuzeyinde iki yaşın altındaki çocukların yüzde 15’inden fazlasının yetersiz beslendiğini ve aynı yaştaki çocukların yaklaşık yüzde 5’inin o dönemde yardıma daha kolay ulaşılabilen Refah’ta akut yetersiz beslendiğini tespit etti. Beyt Lahya’daki Kemal Advan Hastanesi’nde ciddi şekilde yetersiz beslenmiş ve susuz kalmış çocuklar tedavi altına alınıyordu; bunlardan bazıları ‘yetersiz beslenme ve susuzluktan kaynaklanan şiddetli zayıflık nedeniyle hareket edemiyor veya ağlayamıyordu’. Hastane kayıtlarına göre Nisan 2024’e kadar çoğunluğu iki yaş ve altında olan 26 çocuk yetersiz beslenme ve yetersiz beslenmeye bağlı komplikasyonlar nedeniyle hayatını kaybetti.
Nisan 2024’ün sonlarına doğru Dünya Sağlık Örgütü, bulaşıcı ve salgın hastalıklarda keskin bir artış olduğunu bildirdi ve yüz binlerce akut solunum yolu hastalığı vakası, neredeyse üçte biri 5 yaşın altındaki çocukları etkileyen yaklaşık 360 bin ishal vakası, uyuz ve akut sarılık sendromu kaydetti. Mayıs 2024’te, Refah’ta Birleşik Arap Emirlikleri’nin, Kızılay Hastanesi’nin Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi yöneticisi, Uluslararası Af Örgütü’ne ünitedeki ölüm oranlarının 7 Ekim 2023’ten önce yüzde 2,5-3 iken yüzde 12’ye yükseldiğini söyledi.
Yüzlerce Gazzeli, Filistinliyi Ağustos 2024 itibarıyla en az 53 kişinin ölümüne yol açtığı anlaşılan hücre hapsi ve işkence eylemleriyle diğer zalimane, insanlık dışı ve alçaltıcı muameleye maruz bıraktı. Filistinlilerin aylarca hiç durmadan maruz bırakıldığı hukuksuz eylemler, tüm Gazze halkının ruhsal ve fiziksel sağlığı üzerinde derin, kümülatif etkiler yarattı: Hayatta kalanlar zayıf düştü, aç kaldı veya travmatize oldu, ruhsal ve fiziksel sağlıkları muhtemelen kalıcı olarak etkilendi.
Uluslararası Af Örgütü, 7 Ekim 2023 ile 30 Eylül 2024 arasında COGAT’ın Facebook sayfasından Gazze’deki Filistinli sivillere yönelik en az 59 farklı “tahliye” emri verildiğini tespit etti. Bu emirler, İsrail’in Filistinlilere ait yüzlerce şehir ve köyde etnik temizlik uyguladığı ve Filistinliler arasında “Nakba” veya felaket olarak bilinen olayda yüz binlerce insanı evlerinden zorla çıkardığı 1948 yılından bu yana Filistinlilerin İsrail tarafından yerinden edildiği en büyük dalgayı tetikledi. İsrail, tekrarlayan “tahliye” emirleri ile yaklaşık 1,9 milyon Filistinliyi -Gazze nüfusunun yüzde 90’ı- insanlık dışı koşullarda yerinden ederek gitgide daralan, güvensiz toprak parçalarına sığınmaya zorladı. Filistinlilerin bir kısmı, 10 sefere kadar yerinden edildi. Özellikle Gazze’de yaşayanların yaklaşık yüzde 70’i, şehirleri ve köyleri 1948’deki Nakba sırasında İsrail tarafından etnik temizliğe maruz bırakılmış mülteciler veya mültecilerin torunları olduğundan birçok kez yaşanan zorla yerinden etme dalgaları derin bir travma yaşamalarına neden oldu. Birçok kişi işsiz kaldı.
Uluslararası Af Örgütü, saldırıyı yönetmekten sorumlu üst düzey yetkililerce yapılan, görünüşe göre soykırım eylemlerini talep eden veya haklı gösteren ve böylelikle soykırım niyetine doğrudan kanıt teşkil eden 22 açıklama tespit etti. 10 Ekim 2023’te soykırım niyetini ortaya koymak üzere analiz edilen yüzden fazla açıklamanın bir parçası olan insanlık dışı ifade örneklerinden birinde, dönemin Enerji ve Altyapı Bakanı Israel Katz, “Şu ana kadar Gazze'ye günde 54 bin metreküp su ve 2 bin 700 megavat elektrik aktardık. Artık bitti. Yakıt olmadan yerel elektrik bile birkaç gün içinde kesilecek ve pompaj kuyuları bir hafta içinde duracak. Katiller ve çocuk kasaplarından oluşan bir ulusa yapılması gereken budur. Eskiden olan artık olmayacak” diyordu.
CALLAMARD: ULUSLARARASI TOPLUM ALARMA GEÇMELİ
Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, rapordaki bulguların, İsrail’in Filistin’e saldırılarının soykırım olduğunu kanıtladığını ve bunların uluslararası toplumu alarma geçirmesi gerektiğini vurguladı.
Callamard, “Raporumuz, İsrail’in, Gazze’de Filistinlileri yok etmeye yönelik özel niyetle Soykırım Sözleşmesi uyarınca yasaklanmış eylemleri gerçekleştirdiğini gösteriyor. Bu eylemler öldürmeyi, Gazze’deki Filistinlilerde ciddi bedensel ve ruhsal hasara yol açmayı ve onları kasten fiziksel varlıklarını ortadan kaldıracak şekilde hesaplanmış yaşam koşullarına maruz bırakmayı içeriyor. İsrail aylarca Gazze’deki Filistinlilere insan hakları ve onuruna layık olmayan insanlık dışı bir grup gibi davranarak, Filistinlilerin fiziksel varlığını ortadan kaldırma niyetini ortaya koydu” dedi.
İSRAİL'E SİLAH VERMEK SOYKIRIMA ORTAK OLMAKTIR
Callamard, “İsrail’e silah transferlerine devam eden devletler artık soykırımı engelleme yükümlülüklerini ihlal ettiklerini ve soykırımda suç ortağı olma riski altında bulunduklarını bilmeli. ABD ve Almanya gibi önemli silah tedarikçileri başta olmak üzere İsrail üzerinde nüfuzu olan tüm devletler, diğer AB üye devletleri, Birleşik Krallık ve diğerleri, İsrail’in Gazze’de Filistinlilere yönelik katliamlarını acilen durdurmak için derhal harekete geçmeli" çağrısında bulundu.
Callamard, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) geçen ay İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlardan ötürü tutuklama emri çıkarmasının, etkilenenlere geç de olsa adaletin sağlanması konusunda umut verdiğini belirtti.
Callamard, "Devletler, UCM tarafından aranan kişileri tutuklayıp teslim ederek mahkemenin kararına ve evrensel uluslararası hukuk ilkelerine saygı duyduklarını göstermeli. UCM Savcılığını acilen, soykırımı, soruşturmakta olduğu suç listesine eklemeyi değerlendirmeye ve tüm devletleri failleri adalet önüne çıkarmak için her türlü yasal yolu kullanmaya davet ediyoruz. Hiç kimsenin soykırım suçu işlemesine ve cezasız kalmasına izin verilmemeli” dedi.