Suriye'nin toplumsal dokusu açısından bu kentlerin en önemli özelliği, ülkedeki Arap Alevi toplumunun en yoğun yaşadığı yerler olması.

Esad ailesinin kökeni de Lazkiye'ye bağlı Kardaha ilçesine dayanıyor.

Siyasi açıdan bakıldığında 13 yıllık iç savaş boyunca bu kentlerden yönetime önemli bir destek geldi.

Ekonomi yönünden bu iki kent; Şam, Halep, Deyrizor ve Humus ile birlikte Suriye'de ticaretin önde gelen şehirleri arasında.

Jeo-politik anlamda ise bu bölge yıllardır barındırdıkları Rus üsleriyle dikkat çekiyor.

Esad yönetiminin devrilmesinin ardından bu kentlerde neler yaşandığını ve bundan sonra neler yaşanabileceğini inceledik.

LAZKİYE VE TARTUS'TA KİMLER YAŞIYOR?

Coğrafi olarak Lazkiye kuzeyden Türkiye'ye, Tartus ise güneyden Lübnan'a komşu durumda.

BBC Türkçe'ye konuşan Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi öğretim üyesi, Orta Doğu uzmanı Doç. Dr. Yasin Atlıoğlu, "bölgenin toplumsal olarak çoğulcu bir yapıya sahip olduğunu, Sünni Araplar, Hıristiyanlar, Arap Alevileri, İsmaililer, Türkmenler ve Ermeniler'in bölgede yaşadığını" aktarıyor.

Bununla birlikte bölge, Suriyeli Arap Alevi toplumunun ise merkezi durumunda.

Avrupa Birliği (AB) verilerine göre Aleviler, Suriye nüfusunun yaklaşık yüzde 10 ila yüzde 13 arasındaki bir bölümünü oluşturuyor.

Atlıoğlu, "13 yıllık iç savaş sırasında bu iki kentin hükümet kontrolünde kaldığını, güvende olduğunu" belirtiyor.

"Suriye'nin diğer yerlerinden gelen göçmenlerle, bilhassa Lazkiye'nin hem nüfusunun arttığını hem de toplumsal yapısının dönüşüme uğradığını" ekliyor.

İç savaş sırasında kentin doğu ve kuzeydoğudaki dağlık alanlarında ise çatışmalar yaşandığını hatırlatıyor:

"Esad'ların köyü Kardaha ve diğer Arap Alevi köyleri; Nusra Cephesi, Ahrar eş-Şam gibi selefi-cihatçı örgütlerin her zaman hedefinde oldu. Arap Alevileri, Suriye ordusuna asker sağladıkları gibi kurdukları yerel savunma kuvvetleriyle kendi bölgelerini savundu, iç savaş boyunca ciddi bir can kaybına uğradı."

SİLAHLI ÇATIŞMA HABERİ GELMEDİ

İç savaş boyunca, İnsan Hakları İzleme Örgütü gibi çeşitli uluslararası kuruluşlar, yönetim karşıtı silahlı grupların bu bölgede bazı katliamlar gerçekleştirdiğini açıkladı.

2013 yazında Lazkiye yakınlarındaki bazı Alevi yerleşimlerinde yaşananlar ve Mayıs 2013'te Tartus'un Banyas ilçesinde yaşananlar bunlara örnek olarak gösteriliyor.

Bölgede geçmişte yaşananlar düşünüldüğünde, HTŞ ve müttefiklerinin Lazkiye ve Tartus'a girmesinin hangi sonuçları doğuracağı merak konusuydu.

Ancak yönetimin devrilmesi sürecinde bu kentlerden bir silahlı çatışma haberi gelmedi.

Buradaki Esad heykelleri yıkıldı ve eski yönetimin karşıtı İslamcı silahlı gruplar sokaklarda kalabalıklar tarafından karşılandı.

BBC İzleme Servisi'nin incelemesine göre Lazkiye ve Tartus'taki Esad yanlısı sosyal medya hesaplarının çok büyük bir bölümü, yönetimin devrilmesiyle pozisyon değiştirdi.

Bazı sayfalar profil resimlerini silahlı grupların kullandığı yeni Suriye bayrağıyla değiştirdi.

ALEVİLER NE DÜŞÜNÜYOR?

Gerçek isimlerini gizleyerek BBC Arapça Servisi'ne konuşan bazı Arap Alevileri ise kaygılı olduklarını söylüyor.

Aslen Lazkiyeli olup uzun yıllardır Tartus'ta yaşayan Ali, "kıyı bölgesinde yaşayan birçok Alevi gibi kendisinin de korku ve panik içinde olduğunu" belirtiyor.

Ali, "Bizi korkutan, bu ülkede bir azınlık olmamız. Aleviler olarak kaderimiz tamamen belirsiz" diyor. "Muhaliflerin kendilerini katletmeyeceklerine dair sözlerinin ise hiçbir garantisi olmadığını" savunuyor.

Ali, "HTŞ üyelerinin Tartus'ta ev ev dolaşarak insanlardan ellerindeki silahlarını teslim etmelerini istediklerini gördüğünü, bunun kendisini çaresiz ve zayıf hissettirdiğini" belirtiyor.

"Bizi koruyan hiçbir şey yok. Yapabileceğimiz hiçbir şey yok. İzliyoruz, korku ve çaresizlik içinde kıvranıyoruz çünkü saklanacak hiçbir yerimiz yok" diye konuşuyor.

"İsrail saldırılarının her şeyi daha da kötü hale getirdiğini" belirten Ali, "Suriye muhalefetinin çekici ile İsrail saldırılarının örsü arasında kaldıklarını" söylüyor.

'KADINLAR MUHALİFLERDEN KORKTUĞU İÇİN YOL BOYUNCA BAŞÖRTÜSÜ TAKTI'

BBC Arapça, Esad yönetiminin devrilmesi sürecinde kıyı bölgelerine giden Şam sakini Alevilerden Ferah ile de konuştu.

Ferah, "normalde üç saat süren yolculuğun 15 saat sürdüğünü, 11 arama noktasından geçtiklerini, HTŞ üyelerinin kendilerine 'Alevi misin Sünni mi?' diye sorduklarını" söyledi:

"Sünni olduğumuzu söylememiz gerekiyordu. Aramızdaki kadınlar muhaliflerden korktuğu için yol boyunca başörtüsü taktı."

Ferah, "arama noktalarındaki HTŞ üyelerinin çoğunun davranışının aşağılayıcı olduğunu, sadece iki tanesinin onlara iyi davrandığını" belirtti.

Şam'daki birçok Alevi ailenin kıyıya gittiğini belirten Ferah, "Kıyıya doğru yürüyen aileler gördük. Plastik torbalara ne alabiliyorsak onları aldık" dedi.

BBC Arapça, Arap Alevileri içinde Esad'ın devrilmesinden memnun olanlar da bulunduğunu da aktarıyor.

Bunlardan biri olan Basil, BBC Arapça'ya, "kendisini hiçbir şekilde tehlike hissetmediğini" söyledi:

"Ben ve bir arkadaşım dışarı çıktık, HTŞ ile resim çektirdik ve hiçbir şey olmadı. Tersine, onlar (muhalefet) bizi bir tirandan kurtardı."

Basil, "muhaliflerin Humus ve Halep'teki uygulamalarının kıyı kentlerindeki birçok Alevinin korkusunu yatıştırdığını" belirtti ve "Ben çok iyimserim ve geleceğin biz Aleviler için daha iyi olacağına inanıyorum" dedi.

Tartus'tan Betül de "iyimser olduğunu ancak bazı Alevilerin provokasyonlardan ya da olayların bir iç savaşa döneceğinden korktuğunu" söyledi.

Betül bununla birlikte "zaman geçtikçe bu korkunun dindiğini" belirtti.

BBC Türkçe'nin görüştüğü, Alevi toplumundan bir Lazkiye sakini ise "ortalığın sakin olduğunu, böyle devam etmesini dilediğini" söyledi.

GERİLİM YAŞANIYOR MU?

HTŞ lideri Ahmed eş-Şara (daha önceden kullandığı adıyla Muhammed el Colani), daha önce yaptığı açıklamada, Esad'ın yenilmesi durumunda Alevilere yönelik bir intikam saldırısı olmayacağını, söylemişti. Colani, azınlıkları koruma sözü vermişti.

Reuters haber ajansının aktardığına göre yönetimi deviren örgütlerden bir grup temsilci, 9 Aralık'ta Esad ailesinin memleketi Kardaha'da, yörenin önde gelen toplum liderleriyle bir araya geldi.

Ajans, görüşmenin olumlu geçtiğini, bu komutanların yerel liderlere güvenlik sözü verdiğini aktardı.

Reuters'a göre görüşme sonrasında toplum liderlerinin imzaladığı belgede, Suriye'nin dini ve kültürel çeşitliliği vurgulandı, ayrıca Kardaha sakinlerinin elindeki tüm silahların teslim edileceği konusunda anlaşmaya varıldı.

BBC Türkçe'ye konuşan Doç. Dr. Yasin Atlıoğlu da "bölgeye giden silahlı grupların komutanlarının din adamlarıyla fotoğraflar vererek Colani'nin sözünü tutmaya çalıştığını, Kardaha'daki yerel liderlerin de Esad'ın fotoğraflarını kaldırdığını, heykellerini yıktığını ve silah bırakmayı kabul ederek HTŞ'nin otoritesini kabul ettiklerini açıkladığını" söylüyor.

Diğer yandan son günlerde, Uygurlardan oluşan, cihatçı Türkistan İslam Partisi'nin de aralarında olduğu bazı grupların militanlarının bölgeden yaptığı ve dini vurgusu yüksek sosyal medya paylaşımları dikkat çekiyor.

Salih Müslim: HTŞ, Suriye'nin bir parçasıdır, bir arada yaşamak istiyoruz Salih Müslim: HTŞ, Suriye'nin bir parçasıdır, bir arada yaşamak istiyoruz

Ayrıca Hafız Esad'ın anıt mezarına yönelik saldırı videoları da paylaşılıyor.

Atlıoğlu, "HTŞ lideri Colani, ülkedeki tüm azınlıkların korunacağına dair güvence verse de farklı silahlı grupları sahada ne kadar kontrol edebileceği hâlâ belirsiz" yorumunu yapıyor.

"Bölgeden gelen haberlerin oldukça sınırlı olması, neler olup bittiğini anlamamızı zorlaştırıyor" diyor.

Atlıoğlu önümüzdeki dönemle ilgili, "HTŞ lideri Colani, Suriye'nin kıyı bölgesinde saldırılar olursa ve bu saldırıları durdurmazsa bölgede mezhep temelli bir gerilim yükselebilir, hatta ileride bir çatışmaya da dönüşebilir. Bu çatışma, ülkedeki diğer mezhepsel ve etnik azınlıkların yeni yönetime karşı şüphe ve korku duygusunu arttıracaktır" yorumunu yapıyor.

İSRAİL'İN HAVA SALDIRILARINDA NE YAŞANDI?

Bu arada bu kentlerdeki bir diğer sıcak gelişme ise İsrail'in saldırıları.

Esad yönetimin devrilmesi ardından İsrail, düzenlediği saldırılarda Tartus ve Lazkiye'deki bazı noktaları da hedef aldı.

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), 9 Aralık akşamı Lazkiye Limanı'na düzenlenen saldırının kendileri tarafından yapıldığını açıkladı.

IDF, Suriye'de toplam 350 hava saldırısı düzenlediğini belirtti.

İsrail Savunma Bakanı Israel Katz, "Suriye filosunun tahrip edilmesine yönelik operasyonun büyük bir başarıyla gerçekleştirildiğini" söyledi.

Saldırılar sonrası Lazkiye limanından ajanslara yansıyan görüntülerde, tahrip edildikten sonra batmış askeri gemiler görülüyor.

RUS ÜSLERİNE NE OLACAK?

Bölgedeki Rus üslerine ne olacağı da merak konusu.

Tartus, 1971'den beri Rus gemilerinin yanaştığı bir deniz üssüne ev sahipliği yapıyor.

Rusya, 2015'te ise Lazkiye yakınlarına Hmeymim Hava Üssü'nü inşa etti.

2017 yılında Moskova ve Şam, Tartus ve Hmeymim üslerinin 49 yıllığına yani 2066'ya kadar Rusya tarafından kullanım hakkına ilişkin bir anlaşma imzaladı.

Konuştuğumuz, BBC Rusça Servisi'nden Famil İsmailov, "Suriye'de yaklaşık 7500 Rus askeri var. Bunların çoğu Tartus ve Lazkiye'deki üslerde bulunuyor" diyor.

BBC Rusça Servisi'nin analizlerinde bu üslerin geçmişteki amacının sadece Esad yönetimini desteklemek olmadığı belirtiliyor.

Üslerin, Moskova'nın Orta Doğu'daki askeri varlığını sağlamanın yanı sıra Rusya'nın son yıllarda birçok çıkarının olduğu Afrika'ya insan ve mal akışını desteklemeye de yardımcı olduğu, Wagner açısından da önemli olduğu aktarılıyor.

Pazartesi günü Rusya Devlet Başkanı sözcüsü Dmitry Peskov, Şam'daki yeni yönetimle bu üslerin geleceğini tartışacaklarını belirtti.

Famil İsmailov, "Suriye'deki Rus askeri üslerinin geleceğinin belirsiz olduğunu" söylüyor.

Editör: Selda Manduz