2013 yılında İmralı Adası'na doğru ilerleyen PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşen Munzur Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Kemal Özcan, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın organizasyonuna ilişkin 'a değerlendirmede bulundu.

Sistemin kâr politikasını sürdürmesi halinde ülkelerde bir iç savaş çıkması ve bunun da bir Kürdistan devletleşmesi ile sonuçlanacağını savunan Özcan, devletin ve örgütünün Öcalan-bağlıları bu tehlikeyi hızlı bir şekilde uzaklaştırması gerektiğini ifade etti.

Özcan, “Altını çizerek iddialı cümleler söylüyorum, bu iddialı cümle önemli. Ben bilmediğim konuda iddialı cümle kullanmam. Yani onu fark edecek yaştayım. Mesleğim alanında da onun sonucunun ne kadar genişleyeceğini bileceğim. Öyle bir kesinti. Dedim ki 'Öcalan silah bırakmayı reddeder'” diyen Özcan, şöyle devam etti:

“Mesela kayıtta duruyor. Ama ben sendikayı feshettim. Çünkü ittifak zaten 23 yıl önce 2002'de feshetmiş. 2002'de feshedilen örgüt bir daha feshedildi. Mesela o günün bir sayfasındaki PKK değerlendirmelerinin neredeyse cümleleri bile aşağı yukarı 2002 ile aynı. aynı. 23 sene önce, 25 sene önce yaptığı değerlendirmeleri bugün yapıyor, yeni değil... Milletin 'yeni' haberi oluyor! dolayısıyla oluşan fesi yani PKK'nin fesi yeni bir şey değil. 20-25 yıllık Öcalan'ın 1990 yılının başlarında Sovyetlerin yıkılmasına kadar gider, Reel Sosyalizm değerlendirmeleri eşliğinde. Bunların ayrıntılı değerlendirmeleri, ayrıca tam olarak 2002 yılında sona ermişti.

Daha sonra baktılar, falan yuvarladılar. Silahlı gerilla örgütlenmesi olarak değil, “felsefi merkez” olarak bir PKK'nın kalması. Oysa Öcalan, PKK'nın adını de yanlış buluyordu, “Partiya Karkerên Kürdistan” derken… 'Biz işçi partisi değiliz' dedi. İşçi partileri kendi yerinde sonları fecaat olan elit partileri olmuşlardır. Yeni iktidar eliti partileri olmuşlardır. Bunların geniş ürün ve tarihi, ürün analizlerini 25 yıl önce en az. 25 ve fazlası. Haa şimdi; silah bırakmayı çağırmayı yapmaz mı? Dedim ki: 'PKK'de silah yok. PYD silah bırakmadı.' İşte gördünüz. Bir sayfalık metinde PYD'nin, P'sinin serisinin cümlesi var mı? Yok. Konu PYD dışıdır. Örgütün; kendini yenilemiş, ovaya taşımış hâlidir PYD. Türkiye'ye karşı da herhangi bir eylem, çaba, istikrar bile yok. Bir cümlesi bile yok...”dedi.

“HUKUKİ DÜZENLEME OLMAZSA OLMAZ, MUHTEMELEN KONGRE BİLE YAPILMAYABİLİR”

Özcan, sözlerine şöyle devam etti: “Şimdi dahası var, bu silahın bırakılması meselesinde. Cümle olarak metinde 'silah bırakma' var, doğru. Ama metnin okunması sonra Sırrı Süreyya'nın sözünü alması var. Ben değil miyim? Diyor ki, 'Bu notu da kendisinden aktarıyorum durumundayım.' Yani sözlük değil güya, ama yine de okuyor yazıdan okuyor. Öyle görünüyordu ki, Öcalan ona vermişti. Muhtemelen oradaki ekipten 2-3 kişiden de bahsedilmiştir. 'Bunu açıklamanın sonunda yapıyorsunuz.' Söylediği cümle ne? Bir sayfalık okumadan (Kürtçe ve Türkçe), bütün yazarın bir kenara bıraktı.

'Bu değerlendirmelerim teorisi' dedi. Ama 'pratikte' dedi. Sırrı Süreyya'nın okuduğu o değil, el yazma notu. 'Pratikte: Örgütün silah bırakması ve feshi yok' diyor. Hukuki düzenlemeler ve demokratik siyasetin önü açılmadan yani... Bu, sürecin açılmasını gerektirir. Yani lüzumlu/zaruri eski Türkçesiyle. Bu ne demek? Yani demokratik siyasetin önü açılmazsa, hukuki düzenlemeler yapılmazsa silah bırakmaya geçemezsiniz. Örgütün fesine geçemezsiniz! "Gerektirir." Önünde bu var.

Türkiye'deki bütün basın: sağ, sol, orta, yukarı, aşağı ne diyor? 'Öcalan geride kalan silah bırakma yaptı, fesih arama yaptı.' Hayır! İkisini de vermedi. Teorik olarak yaptı ama 'pratik olarak diyor ki Sırrı Süreyya'nın son notunda (28 saniyelik değil): 'Pratik olarak, çağrımın pratikleşmesi yani, sivil siyaseti ve hukuki düzenlemeleri gerektiriyor. Bunlar olmazsa, bu benim teorimin pratiğe geçme şansı yok!' Bu ne demek? Örgütün söylediği ki yani: 'Bakın kongreyi topluyorsunuz, toplayın doğru da, ama özel hukuki düzenleme gelmezse kongreyi bile yapamazsınız' demek aslında istiyor. Örgüt bunu böyle anlayacak. muhtemelen kongre bile yapılamaz. Yapılsa dahi yapılmama olasılığı de var. Bu gelecekler, 'Önderliğimizin talimatının sonuncusu budur. Biz bu manada Türk-Kürt ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi için devletten demokratik siyasetin yolunun açılmasını bekliyoruz. Bu sırada biz feshimizi de ilan ederiz. Silahı da bırakacağız' diyecekler.

Şimdi bilgilendirilmeniz mi? Medyanın dört köşesinden, sekiz köşesinden “silah bırakma aralığı yaptı” demesinin anlamsızlığını anlatabildim mi? Kandil ne yapacak? Kandil ne düzenlemesi. Öcalan'ın da ne uyarlaması. Tabii ki onun esası nedir? Çünkü işin sonundaki koalisyon, 'Önderlik' dediklerinin Sırrı ile Pilot Necati yöntemi ile çalışmasının bilmemesi mümkün değil. Şimdi Öcalan'ın çalışma tarzını bu Ticareti çalışanları bilir ki” diye konuştu.

“ÖCALAN, ASIL CÜMLEYİ SIRRI SÜREYYA ÖNDER ÜZERİNDEN SÖYLEDİ”

Özcan devamında, “Maalesef 'tek çalışanlarımın' piyasası de budur. Örgütün kuruluş aşamasının anlatımı, böyle ben de şimşek gibi bir çağrışım yaptı. Pilot Necati'ye örnek verir. 'Pilot Necati'nin generali bir askeridir, pilottur. PKK'nin içine sızması bir istihbarat unsurudur. Biliyor. 'Biliyordum' diyor. Ama 'Ben PKK'nin embriyo aşamasını onun sayesinde, sırtında kurtardım' diyor. En önemli toplantılarımı onun evinde yaşıyorum. Sobanın ağzını da açık bırakıyorum. Belgeleri-kağıtları, herhangi bir baskın olduğunda sobaya atmak üzere. Mesela bazı 'PKK'yi MİT kurdu' diyorlar. Öyle değil. Öcalan, bunun ayrıntılarıyla açıklıyor. 'Ben MİT'in bu şekildeki operasyonlarını çok iyi değerlendirerek erkenden boğulmasını engelledi ve bölünmeyi böyle başardı...' diyor. Bunu böyle anlatıyor. O gün de satılıyor ki, Öcalan'ın aynı zindeliği, aynı örgüt kökeni devam ediyor. Asıl cümleyi Sırrı Süreyya üzerinden söyledi… Sırrı Süreyya'nın da devletle çalıştığını düşünerek Allah da kul da biliyor” diye ekledi.

Özcan, “Aynen, o da tabi millete yeni geliyor. Yeni değil. Abdullah Öcalan, ta 90'larda “Hangi PKK”nın = aynen bu konuşmaları olduğu gibi aktarmış Fikret Bila'ya. Sorun anlatılıyor, “Kürt sorunu” olarak adlandırılanın ne olduğu anlatılıyor. 'Bu manada' diyor Kürt sorunu siyasi bile değil. Aynen Öcalan'ın cümlesi. Demokratiktir diyor. Yani 'Türkiye'nin demokratikleşme sorunudur.' Çünkü biz ulus devletin peşindeyiz. Devlet iktidarının peşindeyiz. Devletçi değiliz. O bizim reel sosyalizm döneminde işte o son gelişmelerin çizdiği yanlışlarımızdır. 90'lardan sonra yerleştirdikten sonra düzelttik. Sovyetlerin yıkılmasından sonra. Dahası mesela benim Öcalan'a Abdullah abi diye yazdığım bir mektup var. O Araf'taki çözüm süreci olarak adlandırılan = yayınlanmış ve Öcalan'a gittiğimde eline geçen kitaplarından bir tanesi. Abdullah abi. Mustafa ve Abdullah ayrıca iki tane mektubum var. Özellikle Abdullah abi mektubunda Öcalan'a diyorum ki, Abdullah abi aynen böyle. Ya demokratik uygarlık, demokratik manifesto yok. Demokratik uygarlık, onu mu dedim? Bağışlamak. Demokratik toplum, demokratik cumhuriyet, demokratik özerklik, demokratik böyle dedim. 12 tane demokratik saydım. Demokratik ulus. Dedim ki Abdullah abi ben bundan sonra daha fazla demokratik. Aynen böyle. Siz Kürt milliyetçiliğine, ulus devletçiliğine bu arada açık veriyorsunuz. Bize bir tane demokratik olur. Demokratik toplum. Metnin başlığı ne? Aslında demokratik toplum manifestosudur. Öcalan bunları çok iyi okuyor. Ama bu yeni benim söylememle devam etmesi bir Öcalan'dan bahsetmedim yanlış anlamayın. Öcalan bunları ben kendisini kaynak göstererek bunları içeririm. Diyor ki biz Kürt meselesi siyasi bile değil diyor. Bu manada demokratiktir. Bize bunu da yine 20 küsur yıl önce hatta 25 harften fazla önce demiş ki ne özellik ne de Federasyon bize uygun değil Türk Kürt ilişkilerinin demografisine ve kültürel sentezlenmesine uygun değildir diyor yani şimdi herkes diyor ki Türkiye'nin en büyük şehri İstanbul'dur ikincisi İzmir'dir üçüncüsü bilmem Ankara Adana, Mersin'dir. Böyle bir toplumun özerkliği ve federasyonu nasıl uygulayacaksınız? Bu mümkün değil. Yani 'uygun değil' diyor. Şimdi yine 25 yıl önceki düşüncelerimi bu sayfada tekrarladı. Başlığında da başarılı olduğu gibi o ısrarla, iğneli bir ifadeyle kendisine sunulan mektupta bulunabildiğini ortaya koydu. Bunun çağrı başına koydu: Barış ve Demokratik toplum gündemi” diye, değil mi?” dedi.

“ÖCALAN'IN YÜKSELİŞİ ARASINDA NE DEMOKRATİK ULUS VAR, NE DE DEMOKRATİK ÖZERKLİK VAR”

Özcan, “Dolayısıyla 'demokratik özerklik' mesela. O bir dönemde Kürt milliyetçiliği mi desem, Kürt milliyetçiliği de değil, milliyetçiliği burjuvazi yapar. Yani devletçiliği... Bunu nasıl ortaya çıkardığı, belirli marjinal çevrelerden gelen, sızmış bazı unsurların ortaya çıkardığı bir şeydi. Öcalan da herhalde bunları kaçırmak için 'demokratik özerklik, demokratik ulus' diye bir şey ortaya çıkardı. Şimdi bunların hiçbiri yok O sayfada. Ne demokratik ulus var, ne demokratik özerklik... Çünkü ulus demokratik demekle olmaz. Özerklik demokratik demekle olmaz. Öz-erk, öz iktidar demektir bir kere. Öz-yönetim demek istemek zaten bu kendi kendine yönetimdir ve demokrasidir. Dolayısıyla öz yönetim sen Türkçe'ye çevirirsen yani 'Demokratik Demokrasi' derinlemesine, komik olur. Yani saçmalık olur, insana gülerler. Öz-yönetim, halkın kendini yönetmesidir. Öz 'kendi' demek. Demokrasi de zaten budur. 'Demokratik Demokrasi' olmaz! Böylelikle bütün bunları Öcalan, 25 yıl sonra yeniden ayaklarını genişleterek bir sayfalık metinle hem Türkiye'ye, hem Kürtlere, hem dünyaya, hem dünyaya da duyuruverdi. Ama ısrarla Sırrı'ya ayrıldığını, eline tutuşturduğu değil bunlarla dedi: 'Bu benim teorik perspektifimdir.' Bunun pratikte gerçekleşmesinin yolu var. Nedir? Demokratik siyasetin önünü açın, hukuki zemini kaydedin. 'Bu olmazsa ne fese geçilebilir ne de silah bırakmaya...' Yani kongre esaslı ama bu konuda hiçbir karar vermez” ifadesini kullandı.

 "ÖCALAN'IN TEORİZASYONU ULUS DEVLETE KARŞI"

Özcan, “Kürt devletçiliğini, Kürt ulus devletçiliğini çok cılız bırakan bu hareketin kendisidir. Öcalan'ın ulus-devlet teorizasyonudur. Bunları çok kapsamlı bir şekilde toplumun büyük oranını alacaksınız Öcalan. Onun için bir türlü 'Kürt milliyetçiliği' adındaki Kürt devletçiliği bir türlü gelişmiyor. 'Bizim toplum tarafından görmemizi desteklediğimiz kayıt politikası oldu.' der Öcalan. Ve bu inkâr, tabiri caizse, 'kök-hücre'siyle devam ediyor. 66'nıncı madde ne diyor? Ben geçerken birçok ulusal kanalda söyledim. Dedim ki: 'Suriye'den bile daha kötüyüz bu manada.' Çünkü Suriye'de vatandaş olmuyor ama Kürt olarak kalıyor. Bizde vatandaş oluyorsun, ama Kürtlükten çıkıyor! 'Ya vatandaş olmayacaksın ya da Türk olacaksın!' deniyor. Vatandaşın olmazsa olmazı ancak Kürt'ün yaşayabilmesi… Dedim ki Türkiye'de sorun bu. Sorunun kök-hücresi budur. Vatandaşın yaşadığı olaydan sonra, işte son röportajım olan o (Yeniçağ gazetesi) gazetedeki arkadaşa anlattı. Türkiye'deki kök hücresi, vatandaş kişi sonra da Kürt kalabilmektir... Sorun burada. Gerisi teferruat. Yabancı dilmiş, eğitimmiş, yok bilmem neymiş.

İşte onun için demokratik bir siyasettir. Anayasada sen peşinen inkâr ediyorsan, 'vatandaş olduğunda Türk olacaksın. Biz Türk derken de herkesi kastediyoruz dersen bütün dünya sana güler. Hiçbir halk aptal olmadığı gibi Kürtler de aptal değildir, bunu anlıyorlar. Yani domates derken biberi kastedemezsin! Biber derken salatalık demek istiyorum diyemezsin! Bu manada, Kürtlerin aklıyla da oynamaya devam etmek için, sorun bir türlü çok iflah olmuyor” dedi.

“İNKÂR POLİTİKASININ SÜRMESİ, İÇ SAVAŞ DİNAMİKLERİNİN KIŞKIRTILMASINA NEDEN OLUYOR”

Özcan, “İsmini stratejisi, bence insanların dikkatini buraya çekmek gerekir. İflah olmaz bir Öcalan ayrılırsa Adem Karaçoban diye birisi gazetecilik adı altında bir şeyler yapıyor… 10-15 bin çalınır (izlenme şartı şarttır) bu kişi: 'Devlet Sayın Öcalan'ın dediğini yerine getirmezse, Türkiye iç savaşa gidecek, kan gücündeyi sürdürmek arasında ve Bağımsız Kürdistan'ın imhası sağlanabilecektir” dedi. Ve şu anda yarım milyona yakın izlenmeye tırmanıyor!

Bir tıklanma var. Dolayısıyla devletin aklında olup olmadığım kendi içinde 'kripto' yapısında, örgüt aklı da kendi bünyesinde 'kripto' yapısı, 'Yasal-Alan' denen alanda 'Örgüt' olmuş kripto para birimine müdahale etmezse (tarih böyledir, kuantum fiziği bize bunu öğretiyor olasılıklar fiziğidir kuantum), bunu yapmazlarsa, gerçekten iç savaş sonlandırılmaz olur. Buna 'abartı' yaşayacak olanlar, gaflet içinde uyandıklarında çok geç olmuş olacaktır.

Bunun dinamikleri ciddi bir şekilde şu anda birikiyor. Yani Kürt devletçiliği (şahsın açıklamasında da aynen şu var: 'Çatışmaya gider ve bağımsız Kürdistan eğitiminin tamamlanmasının bütün hazırlıkları gereklidir' diyor. Bunu A. Karacoban diyor. 'Sayın Öcalan' veya 'Kürt halkının önderi' diyen bu kişinin, iflah olmaz bir Öcalan'a karşı olduğunu biliyorum. Çalıştığım alanım olduğu için... Bu kişi böyle bir tweet atıyor ve yarım milyona kadar ilgi alıyor. Demek ki toplum içinde bu inkârların bir şekilde devam ediyor Bu dinamiği büyüterek devam ediyor. Devletin içinde Erdoğan'ın hesabına kadar girebilmiş bir kripto para birimi da, 'iç Kürt sorunu çözülmüştür' demesi karşılıklı olarak birbirleriyle savaşıyor.

"SIRRI SÜREYYA'NIN OKUDUĞU MESAJ, OKULDA ŞİARI OLACAKTIR"

Özcan, “Hemen sona erdi ya” dedim. Şimdiki örgütte Sırrı Süreyya'nın kim olduğunu bilmiyor musun? Ben biliyorum da örgüt bilmiyor musun? Biliyor. Öcalan da biliyor. Öcalan böyle çalışır. Onun örgüt tarzı budur. Şimdi bir de yalnız değil ki. 6 kişi onun dışında, 3 kişi de vücudun dokuzuncusu. 9 kişide muhtemelen bu notu Sırrı'nın eline geçer. 'Bu benim teorik anlatımımdır. İşin pratiği budur. Bunu okuyacaksın' demiştir.

Bakın boyutu de üye. Eğer yanılırsam, bu konuda ne kadar mahcup olacağım, hatta bir işlemin sonucu olarak ne kadar rezil olacağımı düşünemeyeceğim kadar ben miyim ben? Örgüt bunun kongrenin temel düzeni olarak yer alıyor. Temel şema olarak, temel perspektifin talimatı olarak algılama programı. Silah bırakma ve fes etmez. Belki fesih yapar, fesih daha önce yapılmıştır çünkü. Silah bırakma konusuna bile girilemez. Çünkü zaten Öcalan '… gerektirir' diyor. Bu ne demek? Yani bu Türkçe'yi herhalde sadece biz biliyoruz. Bunda anlaşılmayacak bir şey yok. Durum de bunu çok ciddi bir şekilde okuyamazsa. İşte bak, başarabildiği gibi 3-5 bin izlenen milyon artıka ulaşmak... Ve bu ciddi bir dinamiktir. Buna biz odanın dinamik olmasını istiyoruz. Toplumları dağıtan, dinamik olarak dağıttığımız, toplumsal olarak dağıtan birikimlerdir” şeklinde konuştu.

CHP’den ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor’ mitingi: Yurttaşlar toplanmaya başladı! CHP’den ‘Millet İradesine Sahip Çıkıyor’ mitingi: Yurttaşlar toplanmaya başladı!

 "KDP VE KYB, ÖCALAN ÜZERİNDEN YAPILACAK BİR ÇÖZÜME KADAR SONUNA KADAR TEKLİF"

Özcan, “Barzani hep Öcalan'ın üzerindeki bir çözüme açık oldu. 2013-2015'te Diyarbakır'a geldi, Şivan'ın yanında oturdu. 'Megri-Megri'yi hep beraber gösterdiler. Yani şimdi Barzani'nin o günden bu yana bu meselenin Öcalan üzerinden Türk-Kürt birlikteliği çerçevesinden yana olduğunu, sadece şahsıma ilgiyi üzerinden söylemiyorum. Bütün veriler, Barzani ve KDP'nin (dolayısıyla KYB de, aynı gelenekten geliyor.) Öcalan üzerindeki bir çözüme süreleri sonuna kadar. Çünkü onların da perspektifi, yani gelecek perspektifi Türklerle ilişkidedir” diye konuştu.

"ÖCALAN'IN PARADİGMASINI AKTARAMAYANLARIN ARADAN EKLENMESİ GEREKİYOR"

Özcan, “Şimdiki örgütlenmeye, isyan örgütlenmesine ihtiyaç kalmadığını söylüyor Öcalan. Bir sivil, yasal örgütlenmeyi Öcalan'dan başka kuracak kimse yoktur. Ne demek istediğimi anlatabiliyor muyum? Bu şans Öcalan'a verilirse bu şey, demin çalınırsa iflah olmaz, Öcalan'ın düşmanı, Avrupa'daki kendine gazeteci diyen kişilerin temsil ettiği kesim ayrılır. Yani bölümle parçalanma ve boğazlaşmaya gider. Devlet ve asıl omurgası ya da tepesi bu 'aradaki' unsurları çıkarmazsa bunları bir şekilde bulandırırlar. Yani bu fizikte de böyledir kardeşim. İletken önemlidir. Yani şimdi Öcalan'ın biraz bu Türk-Kürt bilgilerini anlatmak için herkesin benim gibi doktora yapması gerekiyor?

'Dünyanın gazetecisi' olarak gezen insanlar var. İşte çok bilinen bir adam olduğu için söyleyeyim. Cengiz Çandar. Ahmet Türk 40 senedir bu hareketin içindedir. 90'dan beri ne yapıyor? 30 senelik bir tek cümleleri var mı bunlar, Abdullah Öcalan'ın Türk-Kürt ilişkileriyle ilgili projesi/paradigması ile ilgili… Niye anlatmıyorlar? Çünkü işlerine gelmiyor. Bunu başarmak o kadar zor değil. Benim kaybettiğim şeyi anlayamaz mı? Cengiz Çandar bunu anlayamaz mı? Cengiz Çandar bu kadar 'dünya çapında' gazeteci olarak biliniyor. Bu adamın, Öcalan'ın savunmasını gerçekleştirebilecek bu soruyu çıkaramayacak kadar Türkçesi zayıf mı? Niye anlatmıyor musun? Sadece bu ikisi en eski, en yaşlı modeller olduğu için üyeler. Avukatları ne kadar anlatıyor? Hiçbir avukat Abdullah Öcalan'ın demokratik cumhuriyeti, Türk-Kürt ilişkilerinin birlik ve ittifak çerçevesindeki teorizasyonunu, 'paradigma' dedikleri bir-bütün projesini anlatan arka-arkaya (üç demiyorum) iki cümlesi yok. Buradan çıkarılabilir ki bunların arada bir eklenmesi zaruriden de ötedir. Aksi takdirde işi ortadan kaldıramayanlar” dedi.

“ÖCALAN'A YASAL ALAN AÇILMALI, YOKSA İŞ BOĞAZLAŞMAYA KADAR GİDER”

Özcan, “Ben şimdi Nereden bileyim, bilgilerin iyi veya kötü müydü? İşte bu sonuçlardan oluşur. Mesela ben neden kripto yapıyı yasal olarak örgütlenmesine anasine? Adamların arkadaşlarına göre adaylarına mı bakıyorlar? Hayır. Bakıyorum ki sabah akşam 'Sayın Başkan, Önder Apo' diyenler, Öcalan'ın bu projesiyle ilgili iki tane cümlenin arkasında devam etmiyor. Ne demek istediğimi ifade edebildim mi? Seni merak ediyorum. Bunların içeriğinde İletişim Fakültesi mezunu öz yiyen Ömer de var… Ne demek istediğimi anlatabildim mi?

Bu kadar tehlikeli bir durumla karşı karşıyayız. Onun için devlet, örgüt de bir önceki bu 'Yasal-Alan' sorununu çözmek zorundalar. Onun için şunu söyledi: 'Çok acil olarak fes olması gereken PKK değil, yasal alan örgütlenmesidir. Ama bir şart. Öcalan'a da yeni bir sivil (üçüncü alan) örgütlenmesi yasal engellemenin açılması zarurîdir.' İfade edebiliyor muyum? Öcalan'a o geliştiriciyi okutan devlet aklındaydı, bu alanı açmak zorundaydı. Yoksa iş iç savaş boğazlaşmaya kadar gider. Bunu öğrenmek için müneccim olmaya gerek yok yok. Sosyolojinin bozulmasına da hiç gerek yok” ifadesine yer verdi.

"CHP'NİN TÜRK-KÜRT'ÜNE SÜT VEREN BİR CÜMLESİ YOK"

Özcan, “Yani Türkiye'de, içerisinde faşist tarafı en az olan ülkücü camiadır. Faşizmin en ağır, en yoğun, en genişlemiş kesimi CHP'de örgütlenmiştir. Şimdi göz attığımız televizyonlarda, muhalif televizyonlardaki saldırılarını… Bu süreci toslamak için ne kadar çalıştıklarını ne kadar kafa karışıklığına yol açtıklarını hep birlikte izliyoruz.

Şimdi çok köpürtülen şey var. Ona daha çok İmam Ekremoğlu diyorum. Çünkü baş aşağı duran bir kişilik. Çok önemli. 'İkinci Selahattin vakası' dedim ben ona. Şimdi üniversitenin bittiği söyleniyor. Bitirse ne yazar? Washington ya da ne bileyim Harvard'dan mezun olsa ne yazar? Kaç senedir siyasettedir. 'Kürt sorunu var' diyormuş. MHP 'yok' diyor senden daha iyi. Hiçbir durumda sorunu çözmek için başarırsınız. Senin çözümüyle ilgili bir tek cümlenin var mı? Yani MHP, pratik alanda çözüme bütün vücutla atladı. Ama 'Kürt sorunu yok' diyor. Sen var diyorsun. Peki 'Var' olan şey nedir? Bir cümle var mı? Var olan şey nedir? Bir cümle var mı?

Ya CHP'de; İmam Ekremoğlu'na üye. Var mı bir cümlenin? Onun yok. Başkasının da yok. CHP'den hiçbir bilgi yok, hiçbir yöneticide Kürt meselesinin, Türk-Kürt ilişkilerinin ne olduğu, nerede tosladığını, nerede sekteye uğradığına dair bir cümleleri var mı? Yoktur!

Şimdi en çok cilalanan Ekremoğlu olduğu için üyesi. Evet. Maalesef acı ve esefle, içim kan ağlayarak üye. Sırf alay etmek için değil. Çünkü aşağıda, ters duruyor. Bu mücadelede ağzını açtığı süreçe ben ona İmam Ekremoğlu diyeceğim. Çünkü ayakları havada, başı aşağıda yürüyor. Bunun için bu anlamların anlamı onun için.

Sen Cumhurbaşkanı adayı tek gün olarak oluyorsun. Sen söyle! Sen alternatifsen kardeşim, bu burada iş nasıl geldi? Senin çözümünün ne? Arkada üç beş tane cümle söyle. Yok ben 'Bi xêr hatine' dedim. Hoş geldiniz dedim Kürtçe. Ya bu Kürtlerle pis bir şekilde, çirkin bir şekilde alay etmektir. Kürtler de Türkler de bunun bedelini öderler. Öyle baş-aşağı yürüyeceksin. Hayatı ters gelmezsin, olmaz.  Ne diyorsun? 'Hiçbir sahtelik kendisini sonuna kadar gizleyemez' cümlesi mottomuz adeta oldu'" dedi.

Kaynak: Rudaw