Yerel seçimlere yaklaşık 6 ay var fakat sosyalist partiler hâlâ yerel seçimler için bir yol haritası belirlemiş değil.
Üstelik bu konuda şimdiye kadar -TİP ve Sol Parti hariç- herhangi bir sosyalist partinin tek bir dişe dokunur açıklaması bile olmadı. Peki siyaseti yerelden kurmayı seven, yereli mikro ölçekte bir sosyalist demokrasi nüvesi olarak gören ve sosyalist siyasetin dilini buralardan kurmakta münevver olan sosyalist partiler hâlâ neden sessiz? Bunun için bir kaç neden sayabiliriz:
1-Mayıs 2023 Genel Seçimlerinde alınan yenilginin psikolojisinden çıkamamak
2-Sosyalist kesimlerde varolan yılgınlık ve bitkinlik
3-Siyasal sisteme (kayyum) ve halka olan güvensizlik.
4-Değişime olan inançsızlık
5-Politika üretememek
6-Kendine güvensizlik
Daha da uzatılabilir...
Bu konuda uzunca bir aradan sonra en cesur ve umut vaadeden açıklamayı, geçen hafta partisinin Datça ilçe binasının açılışında konuşan Erkan Baş yaptı.
Erkan Baş yaptığı açıklamada;
"Buradan ilan ediyorum. Biz bazı ilçeleri Adalet ve Kalkınma Partisi’nin elinden almaya hazırlanıyoruz. Bazı ilçelerde de sosyalistlerin, halkın nasıl yönetebileceğinin en güzel örneklerini yaratmak konusunda son derece kararlıyız. Türkiye’de artık gerçek alternatifleri konuşalım ve Türkiye’de ilan edelim arkadaşlar. Şu seçim bittiğinde Türkiye’de bir sosyalist belediyeler birliği kurulabilecek duruma getirelim şu ülkeyi. Bakın memleket ne hale gelir. Bunun için Türkiye’nin her yerinde arkadaşlarımız yurttaşların katılımıyla o ilçelerin ihtiyaçlarının belirlenmesi ve adayların belirlenmesini sağlayacağız. Türkiye’de tek adam rejimine karşı mıyız? O zaman her yerde karşıyız” diyerek izleyecekleri çizgiyi bir nevi kamuoyuna deklare etmiş oldu. Sol Parti ise Hatay'da tüm demokratik kamuoyunu, sivil dayanışma örgütlerini ve sosyalist partileri yerel seçimlerde ortak bir sorumluluk almaya davet etti. Bu çağrılar şimdilik olumlu ve umut vaadedici görünse de esas mesele nasıl bir yol haritası çizileceği meselesidir.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Genel olarak seçimler tüm sosyalistler açısından, her ne kadar düzenin taze kan arayışı ve sistemi tahkim ettiği bir mekanizma olarak algılansa da sosyalist siyasetlerin her defasında siyaseten var olduklarını gösteren politik arenalardır. Bu açıdan ileriye yönelik siyaset belirlemede bir turnusol görevi de görür. Siyaseti sokaktan ve hayatın içinden örmeye çalışan sosyalist parti ve örgütler bu gerçeğin üzerinden kolayca atlıyorlar ama hayat bunu onlara her defasında acı bir şekilde öğretiyor...
Aslında sosyalist tarih bu konuda bize geniş bir bilgi dağarcığı ve önemli bir külliyat sunuyor. Yerel seçimler açısından değil ama genel bir iktidar organı olarak burjuva seçimleri için Lenin, parlamenter mücadeleyi siyasal niteliği gereği mutlaklaştırmamakla birlikte, Parlamentonun tarihsel ömrünü doldurduğu yolundaki argümana karşı; bizim için zamanını doldurmuş olan bir şeyin, sınıf için, yığınlar için zamanını doldurduğunu sanmamak gerektiğini hatırlatır...
Evet bugünkü tek adam rejiminin siyasi vesayeti ve gerici kuşatması altında bir parlamento ve yukarıdan aşağıya tek adamın çizdiği sınırların belirlediği bir yerel idareler sistemi olsa da bu durum sosyalistlerin elini kolunu bağlamamalıdır hiç bir zaman. Lenin, yığınların genel oy hakkı olan genel secimler için bunları söylemiştir fakat buradan bakıldığında yerel seçimler sosyalist siyasetler açısından çok daha esnek ve yapıcı siyaset alanlarıdır ve halkın söz-yetki-karar organlarını kullanabileceği halk meclislerinin oluşturulmasında bir araçtır.
(Ayrıca burada, son yıllardaki Avrupa sol partilerinin yerel seçim başarılarından bahsetmeye gerek yok zira bunlar bir başarı örneği olsa da Avrupa'daki sol partilerin dayandıkları zemin ve siyasal sistem Türkiye'den çok daha farklı dinamiklere ve farklı bir anlayışa tekabül ediyor)
Sosyalist partilerin yerel seçimlerdeki tavrı ne olmalı kısmına gelmeden evvel son genel seçimlerde nasıl bir durum ortaya çıkmıştı ondan bahsedelim.
14-28 Mayıs genel seçimlerinde sosyalist örgüt ve partilerin bir kısmı Yeşil Sol Parti'yle (HDP) birlikte Emek ve Özgürlük İttifakı içerisinde yer alırken diğer bir kısmı Sosyalist Güç Birliği (Sol Parti ve TKP, TKH) olarak seçimlere girdi. Küçük ve daha önemsiz bir kısmı ise bu ittifakların dışında bağımsız bir politika izlediler. Emek ve Özgürlük ittifakı ve SGB ülke genelinde bağımsız bir cumhurbaşkanı adayı çıkarmazken tüm sosyalist partilerle birlikte tek adam rejiminin ortadan kaldırılmasını temel hedef olarak aldılar ve seçimlerde Millet ittifakının adayı Kılıçdaroğlu'nu desteklediler. Fakat tüm muhalefetin ve sosyalistlerin de çabalarına rağmen devlet gücünü arkasına alan Erdoğan seçimi tekrar kazandı.
Bu seçimde sosyalist partiler arasında Türkiye İşçi Partisi (TİP) 1 milyona yakın oy sayısıyla (%1.7) en çok oy alan parti oldu. Diğer sosyalist partiler (SGB ve diğerleri) ise toplamda bindelik dilimlerde kaldılar. Seçim öncesi anketlerde ortaya çıkan olumlu hava, ekonomik krizinde etkisiyle tüm muhalefet güçleri açısından değişime olan inancı körüklemiş ve tek adam rejiminin yarattığı ideolojik hegemonyayı kırmıştı. Fakat düzen siyasetinin 6'lı masada somutlaşan hangi bakanlığı alalım, kime kaç vekil verelim gibi hesapları ve çıkar siyaseti bu havayı kısa zamanda tersine çevirdi.
Buna anayasada yapılacak türban değişikliği, seccade, iktidarın mitinglerdeki terör manüplasyonu gibi tartışmalarda eklenince muhalefet blokunun, iktidarın belirlediği gündem içine çekilmesi sağlandı ve esas tartışılması gereken ekonomik kriz ve Hatay-Maraş depreminin yarattığı yıkım unutturuldu.
Sol Parti ve TKP seçim öncesi bu durumla alakalı düzen muhalefetini uyarıcı nitelikte birtakım açıklamalarda bulundular. İktidarın belirlediği gündeme hapsolan, sokağın değil sadece sandığın amaç ve hedef olarak gösterildiği bir siyaset tarzının seçimi kazanmak için yeterli olmadığı gün gibi aşikârdı. Fakat burjuva düzen muhalefetinin içindeki bir takım çatlaklar yüzünden ve düzen dışı muhalefetin (sosyalistlerin) sokaktaki seçim çalışmaları ve bazı çabalara rağmen seçim kaybedildi.
YERELDE DURUM
Peki tüm bunlar bir tarafa önümüzdeki yıl Mart ayında bir yerel seçim var. Az da olsa yerellerde potansiyeli olan, miting ve organizasyonlar düzenleyen, yardım ve dayanışma faaliyetleri örgütleyen sosyalist partiler yerel seçimlerde ne gibi bir politik anlayış sergileyecekler?
Şöyle bir bakarsak sosyalist partiler yıllardır sahada önemli çalışmalar yürütmektedir. Genel seçim ve oy oranlarından bağımsız bu çalışma ve faaliyetler sınırlı düzeyde de olsa önemli yerel ilişki ve dinamikleri içinde barındırıyor. Özellikle Sol Parti'nin Hatay Defne'de yaptığı çalışmalar ve dayanışma
faaliyetleri şimdiden önemli bir yerel deneyim oldu. Sol Parti seçim öncesi Ege ve Karadeniz'de üretici mitingleri düzenledi. Buralarda yapılan faaliyetler yerel anlamda önemli bir potansiyeli açığa çıkardı. Bunun dışında İstanbul Beyoğlu'nda daha önceki yerel seçim deneyiminden dolayı Sol Parti nezdinde şimdiden bir yerel potansiyel oluşmuş durumda.
Beyoğlu'nda uzun bir süredir AKP'yi gerileten bir odak yoktu. En son yapılan genel ve yerel seçimlerde ise AKP bu bölgede önemli bir oy kaybı yaşamıştır. Buradan sol/sosyalist ortak bir aday çıkarılıp çalışmalar yoğunlaştırılırsa Beyoğlu'nun kazanılması hayal değildir. Bunun gibi birçok bölge ve alanda, yerel sol dinamiklerin ağır bastığı yerlerde ortak bir zeminde buluşulursa önemli kazanımların olacağı aşikardır.
TİP, genel seçimlerde yakaladığı ivmelenmeyi yerele taşıyacak önemli potansiyeller barındırıyor. Özellikle Ege ve Akdeniz bölgelerinde bazı il ve ilçelerde çalışmalar yürütülürse buralarda ciddi kazanımlar elde edebilirler. Yine sol/sosyalist partilerle beraber ve HDP bileşenleriyle ortak bir çalışma yürütülebilir.
TKP ise öteden beri Semt Evleri faaliyetleri yapmakta ve bu açıdan bazı yerel bölge ve alanlarda ilişkiler geliştirmekte ve parti faaliyetleri örgütlemektedir. TKP'nin de yerel seçimler için ne gibi bir yol haritası izleyecekleri konusunda kamuoyuna henüz bir açıklamaları yok.
Kısacası solun, özellikle seküler halk kesimlerinin çoğunlukta olduğu diğer bazı bölge ve alanlarda ortak bir seçim ve aday çıkarma faaliyeti sözkonusu değildir. Henüz bu konuda da net bir şey göremiyoruz.
Kuşkusuz sosyalistlerin halkla buluştuğu en önemli alanlar; sokaklar, mahalleler, kasabalar, köyler, ilçeler, kısacası yerellerdir. Kısıtlı olanaklarla da olsa buralarda yapılan çalışmalar sosyalistlerin halk tarafından benimsenmesi ve desteklenmesini sağlayacaktır. Son dönemde yapılan çalışmalar -secim dönemi de dahil- azımsanmayacak bir çabayı barındırıyor. Sosyalistlerin sahadaki emek ve çalışmalarının boşa gitmemesi ve gelecek vaadetmesini istiyorsak bu çalışmaların yerele taşınması ve umut vaadeden birçok il ve ilçede zaman daralmadan halk meclisleri oluşturulup seçim çalışmalarının hızlanması elzemdir.
Unutulmamalıdır ki seçim kanunu ve siyasal sistem ne kadar antidemokratik ve gerici olsa da sosyalistler yerellerde her zaman denklemin içerisinde olmalıdır.
Sınırlı olanaklarla da olsa yapılan onca çalışma ve emeğin bir karşılığı mutlaka vardır. Bugün Dersim'de, Hopa'da, dün Fatsa'da devrimciler sosyalistler vardı. Ülkenin tümüyle gerici karanlığa teslim olmasını istemiyorsak en azından yerellerde “biz varız, buradayı”z denmelidir. Bugün evet HDP ve Kürtlerin birçok belediyesine (yaklaşık 55 belediye) kayyumlar atanmıştır. Siyasal sistem evet gerici ve ilga edicidir fakat bu durum sosyalistlerin yerellerde çalışmasına tümüyle engel değildir. Çünkü mücadeleyi sosyalistler daha enternasyonalist ve eşitlikçi temelde kavrarlar ve halkla ilişkilerini bu temelde geliştirirler.
Yarının demokratik, özgürlükçü, özyönetimci, kamucu, ekolojist ve sosyalist Türkiye'sini kurmak istiyorsak bugünden halkla ilişkilerimizi geliştirmeli ve yerel halkla sıkı bağlar kurmalıyız. Türkiye'de halkın bağrından kopup gelen, hayatın canlı pratiği içinde deneyimlenen ve doğrulanan böyle bir mücadeleyle ancak devrimci bir anlayış yaratılabilir.
Sosyalistler artık 20 yılı aşkındır neredeyse her genel seçimde açığa çıkan ve sosyal demokratların seçim siyasetinin gölgesinden çıkamayan bu ölü toprağını üzerinden atmalı ve gerçek siyaset yapabileceği politik düzleme geri dönmelidir. Gerici iktidar ve onlara sözde muhalif çürümüş sağcı-statükocu burjuva düzen siyasetlerinin dışında bir anlayışla yerellerde ortak neler yapılabilir zaman daralmadan bunları konuşmalıyız...