Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'ne dilekçe veren TKP İstanbul İl Örgütü, çocukların gerici vakıf eliyle dini suistimale maruz bırakılıp bırakılmadığının yanıtlanmasını istedi.
soL'un "Devlet koruması altındaki çocuklar 40 günlük tarikat kampına yollandı!" haberi sonrası Türkiye Komünist Partisi (TKP) yöneticileri ve avukatlarından oluşan bir heyet, İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü önünde bir açıklama yaptı, müdürlüğe dilekçe verdi.
'BAKANLIK RESMEN SUÇUNU İTİRAF ETTİ'
TKP İstanbul İl Başkanı Senem Doruk İnam müdürlük önünde yaptığı açıklamada "İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’nün önündeyiz. Dün kamuoyuna yansıyan bir haberle Çocuk Evlerinde kalan devlet korumasındaki çocukların, tek bir kamu görevlisinin bile refakati olmaksızın, Mutlu Yuva Derneği’nin düzenlediği 40 günlük eğitim kampına alındığını öğrendik. Bu skandal haberlere konu olduktan sonra, dün Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı açıklama yaptı ve olayın kendisinden daha büyük bir skandala imza attı. Bakanlık resmen suçunu itiraf etti... Neymiş, protokolleri varmış, neymiş her şey yasalmış. Yok o vakıfmış, yok bu dernekmiş. Soruyoruz. Kim bunlar!" dedi.
'İSTANBUL'DA BÜYÜK BİR SUÇ İŞLENMİŞTİR'
Tarikat ve cemaatlerin varlığı ve faaliyetlerinin anayasal olarak suç olduğuna işaret eden Senem Doruk İnam "Adı ne olursa olsun, hangi prosedür uygulanırsa uygulansın hepsi yasa dışıdır. Kimse büyük ekonomileri yöneten, iktidar eliyle desteklenen, birer suç merkezi haline dönen tarikatların inanç özgürlüğü olduğunu söylemeye kalkmasın. Buna izin vermeyiz" ifadelerini kullandı.
"İstanbul’da büyük bir suç işlenmiştir" diyen Senem Doruk İnam şunları kaydetti:
"Devlet koruması altındaki çocuklarımızın, devlet eliyle yaz okulu kampı adı altında tarikatlara teslim edilmesi büyük bir suçtur. 4Çocuklarımızın tarikatlara teslim edilmesi ne hukuki ne vicdani ne de ahlaki olarak kabul etmiyoruz.
Evet, dedik ya; Tarikatların bu ülkede işlediği suçlar saymakla bitmez.
Örneğin bu olayda sözü geçen Suffa vakfının suçlarını hatırlatalım size.
Erzurum’da Suffa vakfına ait bir erkek öğrenci yurdunda idarecilik yapan bir şahsın 2 erkek öğrenciyi taciz ettiği ve bu nedenle suçlu bulunduğu biliniyor.
Şimdi aynı vakfa devlet korumasında olan onlarca çocuk teslim ediliyor.
Bu ayıbı örtmeye kimsenin gücü yetmez. Çocuklarımız, geleceğimiz tehdit altındadır.
Türkiye Komünist Partisi’nin talebi de mücadelesi de çok sade: İktidar eliyle, devlet tarafından palazlandırılan, ülkenin dört bir yanına çöreklenen tüm tarikatlar ve cemaatler dağıtılmalıdır ve dağıtılacaktır.
Çocuklarımız bu karanlığa mahkum olmamalıdır."
'TARİKATLARIN ENSESİNDE OLACAĞIZ'
TKP olarak bu mücadeleyi her alanda büyütmeye kararlı olduklarını vurgulayan Senem Doruk İnam şöyle konuştu:
"Tarikatların ensesinde olacağız, hiçbir yasal karşılığı, hukuki zemini olmaksızın kendi kendilerine ortaya çıkardıkları prosedürlerle çocuklarımızın geleceğini karartmalarına izin vermeyeceğiz.
Bugün burada bu skandala imza atan İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne dilekçemizi ileteceğiz. İşin sadece hukuki boyutu bu. Takipçi olacağız. Devlet koruması altında olan istismara açık her bir çocuğumuzun o tarikatların elinden alınması için mücadelemizi sürdüreceğiz.
O çocuklar kimsesiz değil, o çocuklar bizim çocuklarımız, bu memleketin çocukları. Onları asla yalnız ve çaresi bırakmayacağız.
İlan ediyoruz, çocuklarımızı o tarikatların elinden kurtaracağız. Mutlaka geri alacağız.
Nasıl ki halkı ekmeğe muhtaç eden patronlara 'yakanıza yapışacağız' demiştik, şimdi de emekçileri, emekçi çocuklarını esir alan ve böylece kasalarını dolduran tarikatlarınızın da ensesindeyiz.
Hepsi kapatılacak, ülkemizi bu karanlıktan kurtaracağız."
MÜDÜRLÜĞE DİLEKÇE
TKP İstanbul İl Örgütü'nün konuyla ilgili İstanbul Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü'ne bilgi edinme talebi çerçevesinde dilekçesi iletildi.
Dilekçede soL'da yer alan söz konusu haberler delil olarak gösterilerek "İddialar hakkında il müdürlüğünüzden bilgi edinme amacıyla iş bu dilekçe hazırlanmıştır. T.C. Anayasası Madde 62 ve Bilgi Edinme Kanunu'nun ilgili maddeleri uyarınca aşağıda sıralayacağımız soruların cevaplarını ivedilikle tarafımıza iletilmesini talep ederiz" denildi.
Çocuk evlerinden hangilerinin giderlerinin dernek veya vakıflar tarafından karşılandığı sorulan dilekçede, durumun anayasa ve ilgili kanunlara aykırı olduğuna da dikkat çekildi.
'SUFFA VAKFI'NIN NUR CEMAATİ'YLE BAĞLANTISI VAR MI?'
Dilekçede yer alan sorular şöyle:
Bakanlığınız denetiminde olduğunu söylediğiniz çocuk evlerinden kaç tane vardır, bu evlerden hangilerinin giderleri hangi dernek veya vakıf tarafından karşılanmaktadır?
Yukarıda belirttiğimiz başlıkla kamuoyuna yansımış olan olayda adı geçen Mutlu Yuva Derneğinin Laik cumhuriyet değerlerine aykırı faaliyetleri bulunan Suffa Vakfıyla ilişkisi ne durumdadır, bu vakfın Nur Cemaatiyle bağlantısı var mıdır?
Haber kapsamında belirtilen dernek ve vakıfla kurulan ilişkinin dayandığı madde, sözleşme ve protokol hangileridir?
'SUFFA VAKFI'YLA İLİŞKİ KASTEN GİZLENMİŞTİR'
Kamuoyuna “Devlet koruması altındaki çocuklar 40 günlük tarikat kampına yollandı!” başlıklı haberle yansıyan olay hakkında bakanlık açıklama yapmış, açıklamada Gündüzalp Erkek Öğrenci Yurdunun bakanlığa bağlı olduğu belirtilmiş ancak yurtla Suffa Vakfının ilişkisi kasten gizlenmiştir. Suffa Vakfının Gündüzalp Erkek Öğrenci Yurduyla ilişkisi nedir, neden sitelerinde eğitim faaliyetleri içerisinde gösterilmiştir?
Koruma altındaki çocukların devlet gözetimi altında olması gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, Anayasa madde 2 de belirtildiği üzere laik bir hukuk devletidir. Laik bir hukuk devletinin gözetimindeki çocukların, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Çocuk Koruma Hizmetleri Planlama Ve Çocuk Bakım Kuruluşlarının Çalışma Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmeliğinin 35. Maddesine dayanarak laik Türkiye Cumhuriyetinin temel nitelikleriyle uyuşmayan dernek ve vakıflara teslim edilmesi anayasa ve ilgili kanunlara aykırı değil midir?
'ÇOCUKLAR DİNİ SUİSTİMALE MARUZ BIRAKILIYOR MU?'
Çocuk Koruma Hizmetleri Planlama Ve Çocuk Bakım Kuruluşlarının Çalışma Usul Ve Esasları Hakkında Yönetmeliği Madde 35'in uygulanması Çocuk Koruma Kanunu ve Anayasaya aykırı değil midir, bu yönetmelikle devlet korumasındaki çocuklar dini suistimale maruz bırakılmakta mıdır?
Kamuoyuna yansıyan haberde adı geçen Suffa Vakfının internet sitesinde Mutlu Yuva Derneğinin bünyelerinde olduğu "Yetimler" sekmesinde ifade edilmiştir. Aynı internet sitesinde Tebliğ bölümü bulunmakta olup, bu bölümde "Bu kefalet ve himayenin bu asrın anlayışına ve idrakine intikali ve irşadı için de Bediüzzaman hazretlerinin, Risale-i Nur külliyatı ile tavzif edilerek hakaik-i imaniye, esasat-ı İslâmiye açısından teçhiz ve deruhte edilmiştir." şeklinde ifadeler yer almaktadır. Bu ifadeleri kendini açıklamak için kullanan bir vakfın laik cumhuriyetin korumasında olan çocuklara Saidi Nursi isimli zatın öğretilerini dikte etme riski göz ardı edilmiştir. Bu riski göze alarak ilgili vakıf ve dernekle yapılan protokolün devam etmesi anayasa ve kanunlara açıkça bir muhalefet değil midir?
'ÇOCUKLAR İLGİLİ VAKIF ELİYLE NUR CEMAATİ'NE Mİ PEŞKEŞ ÇEKİLMEKTEDİR?'
İlgili vakfın iddiası, şimdiye kadar 1000'e yakın devlet korumasındaki çocuğa ulaştıkları yönündedir. Bu çocukların ilgili vakıfla ve vakfın bağlı bulunduğu Nur cemaatiyle ilişkisi ne durumdadır. Devlet korumasındaki çocuklar ilgili vakıf eliyle Nur Cemaatine mi peşkeş çekilmektedir?
Anayasasında "Laik Hukuk Devleti" niteliğine haiz olduğu belirtilen Türkiye Cumhuriyeti’nin korumasındaki çocukların FETÖ benzeri bir cemaatin himayesine bırakılması kamu güvenliği, laik cumhuriyet ve çocuğun korunması ilkelerine aykırılık taşımaktadır. Bu aykırılığın giderilmesi için ilgili vakıfla yapılan protokolün acilen feshi gerekmektedir. Protokolün feshedilmesi mümkün müdür, bakanlığınızın bu protokolü feshetme gündemi var mıdır?
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının yukarıda ismi geçen yönetmeliğinin Çocuk Koruma Kanunu ve Anayasaya açıkça aykırı olduğu ve çocukların ancak devlet gözetiminde bulunması gerekliliğiyle çeliştiği açıktır. Bu yönetmeliğin uygulanmasıyla ilgili vakıf ve dernekler açıkça Türk Ceza Kanunu 234. maddesine göre çocuk kaçırma suçunu, bakanlık yetkilileri ise TCK’nin 257. maddesine göre görevi kötüye kullanma suçunu işlemektedir. Bu nedenlerle ilgili yönetmeliğin acilen uygulanmasının durdurulması gerekmemekte midir?