Politika

Temelli: Belediyenin CHP’de olmasıyla AKP’de olması arasında bir fark yok

Temelli, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu AKP ile anlaşmanın mümkün olmadığını söyledi.

Abone Ol

DEM Parti’nin yeni Grup Başkanvekili Sezai Temelli, 31 Mart’a yapılacak yerel seçimlere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İstanbul'da karar vermek için ince eleyip sık dokuduklarını, kent yönetimine ortak olmanın kendileri için önemli bir hedef olduğunu söyledi.

AK Parti ile anlaşmalarının eşyanın tabiatına aykırı olduğunu ifade eden Temelli, “AK Parti ile bir anlaşmamız da yok, bir görüşmemiz de yok. Bir anlaşmamızın olması eşyanın tabiatına aykırı. AKP bugün MHP ile bir ittifak sürdürüyor ve bu ittifakın dayandığı şeyler ortada. Ayrıca sadece kayyım atanmama sözü üzerinden bir siyasi angajman yaratılması mümkün olamaz” dedi.

DEM Parti’nin yeni Grup Başkanvekili Sezai Temelli, Duvar’dan Ceren Bayar’ın sorularını yanıtladı.

‘CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ ANAYASAL DEVLETLE BARIŞIK BİR SİSTEM DEĞİL’

DEM Parti’nin Grup Başkanvekili olarak zorlu bir dönemde Meclis’te, muhalefet yürüteceksiniz. Sizce önümüzdeki dönemin en önemli gündemi ne olacak?

Yeni dönemin belki de en kritik tartışma başlıklarından biri anayasa olacak. Bugün Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararlar tartışılıyorsa, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını tanımayacak, darbe yapacak hale gelmişse demek ki anayasa meselesi Türkiye'nin gündeminde. Anayasa meselesini tartışırken Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin de tartışılması kaçınılmaz olacak. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, anayasal devlete tahammülü olmayan, kuvvetler ayrılığını yok sayan, demokratik yaşama, demokratik siyasete dair ne varsa tasfiye etmeye çalışan bir sistem. Öte yandan bir tarafta yardımlar, hayırseverlikler, cemaatler; bir tarafta kirli ekonomi, kara para… Bütün bunların üzerinde biçimlenen bir modeli hayata geçirmek istiyorlar. O yüzden anayasa tartışmasını buradan ele almak gerekir.

Yerel seçimlerden sonra bir anayasa tartışmasının başlaması muhtemel. Parti olarak olası yeni anayasa çalışmalarına yönelik tutumunuz ne olur?

Anayasa meselesini bir partiyle masaya oturup oturmamaya, görüşüp görüşmemeye sıkıştırmamak gerekir. Biz siyaset yapıyoruz ve önümüze koyduğumuz önemli hedeflerden biri demokratik Cumhuriyet. Demokratik Cumhuriyet, demokratik anayasa çalışmasını da gerekli kılıyor. Dolayısıyla biz Türkiye'yi demokratikleştirecek, demokratik Cumhuriyet hedefine ulaştıracak gelişmeler adına adımlar atacağız. Bu tartışmaları da önemli bir mücadele zemini olarak göreceğiz. Toplumun anayasayı tartışmasını istiyoruz. O yüzden de tartışmaların içinde olacağız.

‘MECLİS BAŞKANI’NIN ANAYASA’YI İHLAL ETTİĞİNİ DÜŞÜNMEK BİLE İSTEMİYORUM’

Türkiye’nin ve Meclis’in en sıcak, en önemli gündemlerinden biri tutuklu TİP Milletvekili Can Atalay’ın durumu. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un tutumunun ne olacağı, Atalay’ın milletvekilliğini düşürecek Yargıtay kararını okutup okutmayacağı merak ediliyor. Sizce Kurtulmuş’un tutumu nasıl olur?

Can Atalay ile ilgili Anayasa Mahkemesi'nin aldığı karar kesin bir karar. Bu karara karşı her tutum anayasa ihlali olur. Bir Meclis Başkanı’nın Anayasa’yı ihlal etmesini dünyanın hiçbir yerinde, hiç kimse beklemez. Dolayısıyla ben Meclis Başkanı’nın böyle bir ihlale kalkışmasını beklemiyorum. Bunu düşünmek bile istemiyorum. Meclis’e düşen görev Yargıtay’ı hukuka davet edecek bir girişimde bulunmaktır.

‘TECRİT VARKEN TOPLUMSAL BARIŞI SAĞLAYAMADIK, ÇEYREK YÜZ YILLIK DENEYİM BUNU ANLATIYOR’

PKK lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin tüm ülkeyi, ülkenin demokrasisini, ekonomisini olumsuz etkilediğini hemen tüm konuşmalarınızda dile getiriyorsunuz. Biraz açabilir misiniz, nasıl etkiliyor tüm Türkiye’yi?

Tecrit dediğiniz şey bir istisna hali. Hukuk sistemi içinde, demokratik bir ülkede açıklanabilecek bir şey değil. Bu istisna halinin tercih edilmesi, Kürt sorununun çözümsüzlüğü ile alakalı. Çünkü tecrit altında tutulan insan Kürt sorununda çözümünü dile getiren insan. Ama devletin irrasyonel aklı, Kürt meselesi çözülmesin diye çabalıyor.

Çözümün sesini, çözümün aklını tecrit altında tuttuğunuz sürede sonuçların ne olduğunu geride bıraktığımız 25 yıl bize gösterdi. Çeyrek yüz yıllık deneyim bize bunu anlatıyor. Tecrit varken demokratikleşemedik, tecrit varken hukuk devletini hayata geçiremedik, tecrit varken toplumsal barışı sağlayamadık. Çünkü irrasyonel devlet aklı Kürt sorununun demokratik çözümünü engellemek üzere hareket ediyor. Bugün DEM Parti’ye yönelik saldırıların, kayyımların, siyasi tutuklulukların nedeni bu. Çözüm adımının neden atılmadığı sorusunun yanıtı da hem Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni deşifre ediyor hem de bugün yaşadığımız hukuksuzluğu çok çıplak bir şekilde ortaya koyuyor.

‘BATIDA ADAY ÇIKARACAĞIZ, KENT UZLAŞISI BAŞKA ADAYI İŞARET EDERSE ADAYIMIZI GERİ ÇEKERİZ’

Yerel seçimlerde batı kentlerinde aday çıkarıp çıkarmayacağınız merak ediliyor. Kararınızı ne zaman açıklayacaksınız?

Aslında açıkladık. Batıda aday çıkaracağız. Ama bir kentte başka bir aday üzerinde kent uzlaşısı sağlanmışsa orada aday çıkarmayacağız. Çıkardıysak geri çekeceğiz. Bu kadar net.

‘KENT UZLAŞISI VARSA ADAY DAYATMAMIZ OLMAZ’

Kent uzlaşısının oluşup oluşmadığını anlamak için belirlediğiniz bir yöntem var mı, nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz bunun için?

Kent uzlaşısının içindeyiz, kent uzlaşısını oluşturanız. O kentin bütün dinamiklerini, sosyal dinamiklerini, demokrat dinamiklerini, devrimci dinamiklerini, kadın gücünü, emekçi gücünü sürece katacak çalışmayı yapıyoruz, temaslarımızı, araştırmalarımızı, görüşmelerimizi uzun süredir sürdürüyoruz. Bizim bu anlamda kafamız karışık değil. Tabanımız, halkımız, o kentin bileşenleri, dinamikleri, demokrasi güçleri bir ortaklaşmayı yakalayabilmişse bu bizim başımızın üstünde yeri olan bir tercihtir. Ama olmamışsa tabii ki kendi adayımızla gireceğiz.

Aday çıkarmak temel yaklaşımımız ama kent uzlaşısı yaratılabilen yerlerde aday dayatmamız söz konusu olmayacak.

Batıda 27 ilçede aday çıkaracağınızı açıkladınız. Bu sayı artacak mı?

Çalışmalar tamamlandıkça yeni yerler açıklayacağız. Sonuç olarak Türkiye'nin her yerinde kendi adayımızla da girebiliriz, batıda birçok yerde ortak adayla da girebiliriz. Bütün bunlar bu önümüzdeki 2 -3 hafta içinde biçimlenir.

‘İSTANBUL İÇİN İNCE ELEYİP SIK DOKUYORUZ, KENT YÖNETİMİNE ORTAK OLMAK ÖNEMLİ BİR HEDEF’

İstanbul'da kent uzlaşısının işaret ettiği bir isim ya da aday çıkarma/çıkarmama kararında ön plana çıkan bir eğilim var mı?

İstanbul’da farklı eğilimler var. Dolayısıyla İstanbul'da karar vermek için biraz ince eleyip sık dokumak gerekiyor. Çalışmalarımız sürüyor. Tabanımızın güçlü olduğu kentlerden biri olduğu için İstanbul'daki kent yönetimine ortak olmak, o kenti yönetmede söz sahibi olmak önemli bir hedef bizim için. Dolayısıyla bu çalışmalarımızı o yüzden titizlikle yapıyoruz.

‘Kent yönetimine ortak olmak’tan kasıt, mesela İstanbul’da, İzmir’de, tabanınızın güçlü olduğu ilçelerde sizin adayınızın desteklenmesi mi?

Kent uzlaşısı eğer buna götürüyorsa, bunu sağlıyorsa evet. Ama sağlamıyorsa kendi gücümüzle belediye yönetimlerine girebiliriz. Yani belediye başkanını belirleyemesek bile il, ilçe meclislerinde yer alabiliriz.

‘İSTANBUL'UN BAŞINA NASIL BİR ÇORAP ÖRECEKLERSE MURAT KURUM MAHARETİYLE ÖRMEK İSTİYORLAR’

Murat Kurum’un adaylığını nasıl değerlendirirsiniz?

Murat Kurum olmayacaktı da kim olacaktı? Aday adaylarının birbirlerinden farkı yoktu. Hepsi Erdoğan’ın görevlendirmesiyle var olan, kendi inisiyatifleri olmayan siyasetçiler.

Erdoğan Murat Kurum’u tercih etti. Şehir ve planlama konusunda İstanbul'un başına nasıl bir çorap öreceklerse Murat Kurum maharetiyle örmek istiyorlar demek ki. Kurum’un imar meselesine, kent meselesini nasıl yaklaştığı ortada. Erdoğan’ın İstanbul'a yaklaşımına en uygun akıl Murat Kurum. İstanbul'da büyük bir deprem riski var. Fakat biz biliyoruz ki Kurum’un deprem meselesine yaklaşımı kentsel rant üzerine kurulu. Yani Murat Kurum tercihi şaşırtmadı.

‘MURAT KURUM’U DESTEKLEMEK GİBİ BİR TERCİHİMİZ SÖZ KONUSU OLAMAZ’

Erdoğan’ın bu tercihini desteklemeniz söz konusu olabilir mi?

Murat Kurum’u desteklemek gibi bir tercihimiz söz konusu olamaz. Zaten kendi adaylarımızla girmeyi önceliyoruz. Kent uzlaşımında da önceliğimiz kent hakları. Bizim antikapitalist duruşumuz zaten kent haklarını bir bütün olarak savunmaktan geçiyor. Aklını fazlasıyla ranta kaptırmış, kapitalizmin en vahşi biçimiyle kente yaklaşan bir yolla buluşmamız mümkün değil.

'BELEDİYENİN CHP’DE OLMASIYLA AKP’DE OLMASININ BİR FARKI OLMADIĞINI ANTALYA’DA GÖRDÜK’

Hafta sonu Antalya’da bir salon krizi yaşadınız. CHP’li belediyenin partinize salon vermemesi üzerine Eş Genel Başkanınız Tuncer Bakırhan, “Biz asla bir faşiste, ırkçıya, bize selam vermeyene salon vermeyene oyumuzu vermeyiz” dedi. Antalya’daki bu gelişmeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Başka kentlerde benzer tutumlarla karşılaşırsanız tavrınız aynı mı olur?

Eş Genel Başkanımız gereken yanıtı verdi Antalya’da. Şunu anladık ki sorun CHP ya da AKP sorunu değil. Belediyenin CHP’de olmasıyla AKP’de olmasının bir farkı olmadığını Antalya’da gördük. Karşı karşıya olduğumuz bir salon meselesi değil, bir zihniyet meselesi. Sorun DEM Parti’ye yaklaşım sorunu. Kürt halkına, Kürt sorununa, tecride, kayyıma yaklaşım sorunu.

‘ANTALYA GİBİ BARDAĞIN TAŞTIĞI ÇOK KENT VAR KİMİSİ AKP’NİN, KİMİSİ CHP’NİN ELİNDE’

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı 5 yıldır bir kenti yönetiyor. Bir büyükşehrin belediye başkanı 5 yıl boyunca kayyımlarla ilgili tek laf etmez mi? Kayyım dediğiniz yerel demokrasiyi yok sayan bir şey. Dolayısıyla orada kent halkının tümünü kucaklamamış, ayrımcılık yapmış bir zihniyet var. Salon belki de bardağı taşıran son damla oldu. Bardağın taştığı çok kent var. Kimisi AKP’nin elinde kimisi CHP’nin. İnanın farkları yok. Biz bu anlayışa karşı mücadele de edeceğiz aday da çıkaracağız.

‘ÖZGÜR BEY’İN AÇIKLAMALARI OLUMLUYDU, UMARIM SADECE CÜMLELERLE SINIRLI KALMAZ’

CHP Genel Başkanı Özgür Özel partinizi ziyaret etti. Özel’in Kürt sorunu ile ilgili bazı açıklamalarının geçmiş CHP yönetimlerine göre daha ileri bir yerde olduğuna dair bazı yorumlar da var. Bu yorumlara katılır mısınız?

Seçim atmosferinde her şeyi sağlıklı değerlendirmek çok mümkün olmuyor. Yine bir seçim atmosferindeyiz. Bakalım bu yaklaşım gelişecek, büyüyecek, tutarlı, istikrarlı bir hal alacak mı? Yoksa seçim zamanlarının köpüğü olarak mı kalacak? Açıkçası bilmiyoruz. Özgür Bey’in açıklamaları olumluydu. Ziyareti de önemli bir ziyaretti. Ama şunun görülmesi gerekiyor; bu iktidardan kurtulmak istiyorsanız Türkiye'nin demokratikleşmesi konusunda samimi olmak gerekiyor. Bu samimiyetin yolu da Kürt sorununun çözümünden geçiyor. Zaman zaman kurulan güzel cümleler bunun için yeterli değil. Bunun siyasetini üretmek lazım. Beklentimiz bu yönde. Bütün muhalefetten bunu bekliyoruz. Tabii ki kimsenin samimiyetini biz test etmiyoruz ve samimiyete inanıyoruz. Umarım bu, sadece bu cümlelerle sınırlı kalmaz, siyasete de yansır.

‘AKP İLE ANLAŞMAMIZ EŞYANIN TABİATINA AYKIRI’

AK Parti ile görüştüğünüz ve kazanacağınız belediyelere kayyım atanmaması karşılığında büyükşehirlerde kendi adaylarınızı çıkaracağınız, böylelikle CHP’nin elini zayıflatıp AK Parti’nin kazanmasını sağlayacağınız yazılıp çiziliyor. Gerçekliği var mı? 

AK Parti ile bir anlaşmamız da yok, bir görüşmemiz de yok. Bir anlaşmamızın olması eşyanın tabiatına aykırı. AKP bugün MHP ile bir ittifak sürdürüyor ve bu ittifakın dayandığı şeyler ortada. Ayrıca sadece kayyım atanmama sözü üzerinden bir siyasi angajman yaratılması mümkün olamaz.

Elbette bu ülke bir daha kayyımlarla yönetilmemeli. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. Bunun için de bu seçimlerden çok güçlü bir şekilde çıkacağız. Bir daha o kentlere kayyımların gelemeyeceği kadar güçlü bir şekilde çıkacağız. Kayyımlara karşı çıkmak da ittifak değil mücadele zeminini gerektiriyor. Bu mücadele zeminine herkesi davet ediyoruz.

Söyleşinin tamamı burada.