"Hiçbir (kapalı) mekânın yüzölçümü
Yeterince geniş değildir. (hayvanlara bile).
C.Hakkı Zariç
Düşünceyi ifade etmenin suç olmadığını herkes söyler. Evet evet, neredeyse kimse böyle bir suçu kabul etmez. Etmez ama, bu işin bir "ama"sı, mutlaka vardır. Ancak, lakin ve ama ile devamını getirenler çoğunluktadır. Bunlar egemen erk ve bu erkin her dediğini makul gören "malum " kesim ve her halükarda devletçilerdir.
Bunlara göre düşünce suçu veya siyasi suç kabul edilmez ve bu suçlar (suç olmaması gereken "suç"lar) "terör " suçu olarak adlandırılır.
En iyileri "Devlete karşı işlenen suçlar " kategorisinde görenlerdir.
Devlet kişiye ve topluma/insanlığa karşı işlenen suçları affedemez diye düşünülür haklı olarak. Yaşanan pratik bunun tam tersi olarak gerçekleşiyor nedense.
Suç işlemenin önüne geç(e)meyenler, adil bir şekilde suçluyu cezalandırma yerine "ödül " gibi cezalarla toplumda yarattığı intiba güvensizlikten başka bir şey değildir.
Öte(ki) yanda ise, (hep varlığını koruyan ve sürdüren) yargılamadan cezalandırmaya ve infaz sistemine kadar büyük bir insafsızlık ile ayrımcılık devam ediyor. Cezalar üst sınırdan veriliyor, beraat ile sonuçlanacak yargılamalar bir türlü bitirilmeyerek, yıllara yayarak fiilen cezalandırılma yolu tercih ediliyor.
Tecrit ve "özel" uygulamalar işin cabası. Buralardaki tutuklu gazeteciler "terörist", Gezi davasında hüküm giyenler "terörist ", eski milletvekilleri/ kayyım darbesiyle içeride olanlar "terörist ",devrimciler zaten ya "terörist "ya da "btö"(bölücü terör örgütü üyesi).
Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Can Atalay, Çiğdem Mater, Tonguç Ok, İlhan Sami Çomak, Erol Zavar gibi on binlercesi "terörist ".Kendi kendine düşünmek serbest, ama bu düşünceyi ifade etmek suç!
Yatar her biri yıllar yılı. Her birine tek tek sorsan af istemezler, sorsan Onlara, "suçlular af ister" mahkemelerde yargılayanları yargılar, ömürleri vefa ederse başı dik çıkarlar. Oysa dışarıda olması gerekenler asıl bu tutsaklardır.
"düştüm bir ormana yol belli değil
yatarım yatarım gün belli değil."
Adaletin terazisi şaşmamalı. Neredeyse kimsenin güveni kalmadı. Kimsenin yüreği soğu(tul)muyor. Kimse razı değil. Herkes hak , herkes "Adalet " arıyor. Suç ile ceza arasındaki orantısızlık tam bir tutarsızlık örneği. Suçlu, suçsuz kime sorsan mağdur.
Elin memleketinde hapishaneler kapanıyor bizde hapishane açmak yatırım yapmak ve istihdam yaratmak manasına geldi. Hapishane sayısı ve çeşitliliğiyle fark atarız Avrupa'dan Asya'ya...
Suçlu sayısı gün be gün artarken çözüm yeni hapishaneler inşa etmekten geçiyor.
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre 9'u çocuk ve gençlik kapalı ceza infaz kurumu olmak üzere toplam 405 ceza infaz kurumu bulunmakta olup, bu kurumların kapasitesi 297.200 kişiliktir.1 Ocak 2023 itibariyle Türkiye'de cezaevlerinde 341 bin 497 kişi bulunuyordu.
Aradan geçen bir yıl içinde eksilmemiş artmıştır dersem sanırım yanılmış olmam.
Kapasitesinin üzerinde üstelik "denetimli serbestlik:, "hükmü açıklamayı geriye bırakma" gibi yasal düzenlemelere rağmen hem de.
Bir kaçı hariç TV kanallarında haber izlemek yürek istiyor. Vurdu, kırdı, yaraladı, öldürdü çaldı , soydu, tutuklandı, serbest bırakıldı. Tamamı 3.sayfa haberlerini duyup izleyince insanın içinden GENEL AF toplumsal bir ihtiyaçtır demek gelmiyor. Öfkelendiriyor sadece...
Habire dolan hapishanelerin boşaltılması elzem. Ancak özellikle mağdurların, bunların yakınlarıyla birlikte neredeyse duyarlı toplumun da mağdur edildiği yargı sonuçları karşısında cezaevlerinin boşaltılması kolay değildir.
Bu ülkeye bir GENEL AF şart. Zindanların boşalması şart. Suçsuz yere yatırılanlar başta olmak üzere bir GENEL AF toplumsal barışı sağlamak için, geleceğe umutla bakmak için, yeni başlangıçlar için ayrımsız bir genel af şart. Bunun içinde mücadeleyi yükseltmek gerekiyor elbette.
Adaletin mumla arandığını ifade etmeyen yok. Adalet paketleri hazırlayan uygun bir zamanda hayata geçirecek olan egemen erk'in planları içerisinde af var mı bilmiyorum. Toplumdaki bu beklenti epey zamandır var ve bu durum istismara açık ne yazık ki. Bir af düşünülüyor olsa bile siyasi suçları kapsamayacak şekilde olacaktır ki; bu durum en hafif tabirle adaletsizliği derinleşmekten başka bir işe yaramaz. Belki büyük oranda hapishaneler boşalır yeniden doluncaya kadar. Ama, özrü kabahatinden büyük olur vesselam...
Siz hiç suçsuz yere hapis yattınız mı? Kimsenin hiçbir canlının hapsolmaması en iyisi.
Artık biraz da biz şaşıralım istiyorum. İnsanlığa ve bireylere karşı suç işleyenlerin hak ettiği cezayı aldığı beri yanda düşüncesini ifade ettiği için içeride tutulanlara özgürlüğün kapıları açılmalıdır...
Adaletsizliği yapanlar kadar, bu durumu görüp onaylayanlar kadar, kanıksayanlar da sorumlu değil midir?
İdam edilmeden önce karısı ve üç oğlunun annesi Ksantippi Sokrates'e şöyle der: "Ama sen suçsuzsun; suçsuz yere idam ediliyorsun."
Sokrates de buna karşılık şu cevabı verir: "Be kadın, suçlu olarak idam edilmemi mi yeğlerdin?"
Sokrates bugün yaşasa ve bizim vatandaşımız olsaydı suçsuz yere hapis yatmasına karısı bile şaşırmayacaktı herhalde. Sahi siz hiç suçsuz yere hapis yattınız mı?