Silahlı tüm grupların silahlarını bırakacaklarını açıklaması, YPG'nin üzerindeki baskıyı artıracak bir gelişme olarak görülüyor.
YPG için Ankara - Şam - Washington arasında yapılan ilk görüşmelerin henüz somut sonuç vermediği ve tarafların sahadaki pozisyonlarını koruduğu kaydediliyor.
Ankara ve Şam'daki yeni yönetim, YPG dahil tüm silahlı grupların lağvedilmesi konusunda ortak bir dil kullanırken, ABD son günlerde bölgedeki asker sayısını artırdı ve IŞİD hedeflerine saldırılarını yoğunlaştırdı.
Yeni Suriye'nin inşası sürecinde anayasa ve siyasi sistem kadar merak edilen diğer önemli bir konu, ana omurgasını YPG'nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) akıbeti.
Bu grubun Fırat'ın doğusunda önemli bir toprak parçasını kontrol etmesi ve başta ABD olmak üzere önemli Batılı güçlerle ortaklık yapıyor olması YPG konusunu karmaşıklaştıran unsurlar.
YPG'nin IŞİD ile mücadeleyi sürdürüyor olması ve IŞİD mensuplarının bulunduğu cezaevlerini ve ailelerinin bulunduğu kampları kontrol ediyor olması çözümü zorlaştıran diğer faktörler olarak görülüyor.
Türkiye, YPG'yi PKK'nın Suriye uzantısı olarak görüyor ve "terörist gruplar" listesinde bulunduruyor.
Şam, Ankara ve önde gelen Batılı başkentlerden yapılan açıklamalar, konunun ilgili tüm taraflar açısından öncelikli olarak görüldüğünü gösteriyor.
ANKARA VE ŞAM ORTAK DİL KULLANIYOR
8 Aralık'tan itibaren ülkeyi idare eden HTŞ lideri Ahmed eş-Şara'nın (eskiden Muhammed Colani olarak biliniyordu) üst düzey ilk konukları Ankara'dandı.
Şara'nın, 12 Aralık'ta MİT Başkanı İbrahim Kalın ve 22 Aralık'ta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile yaptığı görüşmeler, Ankara-Şam arasında kurulan işbirliği düzeyini ve ele alınan konu başlıklarını göstermesi açısından önemli oldu.
Fidan ile basın toplantısı düzenleyen Şara, Arapça'dan tercüme edilen açıklamalarında "Hiçbir şekilde, hiçbir grubun gerek bizim kontrol ettiğimiz bölgelerde gerekse PKK/YPG'nin kontrol ettiği bölgeler dahil elinde silah bulundurmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Bizim en öncelik verdiğimiz konu budur" ifadelerini kullandı.
Şara'nın bu açıklamaları Ankara'nın YPG çizgisiyle büyük paralellikler gösteriyor ancak Ankara'dan farklı olarak "güç kullanma tehdidinde" bulunmuyor.
Suriye'nin yeni lideri, çatışmacı bir dil yerine kurulacak yeni Savunma Bakanlığı'na ve orduya dikkat çekiyor ve ülkedeki tüm gruplara sürece olumlu katkıda bulunma çağrısında bulunuyor.
Bu açıklamalar, yeni liderliğin Suriye'de yeni anayasa ve siyasi süreçle ilgili çalışmalara geçmeden ülkedeki silahlı grupların kendilerini tasfiye etmelerini önemli bir öncelik olarak gördüğü değerlendirmelerine neden oluyor.
Muhalif grupların silahlarını bırakacakları açıklaması da bunun somut bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Sorunun çözümü açısından en yakından takip edilen hat Şam ile YPG liderliği arasındaki temaslar. Tarafların nasıl bir plan ya da formül üzerinde konuşacakları hakkında bir bilgi yok.
Buna paralel olarak Ankara'nın Washington ile temasları da dikkatle takip edilse de 20 Ocak'tan itibaren ABD'de yeni bir yönetimin iş başına gelecek olması bugünkü diyaloğu önemsiz kılıyor.
Ankara, ikinci Trump döneminde Suriye konusunda daha farklı bir tutum izleneceği konusunda ümitli olduğunu saklamıyor.
TÜRKİYE YENİ BİR OPERASYON YAPAR MI?
Ankara'dan YPG'ye dönük mesajların tonu, 8 Aralık'tan itibaren daha da kuvvetlendi. Esad yönetiminin sona ermesiyle Suriye'de hakim olan yeni durum ve ABD'de Donald Trump'ın 20 Ocak 2025'ten itibaren başkanlık koltuğunu devralacak olması bunun önemli nedenleri arasında görülüyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 23 Aralık'taki kabine toplantısının ardından yaptığı açıklamada, "YPG için yolun sonunun gözüktüğünü" iddia etti ve grubun ya kendisini tasfiye edeceğini ya da tasfiye edileceklerini söyledi.
Erdoğan ayrıca yakın zamana kadar YPG'nin arkasında duran "Batılı ülkelerin de desteğini yavaş yavaş kestiğini" iddia etti.
Dışişleri Bakanı Fidan da grubun içindeki Suriyeli olmayanların ülkeden ayrılması, diğerlerinin silahlarını bıraktıktan sonra sivil hayata karışmaları formülünü dile getirdi.
Bu adımların atılmaması durumunda "gerekli önlemlerin alınacağı" ifade edilse de Ankara'nın yakın zaman içinde yeni bir sınır ötesi operasyon yapması beklenmiyor.
Dışişleri Bakanı Fidan, El Cezire'ye verdiği demeçte bununla ilgili bir soruya, Şam'da yeni bir yönetim olduğunu ve bu konuya uygun bir şekilde yaklaşmaları durumunda Türkiye'nin müdahale etmesi için bir neden olmayacağı yanıtını verdi.
ABD, ŞAM VE ANKARA İLE TEMASTA
2015'ten bu yana YPG ile ortaklık yapan ve 2017'den bu yana askeri destek sağlayan ABD bir yandan Şam ve Ankara ile diplomasi yapıyor, diğer yandan ise sahadaki askeri görünürlüğünü artırıyor.
ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Barbara Leaf, Esad yönetiminin devrilmesinin ardından Şam'a giden ilk Amerikalı yetkili oldu.
Amerikalı diplomatın Şara ile yaptığı görüşmelerde, Suriye'nin geleceği ve ülkeye uygulanan yaptırımların kaldırılmasının yanı sıra YPG konusunun da ele alındığı kaydedildi.
Leaf, ziyaret sonrasında düzenlediği çevrim içi basın toplantısında SDG'nin geleceğine ilişkin bir soruya şu yanıtı verdi:
"Türk yetkililerle ve SDG ile görüşmelerde enerjik bir şekilde çalışıyoruz. Bölgedeki gerilimi azaltmak için çabalıyoruz. Önümüzdeki en iyi yolun Kobani çevresinde ateşkes sağlanması ve SDG'nin ülkenin o bölgesindeki rolü açısından yönetilen bir geçiş diyebileceğim bir yol bulmak için çalışmamız olduğunu düşünüyoruz."
Amerikalı diplomatın ifadeleri, SDG yöneticisi Mazlum Abdi'nin geçen hafta yaptığı önerinin ardından geldi.
Abdi, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Kobani şehrinde güvenlik güçlerinin ABD gözetimi ve varlığı altında yeniden dağıtılmasıyla birlikte askerden arındırılmış bir bölge kurulması için teklif sunmaya hazır olduğumuzu duyuruyoruz. Bu girişim, Türkiye'nin güvenlik kaygılarını gidermeyi ve bölgede kalıcı istikrarı sağlamayı hedeflemektedir" ifadesini kullanmıştı.
AMERİKAN ASKERİ VARLIĞI ARTIRILDI
Diplomatik gelişmeler kadar sahadaki askeri gelişmeler de dikkat çekici. Amerikan Merkez Kuvvetler Komutanlığı'na (CENTCOM) bağlı olarak Suriye'de yakın zamana kadar 900 kadar askerin bulunduğu biliniyordu.
19 Aralık'ta Pentagon bu rakamın son dönemdeki gelişmelerin ardından 2000'e çıkarıldığını açıkladı. Bu artışın, Suriye'deki son gelişmelerin IŞİD'in yeniden canlanmasına yol açmaması için yapıldığı değerlendiriliyor.
Aynı şekilde CENTCOM'un IŞİD'e dönük saldırılarında da 8 Aralık'tan bu yana artış gözleniyor. Bu askeri hareketliliğin ABD'nin hala önemli bir IŞİD sorunu olduğunu göstermesi ve mücadeleye ara verilmemesi gerektiği politikasından kaynaklandığı belirtiliyor.
Sadece ABD değil İngiltere, Almanya, Fransa ve AB de IŞİD tehdidine dikkat çekmeye devam ediyor.
Bu ülkelerin Türkiye ile hem askerler hem de hükümetler düzeyinde yapılan görüşmelerde IŞİD ile mücadelenin bundan sonraki aşamalarının ele alındığı kaydediliyor ancak somut bir formül üzerinde uzlaşmaya ulaşılamadığı biliniyor.
SAHADAKİ SON DURUM NE?
Esad yönetiminin devrildiği 8 Aralık öncesinden itibaren YPG'nin HTŞ ile temasta olduğu biliniyor. YPG, yeni Suriye bayrağını kabul edip, kontrolündeki bölgede kullanmaya başladığını bildirdi. Ancak YPG'nin sahada asıl mücadele ettiği grup, Türkiye destekli Suriye Milli Ordusu (SMO) adlı oluşum.
SMO, 27 Kasım'da muhaliflerin başlattığı askeri operasyona katılmış ancak hedef olarak YPG'nin elindeki Tel Rıfat ve Menbiç'i belirlemişti.
Taraflar arasında yapılan görüşmeler sonucunda YPG, Tel Rıfat ve Menbiç'teki askeri varlığını Fırat'ın doğusuna çekti.
Taraflar arasında varılan ateşkesin devam ettiği ancak gerilimin azalmadığı kaydediliyor.
SMO ve YPG'nin Karakoçak mevkiinde pozisyonlarını korudukları ve olası yeni durumlara karşı hazırlıklarını sürdürdükleri de biliniyor.
Kaynak: BBC Türkçe