Irak Yüksek Yargı Konseyi geçen hafta ülkedeki üç siyasi partinin, PKK'yla ilişkili oldukları gerekçesiyle yasaklanmasına ve mallarına el konmasına karar verdi.
Bu partiler; Ezidiler Demokrat ve Özgürlük Partisi, Demokratik Mücadele Cephesi Partisi ve Özgürlük Hareketi (Tevgera Azadi).
Irak’taki yaşanan gelişmeyle ilgili bilinenleri, bu adımın olası nedenlerini ve potansiyel sonuçlarını inceledik.
Karar, Türkiye ile Irak arasındaki yeni sürecin sonucu mu?
Türkiye ile Irak arasında son dönemde, ilişkileri derinleştirmeye yönelik yeni bir süreç başladı.
İki ülke arasında birincisi 19 Aralık 2023’te Ankara’da, ikincisi 14 Mart 2024’te Bağdat’ta olmak üzere iki güvenlik zirvesi gerçekleştirildi.
PKK’nin “terör örgütü” ilan edilmesi, bu süreçte Türkiye’nin öncelikli talepleri arasında yer alıyordu.
Mart ayında Irak Ulusal Güvenlik Konseyi, PKK’nin Irak’ta "yasaklı bir örgüt" olduğu yönünde karar aldı. Ankara kararı olumlu karşıladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 22 Nisan’da Irak’ı ziyaret etti. Erdoğan’ın 12 yıl sonra gerçekleştirdiği bu ziyaret, Ankara-Bağdat ilişkilerini yeni bir düzeye çıkartması açısından tarihi olarak nitelendirildi.
23 Temmuz’da ise ilk olarak Irak yerel medyasında çıkan haberlere göre, Başbakan Muhammed Şiya el-Sudani, resmi kurumlardaki yazışmalarda PKK için “yasaklı örgüt” ifadesinin kullanılmasını istedi.
BBC Türkçe’ye konuşan Erbil’deki Kürdistan Hewler Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Arzu Yılmaz, “Türkiye’nin Irak’la normalleşme sürecinin ilk aşamada zor olduğunu çünkü İran’ın buna başta bir nevi takoz koyduğunu” savunuyor.
Doç. Dr. Arzu Yılmaz, “Ancak 7 Ekim’deki Hamas saldırılarıyla başlayan yeni süreçte İran’ın uzlaşmazlık ya da çatışma yarattığı tarafların sayısını azaltma taktiği sonucu Tahran, Ankara-Bağdat ilişkilerinde sessiz kaldı. Bunun üzerine süreç hızlandı” diyor.
Yılmaz, son parti kapatma kararını ise “Bugün geldiğimiz aşamada bunun devamı niteliğinde sayılabilecek bir durum var” sözleriyle değerlendiriyor.
Irak’ın PKK'ya yönelik tutumu değişiyor mu?
Düşünce kuruluşu Orta Doğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Irak Çalışmaları Koordinatörü Dr. Bilgay Duman, son süreçte yaşananlarda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’ın kuzeyindeki Pençe-Kilit operasyonlarının etkisi olduğu kanısında.
Dr. Duman, son dönemde yaşananların Irak’ın PKK’ya bakışını değiştirdiği görüşünü savunuyor:
“Türkiye’nin etkili bir harekât serisi yürütmesi, PKK’yı Irak’ın kuzeyindeki dağlık alanda baskıladı ve daha çok şehir merkezlerine ve Irak merkezi otoritesinin bulunduğu yerlere doğru itmek durumunda bıraktı. Böyle olunca da Irak merkezi hükümetinin tehdit algısının değiştiğini görüyoruz.”
Dr. Duman, bu süreçte “Türkiye’nin Irak’ta geliştirmiş olduğu diyalogda PKK’yı doğru bir şekilde anlatmasının da etkisi olduğunu düşündüğünü” savunuyor.
Son gelişmelerde, Kalkınma Yolu Projesi’nin de önemli olduğu görüşünde Dr. Duman.
Kalkınma Yolu Projesi, Körfez üzerinden denizden Basra’ya, oradan da karayolu ve demiryollarıyla Türkiye’ye ve Avrupa’ya uzanan, Irak ve Türkiye’yi birbirine bağlarken, küresel anlamda da önemli bir ticari koridor oluşturmayı amaçlıyor.
Dr. Duman, “Irak açısından Kalkınma Yolu Projesi’ne bir gelecek projesi olarak bakılıyor. Tabii en kritik nokta; bunun Türkiye’den geçecek ve Türkiye’den Avrupa’ya ulaşacak olması nedeniyle Irak’ta Türkiye’nin hassasiyetlerinin bu konuda biraz daha dikkate alınması gerektiği yönünde bir algı var. Nitekim Irak bu hassasiyetleri gözeterek böyle bir adım attı diyebiliriz” diye konuşuyor.
Seçimlerle ilgisi var mı?
Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde (IKYB) yaklaşık iki yıldır ertelenen parlamento seçimlerinin, bir kez daha erteleme olmazsa 20 Ekim’de yapılması bekleniyor.
Irak'ta genel seçimin ise 2025’te yapılması bekleniyor ancak henüz tam tarih netleştirilmiş değil.
Doç. Dr. Yılmaz, kararın zamanlama açısından da dikkat çektiğini, bu yönden bakıldığında ortada kapatılan partileri seçimlere sokmamak isteği olduğunu belirtiyor.
“Bu süreçte Bağdat yönetiminin motivasyonunun hem Türkiye ile “su” gibi konuları çözme isteği hem de 2025 seçimlerinde el-Sudani’nin yerini sağlamlaştırmaya dönük diplomatik çabası” olduğunu savunuyor.
Doç. Dr. Yılmaz’ın bahsettiği su konusu, Türkiye’nin güvenlik konusundaki taleplerine karşı Irak’ın da Fırat ve Dicle nehirlerinden akıtılan su miktarı konusundaki yoğun beklentisiyle ilgili.
Doç. Dr. Arzu Yılmaz, ayrıca yaşanan gelişmeleri yorumlarken ABD seçimleri sonrası ABD’nin Irak’tan çekilme olasılığının da dikkate alınması gerektiği kanısında:
“Her bir siyasi aktörün, kısa vadeli çıkarlarını konsolide etmeye çalıştığı bir andayız" diyor.
Kürt siyasi hareketleri açısından ne anlama geliyor?
Peki bu son gelişme Iraklı Kürt siyasi aktörler açısından ne anlama geliyor?
Doç. Dr. Arzu Yılmaz, bu konuyu anlamak için belirli bir tarihsel perspektifle bakılmasını öneriyor.
1990’larda Kürtler arası yaşanan iç savaşın ardından 2002’de Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve PKK’nın aralarında bir anlaşma yaparak siyasi ve askeri olarak birbirilerinin alanlarına girmeme konusunda uzlaştıklarını aktarıyor.
Kandil’de 1999 sonrası yapılan bir dizi kongrede Suriye’de Demokratik Birlik Partisi (PYD), İran’da Kürdistan Özgür Yaşam Partisi (PJAK), Irak’ta ise Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi’nin (PÇDK) kurulduğunu ancak Irak’taki partinin, Kürt örgütler arasında mutabakata uygun olarak uzun süre aktif olmadığını belirtiyor.
Doç. Dr. Arzu Yılmaz, sözünü ettiği mutabakatın 2014’te IŞİD ile savaş sürecinde bozulduğunu, o bozulduktan sonra Tevgera Azadi’nin kurulduğunu söylüyor.
Yılmaz, “2002’de varılan güç paylaşımı dengesi IŞID ile savaş sonrasında fiilen ortadan kalktı ve yerine yenisinin konulamadı. Bu durumda da hem siyasi alanda hem de askeri alanda rekabet giderek arttı” diyor ve ekliyor:
"Parti kapatma kararının bir yanıyla Türkiye’yi yatıştırma yönünde bir politikaya hizmet ederken diğer yandan da PKK’ye karşı askeri operasyonların sürdüğü bir dönemde Öcalan’ın fikriyatı üzerinden faaliyet gösteren partileri siyasi olarak da hedefledi.”
Bu arada Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) yaptığı açıklamada, parti kapatma kararını kınadı.
Kararın siyasi olduğunu savunan KCK, Irak hükümetinin yanında KDP ve Türkiye’yi eleştirdi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ocak ayındaki açıklamasında, “Terörle mücadelede Erbil’le tam bir iş birliğimiz var. Özellikle PKK konusunda bizim hassasiyetlerimizi paylaşıyorlar” ifadelerini kullanmıştı.
Peki son parti kapatmalar PKK ile KDP arasında son dönemde artan gerilimi daha da derinleştirir mi?
Doç. Dr. Arzu Yılmaz, “bu gerilimin farklı nedenlerle zaten yaşanmakta olduğunu” görüşünde.
"Yasaklanan partilerin sadece Şengal ve Kerkük gibi tartışmalı bölgeler ile KYB’nin ağırlıkta olduğu Süleymaniye’de ve da Soran bölgesinde faaliyet gösterdiğini, KDP’nin domine ettiği alanlarda etki alanının sınırlı olduğunu" söylüyor.
KDP ve KYB’nin on yıllar boyunca yasaklı partiler olduğunu belirten Doç. Dr. Arzu Yılmaz, “son parti kapatmaların ise işe yaramayacağını” düşünüyor.
Bu tür adımlar Türkiye-Irak ilişkilerini nasıl etkiler?
Peki bu son parti kapatmanın da içinde olduğu süreç Irak–Türkiye ilişkilerini nasıl etkileyebilir?
Dr. Bilgay Duman, bu tarz kararların iki ülke arasında güven artırıcı adımlar olduğu görüşünde:
“Irak’ın terör örgütü PKK’ya karşı hiç bu değerli adımlar atmadığını görmüştük. Bugün gelinen noktada bakıyoruz ki Irak’ta bu durum değişmeye başladı.”
Dr. Duman, Irak’tan bundan sonra yeni adımlar da gelebileceği kanısında:
“Faaliyetleri sonlandırılan partiler, Irak siyaseti açısından öyle çok büyük etki üreten partiler değil. Ama PKK’nın sadece askeri faaliyetlerinin değil, aynı zamanda da sosyal ve siyasal faaliyetlerinin de Irak’ta kısıtlanıyor olması Irak’taki alanını daraltacak bir konu.
“Belki bundan sonraki aşamada PKK’yla ilişkili mesela bazı şirketlere, sivil toplum örgütlerine, yaptırımlar gelmesi söz konusu olabilir diye düşünüyorum.”