HEDEP, 18’i tutuklu 108 siyasetçinin yargılandığı Kobanê davasına ilişkin Sincan Cezaevi Kampüsündeki salonun önünde açıklama yaptı.

Açıklamaya EMEP ve TÖP temsilcileri de destek verdi.

HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, “Başından sonuna kadar tanığından tutanağına, mahkemesine kadar şaibeli bir kumpas davasıyla ile karşı karşıyayız. Yargılanan demokratik siyasettir. Şunu sormaya çalışıyoruz; IŞİD karanlığıyla mücadele eden, IŞİD’in başta Ortadoğu, Suriye, Rojava olmak üzere oluşturmaya çalıştığı kadın düşmanı, insan düşmanı, demokrasi düşmanı yaklaşımı eleştirmek, bu karanlık karşısında demokratik siyaseti savunmak, maalesef bugün burada bir dava konusu oluyor” ifadelerini kullandı.

HEDEP Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları da Türkiye’nin o dönemlerde Salih Müslim’i resmi bir şekilde ağırladığını hatırlatarak, “İktidar ‘Kobanê düştü düşecek’ çizgisine neden geldi? Çünkü bölgede bu savaşın, şiddetin ve çatışmanın devam etmesini istiyorlardı” dedi. Kobanê davasındaki kumpasları boşa çıkarmaya devam edeceklerini vurgulayan Hatimoğulları, “Haksız ve hukuksuz bir şekilde şu anda tutuklu olan bütün siyasi rehineler derhal serbest bırakılmalıdır” dedi.

"İLK ÖLÜM KOLLUK KUVVETLERİNİN ATEŞİ SONUCU GERÇEKLEŞTİ"

Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 siyasetçinin 6-8 Ekim 2014’te yaşanan protestolar nedeniyle yargılandığı Kobanê davası’nın 40’ıncı duruşmasının birinci oturumu, Sincan Kapalı Cezaevi’nde bulunan duruşma salonunda tutuklu siyasetçi Dilek Yağlı’nın savunmaları ile sürdü.

Mezopotamya Ajansı'nın aktardığı bilgilere göre Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen duruşmaya, tutuklu siyasetçilerden Dilek Yağlı, Sebahat Tuncel, Aynur Aşan, Ayşe Yağcı, Ayla Akat, Zeynep Ölveci, Zeynep Kahraman, Meryem Adıbelli, İsmail Şengül, Alp Altınörs, Bülent Parmaksız, Nazmi Gür, Günay Kubilay katılırken, duruşmayı çok sayıda avukat takip etti.

"İLLİYET BAĞI KURULMADAN OLAYLAR İLE İLİŞKİLENDİRİLMİŞİZ"

Dilek Yağlı verilen aranın ardından savunmalarını sürdürdü.

Yağlı, “Mütalaa ile ilgili olarak iddia makamı HTS kayıtlarında 7-8 Ekim de Sancaktepe ve Beyoğlu’na yakın yerlerde sinyal verdiği belirtilmiş. Öncelikle şunu belirteyim, benim ikametgâh adresim zaten Sancaktepe’dir. Ayrıca şunu da eklemek istiyorum, mütalaanın genelinde yer alan sanıklardan kim olay günü nerde ise oradaki olaylara katılmış gibi gösterilmiş. Yani olayla hiçbir şekilde illiyet bağı kurulmadan hepimiz olaylarla ile ilişkilendirilmişiz” dedi.

"HDP’NİN TALİMAT ALMASI MÜMKÜN OLABİLİR Mİ?"

Yağlı, kendisine ve arkadaşlarına yöneltilen suçlamalardan birinin de talimat aldıkları yönünde olduğunu söyledi. 

HDP’nin yapısı itibariyle tekçi bir parti olmadığını söyleyen Yağlı, “HDP çoğulcu bir parti ve içinde her partiden kişiler var. Şimdi, bu kadar farklı yapı bir yerden talimatı alacak ve uygulayacak… Sizce bu mümkün olabilir mi?” diye sordu.

'Emek ve Özgürlük İttifakı'nını büyütülmesi kararı alındı 'Emek ve Özgürlük İttifakı'nını büyütülmesi kararı alındı

"HER AŞAMADA HAK İHLALİNE UĞRADIK"

Yağlı, “Bizim üç yıl önce ifade verdiğimiz savcıların yerine gelen yeni savcılar; hakkımızda yakalama kararı verdi. HDP MYK üyesi olmamız tutukluluk gerekçesi yapıldı. Dosyadaki gizlilik kararı nedeniyle hakkımdaki suçları öğrenemediğim için; etkin bir savunma da yapamıyorum. Her aşamada hak ihlaline uğradık. Her şey bir tüzel kişilik sıfatına sıkıştırılmış ve ‘HDP MYK üyesi olduğun için suçlusunuz’ deniliyor.  Gelinen süreçte lehime dosyaya kazandırılmış ve aleyhime değerlendirilecek bir delil hala dosyama konulmamış. Genel isnatlar, benimle ilgili olarak dayanaksız iddialardır. Özgürlük ve güvenlik hakkım ilk günden beri gerekçesiz olarak ihlal ediliyor” diye belirtti.

"İDDİANAMEDE TUTUKLANMA TARİHİMİZ BİLE YANLIŞ YAZILMIŞ"

Haklarında hazırlanan sayfalarca uzunluktaki dava dosyalarında FETÖ- PDY dosyalarının da yer aldığını söyleyen Yağlı, iddianamede tutuklanma tarihlerinin dahi yanlış yazıldığını aktararak, “Yine bakıyoruz dosyada AYM’nin Enes Berberlioğlu kararı da var. O kadar evrak içerisinde kendimle ilgili olarak bulduğum tek şey; HDP MYK üyesi olmam. Bizimle alakalı olmayan ne kadar evrak varsa dosyaya dahil edilmiş” dedi.

"OLAYLARIN ARAŞTIRILMASI NEDEN ENGELLENİYOR?"

Yağlı, daha önce HDP’nin kısa süre önce de HEDEP’in Kobanê Davası’nın açılmasına gerekçe gösterilen 6-8 Ekim 2014’te yaşananların araştırılması yönünde verdiği Meclis önergelerinin AKP-MHP oylarıyla farklı tarihlerde reddedildiğini hatırlatarak, “Olayların araştırılması neden engelleniyor” diye sordu.

"İLK ÖLÜM KOLLUĞUN ATEŞİ İLE OLDU?"

Dijital belgelerde Ankara TEM’in raporunda yer alan bir belgede 6 Ekim de hiçbir olayın olmadığı, ölümlerin 7 Ekim de olduğuna dair bilgilerin olduğunu söyleyen Yağlı, “Tutanaklarda yer alan bu bilgiler iki açıdan önemlidir. Bir önceki bölümde demiştim; yapılan çağrıda barışçıl protestolara destek çağrısı var. Sonrasına dair bir şey yok. İkinci önemli şey ise şu; ne oldu da 7 Ekim öğleden sonra birdenbire olaylar şiddetlendi de ölümler yaşandı. 7 Ekim’de yaşanan ilk ölüm; kolluk kuvvetinin açtığı ateş sonucu gerçekleşti. Bakın bu olaylar dahi araştırılmadı. Pek çok ölüm bu şekilde kolluk tarafından gerçekleşti. Yine olay yerine ambulansların gitmesi bir şekilde engellendi.  Bunlar tutanaklarda tespitlidir.  Tutanaklarda, tespitli resmi evraklarda yer alan hususların hiçbiri bu davada değerlendirilmedi” dedi. 

Mahkeme heyeti duruşmaya yarın saat 10.30’a kadar ara verdi.

Editör: Selda Manduz