Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Diyanet Akademisi Başkanlığı 1. Dönem Aday Din Görevlileri Mezuniyet Merasimi”nde konuştu.
Erdoğan, son dönemde düzenlenen mitinglerin ardından yeniden tartışılmaya başlanan şeriatla ilgili açıklamalarda bulundu.
“ŞERİATA DÜŞMANLIK ESASINDA DİNİN KENDİSİNE HUSUMETTİR”
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın yaptığı açılış konuşmasından sonra kürsüye çıkan Erdoğan'ın açıklamalarında öne çıkan başlıklar şu şekilde:
"Zamanla hadisle dalga geçen kendini bilmezleri görüyoruz. Türkler İslamın, İslam da Türklerin kılıcı olmuştur. İslamla Türklerin arasına sahte duvarlar ören anlayışın bu topraklar hiçbir illiyetti yoktur. Şeriata düşmanlık esasında dinin kendisine husumettir. Dinin emirlerine dil uzatmak başka bir konudur. Bu ülkenin hukuku savunmakla görevli Kimi barolar çıkıyor kimi Kelime-i Tevhit yazılı bayraktan rahatsız oluyor. Suç duyurusunda bulunabiliyor. Kendini sanatçı diye tanımlayan kimi şahsiyetler, milyonlarca vatandaşımızı gerici, yobaz diye tahkir edebiliyor.”
BAROLARI HEDEF ALDI
Türkiye Barolar Birliği başta olmak üzere bazı baroların yaptığı suç duyurularını da eleştiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kimi barolar çıkıyor kimi Kelime-i Tevhit yazılı bayraktan rahatsız oluyor. Suç duyurusunda bulunabiliyor. Kendini sanatçı diye tanımlayan kimi şahsiyetler, milyonlarca vatandaşımızı gerici, yobaz diye tahkir edebiliyor. En büyük ikinci siyasi partisinin genel başkanı ‘Çocuklara din eğitimi verilmesine orta çağ zihniyeti’ deme gafleti gösterebiliyor.
Bu tür menfi örnekleri uzatmak mümkün. Yaşadığımız her hadisede ülkemizde özellikle tek parti dönemiyle başlayan, vesayet dönemlerinde artan kimliksizleştirme politikaları Türkiye’ye dair hiçbir hayali, endişesi olmayan zihni ve kalbi sömürgeleştirilmiş bir güruh ortaya çıkarmıştır. Bu güruhun vasfı kibridir, nobranlığıdır. Bunlar Anadolu insanını aşağılamayı tercih ettiler. Batı kadar bile kendi insanını tanıma gayreti göstermediler. Kadim değerleri gerilik emaresi olarak gördüler.
Bunlar bilmedikleri, anlamaya tenezzül etmedikleri insanlara, değerlere ve sembollere karşı kör bir husumet beslediler. Şeriata yönelik sergilenen pervasızlıkların gerisinde cehalet ve bilgisizlik hastalığı var. Ülkemizde en azından bir kesimin içinde bulunduğu cehalet karanlığında daha fazla boğulduğunu görmekten üzüntü duyuyoruz. El ele verip, milli bünyemize tehdit teşkil eden bu cehalet karanlığını yırtıp atacağımıza inanıyorum.”
“15 TEMMUZ, HOCA KILIKLI BİR SAHTEKARIN ÜLKEMİZE NE KADAR ZARAR VEREBİLECEĞİNİN ÖRNEĞİDİR”
Din görevlilerin sadece ibadethanelerde görevli olmadıklarını ileri süren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İslam'ın hakikatlerinin egemen olması sizlerin gayretleriyle gerçekleşecektir. Sosyal marazları ortadan kaldırmak sizlerin emekleriyle mümkün olacak. Din görevlilerimizin kendilerini camilerle ve Kuran kurslarıyla sınırlamaları asla düşünülemez. İmam demek aynı zamanda içinde yaşadığı halkın önderi ve örnek şahsiyeti demek. Toplumu irşat vazifesi başta olmak üzere tebliğ ve temsil görevini yerine getirmek asli sorumluluğunuzdur.
Ülkemizin en parlak evlatlarını teröre, cehalete ve batı özentisi müstevlilerin senaryolarına kurban verdik. Kalem tutması gereken gençlerin ellerine silah tutuşturdular. Gençleri kendi ülkesine düşman ettiler. 40 yıldır milletimizin başına musallat olan PKK belasının gerisinde geri kalmışlık ve cehalet vardır. 15 Temmuz hoca kılıklı bir sahtekarın ülkemize nasıl bir zarar verebileceğinin örneğidir. Buna tekrar izin veremeyiz.
Aydınlık yarınlarımızın güvencesi olan gençlerimizin zararlı alışkanlıklarla kendini heba etmesine seyirci kalamayız.”
Kaynak: Gerçek Gündem