İşçi Sendika

EHP Genel Başkanı Öztürk: Asgari ücret başlangıç olarak kişi başına düşen milli gelir olmalı

Öztürk, asgari ücretin buradan başlaması gerektiğini ve hemen sonrasında yoksulluk sınırının aşılması gerektiğini vurguladı.

Abone Ol

Emekçi Hareket Partisi (EHP) Genel Başkanı Hakan Öztürk ve parti üyeleri, partinin asgari ücretle ilgili  “Açlık Değil Refah Sınırı” çalışmasına dair basın açıklaması yapmak için Kadıköy’deki Eminönü İskelesi’nde buluştu.

Asgari ücretin ve tüm işçi ücretlerinin belirlenmesinde açlık veya yoksulluk sınırlarının değil refah sınırının ölçü alınması gerektiğini söyleyen Hakan Öztürk, çoğunluğunun emeğiyle geçindiği ülkemizin geleceğe umutla bakabilmesinin yolunun öncelikle buradan geçtiğini ifae etti.

EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk bugün yaptığı açıklamada, Türkiye’nin 17. Büyük ekonomi olduğunu ve milli gelirin 1 trilyon dolardan fazla olduğunu belirterek;  milli gelir 12.400 dolar ise her aya bin dolar düşüyor, onun da 30 bin TL olduğunu belirtti. Öztürk, buradan yola çıkarak, asgari ücretin buradan başlaması gerektiğini ve hemen sonrasında yoksulluk sınırının aşılması gerektiğini vurguladı.

“EKONOMİYİ BU KADAR BATIRMANIN BEDELİ İKTİDARI TERK ETMEKTİR”

Burada açıklama yapan EHP Genel Başkanı Hakan Öztürk, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yetkiyi bir tek adam olarak aldığını ve sonuna kadar kullandığını vurgulayarak “ Recep Tayyip Erdoğan, 2018 seçimi öncesinde “Siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” demişti. Yetkiyi böylelikle Erdoğan aldı ve yüzde 400 oranındaki karları da şirketler. Erdoğan yetkiyi bir tek adam olarak aldı ve sonuna kadar kullandı. Yetki sorumluluğu da beraberinde getirir. O anlamıyla ortaya çıkan görülmemiş yüksek enflasyonun sorumluluğu, yetkiyi fazlasıyla almış olandadır.”

“Bu ülkenin ekonomisini bir işçi konfederasyonu ya da sosyalist parti yönetmedi. O nedenle karar veren ücretli çalışanlar olmadığı için, bir sorun çıktığında görev ya da sorumluluk alması gerekenler de onlar değil. Kimse buyurun bu rezaleti kendinizden fedakarlık yaparak siz düzeltin diyemez. Kim bozduysa o düzeltecek. Ekonomik krizin bedelini hiçbir güç işçi sınıfına ödetemez. Eğer mevcut iktidar ekonomiyi düze çıkaramıyorsa bedelini ödemelidir. Ekonomiyi bu kadar batırmanın bedeli, iktidarı terk etmektir.” dedi.

“İŞÇİ SINIFI ALIN TERİNİN ÜCRETİNİ BELİRLEYEBİLİR”

Mevcut ekonomi yönetiminin ‘işçi ücretlerindeki artış enflasyonu artırır’ açıklamalarına da değinen Öztürk, “Önceden faiz sebep enflasyon sonuçtu, şimdi de asgari ücretler sebep enflasyon sonuç teranesine geldik. Ücretlerdeki artış bir kısır döngü yaratıyormuş. TÜRK-İŞ Başkanı bu tefekkürle “enflasyon olmasın, zam da yapmayın” sözünü sarf etti. Şu saçma yaklaşıma bakınız. Sınıf mücadelesi bir temenni değildir. İşçi sınıfı, mal ve hizmetlerin fiyatını belirleyemez ama alın teriyle kazananların ücretini belirleme mücadelesine girebilir. Konu ve görev budur. Mavi ve beyaz yakalılar kendi emeklerinin karşılığını almak üzere, yarattıkları örgütlerle harekete geçerler. Ücret hakkı böyle savunulur.”

“KİMSE YÜZDE 400’LERE ULAŞMIŞ OLAN ŞİRKET KARLARINI KONUŞMUYOR”

Enflasyonun maddi sebebinin ücret artışları olduğunu konuşmanın kolay gözlemlenebilir bir neo-liberal manevra olduğunu kaydeden EHP Genel Başkanı “ Enflasyonun maddi sebebi, ücret artışları değildir. Enflasyondaki yükselişi dahi yakalayamayan ücret yükselişleri konuşuluyor. Ne tuhaftır ki kimse enflasyona etkisi bakımından kimse yüzde 400’lere ulaşmış olan şirket karlarını konuşmuyor. Kimse dövizle ithal edilmek zorunda olan ara malları konuşmuyor. Kimse vergileri konuşmuyor.” dedi.

“İŞÇİ SINIFININ AÇLIK SINIRINDAN DAHA GERİYE ÇEKİLMESİ BEKLENEMEZ”

Öztürk, mevcut durumda işçi sınıfından fedakarlık beklenemeyeceğini ifade ederek “Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankasının, 2023 yılındaki Enflasyon Raporu’nda enflasyon konusu inceleniyor. 2023 Eylül ayı itibariyle %61,5 olan enflasyon makro bileşenlerine ayrıştırıldığında ücretlerin %8,8 paya sahip olduğu görülüyor. Burada kurun payı ise %19,9. Üretimde kullandığı ara malların %85’ini ithal eden bir ülke için bu son derece normal. Türkiye koşullarında açlık sınırlarında dolaşan asgari ücret enflasyona sebep olamaz. Açlık sınırından öte köy yok. Emek veren mavi ve beyaz yakalı işçilerin açlıktan daha geriye çekilmesi fiziken beklenemez.” şeklinde konuştu.

“AÇLIK, YOKSULLUK DEĞİL ÜCRETLER TAM REFAH DÜZEYİNDE OLMALI”

Öztürk son olarak “Madem ki 17. büyük ekonomiyiz, madem ki milli gelir 1 trilyon dolardan fazla. Madem ki kişi başına milli gelir 12.400 dolar. Her aya bin dolar düşüyor. O da 30 bin lira. Buradan başlanması gerekir ve hemen sonrasında yoksulluk sınırı aşılmalıdır. Tam demokrasi olmalı ve enflasyonun suçunun cezasını hükümet çekmeli. Tam bağımsızlık olmalı üretmek için %85 dışa bağımlı olmaktan kurtulmalıyız. Tam istihdam olmalı, herkes çalışabilmeli, bir günlük çalışma süresi 6 saat olmalı. Ve açlık, yoksulluk, sefalet değil ücretler tam refah düzeyinde olmalı.” sözlerini kaydetti.

Öztürk, “Bu enflasyonun, bu işsizliğin, bu açlık sınırının bedeli iktidarı terk etmektir. Sizi göndereceğiz. Türkiye işçi sınıfı olarak, bu ülkenin halkları olarak biz. Üreten biziz yöneten de biz olacağız.” diyerek sözlerini sonlandırdı.