İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Yeni Yaşam gazetesindeki köşesinde “Yeni bir suç icat edildi” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Keskin “Son 2 yıldır Türkiye Cumhuriyeti devleti yargısı, yeni bir suç tipi ortaya çıkardı. Bu daha önce suç olmayan, ‘cezaevlerine para yatırmak’ suçu!” dedi.
İNSANLARIN HAPSE GİRMESİNE NEDEN OLAN YASA
Eren Keskin, bu cezaların temeline dair bilgi verdi.
Mali Eylem Görev Gücü (FATF) sözleşmesini imzalayan devletlerin sözleşmeye uygun bir biçimde yasal düzenlemeler yaptıklarını hatırlatan Keskin, “Türkiye Cumhuriyeti devleti de ‘terörizmin finansmanı’ adı altında bir yasa düzenlemesine gitti. İşte, bugün insanların haksız bir biçimde cezaevine KONULMASININ SEBEBİ DE BU YASA” İFADELERİNİ KULLANDI.
CEZAEVİNDEKİ YAKINLARINA PARA YATIRANLARIN TUTUKLANMA NEDENİ
“Peki, kimler yargılanıyor bu yasa gerekçesiyle?” sorusuna yanıt veren İHD Eş Genel Başkanı Keskin, yazısını şöyle sürdürdü:
“Cezaevinde yakınları bulunan ya da arkadaşları, tanıdıkları bulunan ve çoğunluğu yoksul aile çocukları olan, siyasi nedenlerle cezaevinde bulunan insanlara 200 lira, 300 lira ya da 500 lirayla sınırlı paralar yatıran insanlar, ‘terörizmin finansmanını önlenmesi’ sözleşmesine göre, bu gerekçe gösterilerek, gözaltına alınıyorlar, tutuklanıyorlar, ardından da cezalandırılıyorlar.
Böyle bir suçun ne kadar akıl dışı olduğunu şöyle açıklayabiliriz; düşünebiliyor musunuz, bir insan, devletin kendisine verdiği T.C kimlik numarasıyla, yine devletin kasası olan cezaevi idaresinin kasasına bir para yatırıyor ve bu para 200 lira, 500 lira gibi küçük paralar ve bu paraların cezaevinde yatan mahpuslara günlük harcamaları için yatırıldığı da biliniyor.”
75 YAŞINDAKİ ANNE ÇOCUĞUNA PARA YATIRDIĞI İÇİN TUTUKLANDI
Söz konusu suçlamayla ilgili yapılan bir yargılamayı anlatan Eren Keskin, şunları kaydetti:
“Bundan yaklaşık 7 ay önce Hatice Yıldız isimli 75 yaşındaki bir anne, sadece çocuğuna ve çocuğunun bir arkadaşına cezaevi kasasına para yatırdığı gerekçesiyle ceza aldı ve tutuklandı. Şu anda kendisi Bakırköy Cezaevi’nde. Bakırköy Cezaevi’ne kendisini görmeye gittiğimde durumu karşısında çok etkilendim. Çünkü bir demans hastalığı vardı. Her şeyi unutuyorum dedi ve yaşamını etkileyen fiziki olarak da kendisini güçsüz düşüren birçok hastalığı bulunmaktaydı.
Gerçekten inanılmazdı, bir insanı, cezaevinde bulunan kendi çocuğuna ve çocuğunun bir arkadaşına 500 lira gibi bir para yatırmış olması nedeniyle, ‘terörizmin finansmanından’ suçlu bularak cezalandırmak.
İnsan hakları savunucuları olarak, yakıcı sonuçları olan bu suçlamayı, kendi yakınımızda da yaşadık. Ömrünü insan hakları mücadelesine adamış olan arkadaşımız Hatice Onaran, yurt dışında birkaç insanın bir araya gelerek, cezaevindeki yoksul mahpuslar adına para yatırılması için gönderdiği, çok küçük miktardaki birkaç ödemeyi, cezaevi kasasına yapmıştı. Hatice, kendi kimliğiyle, yasal olarak, yine resmi bir kurum olan cezaevinin kasasına birkaç mahpus için 200-500 lira gibi paralar yatırmıştı. Hatice Onaran bu suçlamayla gözaltına alındı ve ardından hakkında dava açıldı. Dava devam ederken, hiçbirimiz Hatice Onaran’ın bu nedenle cezalandırılacağına inanamadık. Çünkü daha önce bu konuda açılmış davalarda verilmiş beraat kararları vardı.
4 YIL 2 AY HAPİS CEZASI İSTİNAFTA KESİNLEŞTİ
Ancak, maalesef ki Mart ayında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, -ki haksız uygulamaları ile tanınan ve bilinen bir mahkemedir-, Hatice Onaran hakkında “Terörizmin Finansmanını Önlenmesi Yasası” uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezası kararı verdi. Maalesef ki istinafta kesinleşen suçlardan olması nedeniyle de geçtiğimiz hafta Hatice Onaran’ın cezası onandı ve Hatice Onaran cezaevine girdi.
SAVCI: ‘HIRSIZ YA DA DOLANDIRICI OLSAYDI ERTELEMEYİ YAPARDIM’
Hatice Onaran’ın cezaevine girmesinden birkaç gün önce, birkaç avukat arkadaş, infaz savcılığına giderek Hatice Onaran’ın kanser hastası olduğunu, %79 engelli olduğunu ve cezanın ertelenmesi yönünde bir talebimiz olduğunu ileri sürdüğümüzde, savcı, hafifçe gözlüğünü indirerek, yüzümüze baktı ve ‘ama ben bunu yapamam, bu yasa 3713, yani terörle mücadele yasası kapsamında, o nedenle ben böyle bir erteleme kararı veremem’ dedi.
Savcıya, ’Savcı Bey, eğer suçu hırsızlık olsaydı, bu ertelemeyi yapar mıydınız?’ diye sorduğumda, savcı, ‘hırsız ya da dolandırıcı olsaydı, evet, bu ertelemeyi yapardım ama bu ertelemeyi yapamam, benim hakkımda soruşturma açılır” dedi.
Orada bir kez daha hem bu suçlama nedeniyle akıl almaz bir haksızlığa maruz kalarak tutuklanacak olan Hatice Onaran’ın durumu karşısında bir kez daha coğrafyamızdaki infaz eşitsizliğinin de ne kadar çarpıcı bir sonucu olduğunu anlamış olduk.”
Kaynak: Kısa Dalga