Bu Dağlar Aşılacak

Abone Ol

"Ali Yüce’nin “Şeytanistan” romanının başında “Kırk Ayaklı Karınca” adlı bir şiiri vardır. Şiir kitaplarında adı geçmez. Şiirin başı, halka zulmedenlerin, halkına yaptıklarını anlatır. Kırk ayaklı karıncanın her bir bacağı soygunla, yangınla, çalıp çırpmayla, koparılarak yok edilmek istenmektedir"

Adnan Özyalçıner

"Kırk Ayaklı Karınca" şiirini işçi direnişlerinde, toplantılarında hep okur Adnan Özyalçıner.

"Sen bu dağı aşamazsın  

Kırk ayaklı karınca"

Yaz kış demeden varsa bir işimiz, uğraşımız çalışıyoruz. Yoksa işimiz, yoktur ekmeğimiz. Ondandır işsizlik bize göre değildir. Ancak kaderimizmiş gibi hep bizim başımıza gelir. Biz emekçiler sevmesek de yaptığımız işi, çalışmak zorundayız hep. Açlık, yoksulluk önümüzde duran kocaman bir dağ adeta, dağı aşmak gerekiyor.

"-Aşacağım! "

"Ayaklarının beşini kırdılar

Sen bu dağı aşamazsın

Otuz beş ayaklı karınca "

Ekmeğimi büyütmek istiyorum. Büyüsün diye ekmeğimiz bir araya gelmek gerektiğini birlik olmanın manasını biliyorum, biliyoruz, biliyorlar benim gibi emekçiler. Biliniyor bilinmesine de öyle kolay olmuyor. “Yeter” demek için aşırı sömürüye, baskıya, angaryaya karşı birliği bile, gizlice ilmek ilmek örmek lazım yoksa kulaklarına gidince patron(lar) tez davranıp "yeter" diyor, kapının önüne koyuyorlar bazımızı, yasa, hukuk tanımaz olurken diğerlerinin de yüreklerine korku salmak için ağanın "vallah sataram köyü haa" tehdidini modern bir şekilde yapar.

Kod 46 veya başka bir madde var nasılsa. Kapıda kolluk hazır ve nazır emre amade ...

Sputnik'te gazeteci, Agrobay"da tarım işçisi, Düzce'de tazminatsız kapı önüne konan Pekintaş işçileri, Corning Kabloda devam eden grevlerde karınca kararlılığı ile sesleniyor:

"-Aşacağım! "

Daha beter olma korkusu galip geliyor çoğu zaman. Kırdılar kırk ayaklı karıncanın beş ayağını. Ama karıncada inanç sağlam!

"Ayaklarının beşini kestiler

Sen bu dağı aşamazsın

Otuz ayaklı karınca "

“Adalet adalet” diye arıyor hakkını kırk ayaklı karınca. Seçilmiş milletvekili Can Atalay hapiste tutulur. Mevcut Anayasa’nın hükümleri yerine getirilmez. Anayasaya uymamak ne anlama geliyor? Onu ortadan kaldırmak ile yok saymak arasında fark var mıdır varsa nedir? "Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler " vatandaş ise hele bir de "cebir ve şiddet " varsa içinde vay haline... Ama "cebir ve şiddet " aygıtlarını elinde tutan devlet ise "Anayasayı bir kez delmekle bir şey olmaz" (!) Böyle başladılar. İşlerine gelmeyen ne varsa yok saydılar. Oysa bu memlekette genç fidanlar "mevcut anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs" suçlamasıyla asıldılar, mahpus edildi, zindanlarda çürütülmek istendiler...Dağ büyük, karıncalar küçük ama çok, engel engel üstüne. İnanç kararlılık üstüne… Kırk Ayaklı Karınca, kırılsa da kesilse de beşer onar ayakları, yine de haykırıyor:

" -Aşacağım!"

Sekiz saat iş, sekiz saat uyku, sekiz saat canım ne isterse. Hepsi bu kadar şimdilik. Şimdilik hepsi bu kadar.

İki yüz küsur yıl önce böyle dedi kırk ayaklı karıncalar. 15/16 saat çalışmak yerine 8 saat çalışmanın gerektiğini yasa olarak yazdırdılar kara kitaplara kanlarıyla, koparılan ayaklarıyla, önderleri başlarıyla, alın terleriyle...

Yazdı yazmasına da yok, yetmedi yetmiyor. Doymuyorlar...  Zorunlu mesai yanında geçinebilmek için de "zorunlu "hale geldi fazla mesai, üç beş kuruş katkı olsun diye... Açlık yoksulluk dağını birazcık daha küçültmek için…

"Ayaklarının beşini yaktılar

Sen bu dağı aşamazsın

Yirmi beş ayaklı karınca"

Dinlenme nerede, eğlenme hayal, sinema, müzik vardır televizyonda. -Kültür ve sanat burjuvaya.- Televizyon var her evde vur patlasın çal oynasın, bir de akıllı telefonun varsa elinde, o kısa video senin bu video benim. Tatil, fazla mesaiden artan vakit oldu çoğunlukla. Sekiz saat uyumak olmayınca sekiz saat “canım ne isterse” de olmuyor aşılacak bir dağ önde duruyor.

"-Aşacağım! "

Sömürünün de vahşetin de sınırı yok. İnfazları yanmasın diye kaçak ocakta fenalaşan Afganistanlı işçiyi doktora götürmek yerine yaktılar daha bir iki gün önce...

Sırf ses yükselttiği için ve tabii Ermeni olduğu için katledilen Hrant Dink'in katili de "yasa gereği" serbest bırakıldı. Tetiği çektirenler hiç yargı önüne çıkmadılar zaten. Aşılması gereken bir dağ olarak duruyor orta yerde...

"Ayaklarının onunu çaldılar

Sen bu dağı aşamazsın

On beş ayaklı karınca "

Emeğim çalınır, ben yoksullaştıkça büyür hırsızlar. Servetlerinin kaynağı işçiden emekçiden çaldıklarının toplamı değil midir zaten. Büyüdükçe onların servetleri öndeki dağ da büyür ama umut da büyür. Yenilmişlerdi defalarca, ama yenmeyi de bilmişlerdi daha önceleri, kırılmıştı zincir en zayıf halkadan. Yol açılmış, buz kırılmıştı bir kere. Yine kırılacaktır kuşkusuz. Bu umut ve inatla dağı tırmanıp aşmaya devam.

" -Aşacağım!"

Ormanlar yanar/yakılır arsa olur, villa olur, otel olur denize nazır. Zeytinlikler taş ocağı… Her yan toz duman. Zehir olur havamız, suyumuz. Yakılır ayaklarımız. Yakılır bedenlerimiz …

"Ayaklarının onunu sattılar

Sen bu dağı aşamazsın

Beş ayaklı karınca "

Daha önceki bütün kazanımları sattılar. El koydular. Kazanımlar kaybedildikçe servete dönüşen dağlar büyüdü, kırdılar önderlerin ayaklarını , yemeye doymadılar, doymuyorlar...Ancak...

"-Aşacağım!"

"Ayaklarının dördünü yediler

Sen bu dağı aşamazsın

Tek ayaklı karınca "

Böldüler bizi kimliğimiz ile, inancımız ve dilimizle. Oysa emekti ortak dilimiz, bildiğimiz tek şey çalışmak ve üretmektir sadece. Bir de paylaşmak, hakça paylaşmak arzusu...

"-Aşacağım!"

 Sınır çizdiler, çizgiyi aşamazsın dediler, yediler semirdiler oburlaştılar. Savaşları başlattılar zenginliklerine zenginlik kattılar, barıştılar daha zengin oldular. Karun oldular, Nemrut oldular, Hitler oldular, Netanyahu oldular. Dünyanın bütün serveti bir avuç tekelin elinde toplandı. Karıncalar birleşince kısa çöp uzun çöpten hakkını alacak elbette...

"Hiç ayağın kalmadı işte

Sen bu dağı aşamadın

Sana demedim mi karınca"

 (Diye sırıtarak tehdit etmeye kalkıştıklarında karıncanın cevabı baş döndürücüdür: )A.Ö.

"Dön de bir bak

Dağ biraz küçüldü işte

Daha çok karınca var geride "