DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, adı henüz konulmayan sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Bakırhan, "Biliyoruz ki bu sürecin başarısızlıkla sonuçlanması halinde günah keçisi yine biz olacağız. Bizi oraya götürdüler, kaydettiler, yarın ‘Bu fotoğrafı neden çektirdiniz?’ diye sorabilirler" diye konuştu.
Bakırhan, T24'ten Cansu Çamlıbel'in sorularını yanıtladı.
"Çağrı yapılırken heyete dahil olmak, şahitlik yapmak heyecan verici gerçekten. Sonuçta çok uzun yıllardır demokratik Kürt siyaseti içerisinde yer almış bir bireyim. Sayın Öcalan'ı okuyan, takip eden bir insanım" diyen Bakırhan, şunları söyledi:
"Giderken tabii heyecanlanmamak elde değildi. Elli yıl önce Ankara'da kurulmuş, devasa bir boyuta ulaşmış bir örgütün kurucusu kendisi. Kürt’ü etkilemiş, ekonomiyi etkilemiş, toplumu etkilemiş, birçok cumhurbaşkanı ve başbakan görmüş bir sorunla ilgili bir çağrı yapılacak. Heyecanlanmamak elde değil. Ama bizden çok, ben Sayın Öcalan’ı çok heyecanlı gördüm. Çağrıda verilen mesajların kafada soru işareti bırakmayacak şekilde algılanmasını istiyordu. Çok yoğunlaşmıştı. Tek tek her cümlenin, her paragrafın ne anlama geldiğini anlatmaya çalıştı önce bize. Sohbetimiz dört saat sürdü. Tabii çağrının başlığı çok ilginç, ilgi çekici bir şeydi; ‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı.’ Oraya çok büyük anlamlar yükledi.
İktidar, Öcalan’ın etkisini biliyor. Sesli, görüntülü bir mesaj daha önce Diyarbakır nevrozunda yayınlanmıştı, muazzam bir etki yaratmıştı. 200 yıllık bir sorun, son 7 yıldır Türkiye'nin ekonomisini, enerjisini yiyen, yutan bir sorun hakkında yapılacak tarihi bir çağrıda mevzuata uygun bir şey bulunurdu. Diyarbakır'da mesajı okunduğunda mevzuata uygun muydu ki? Ayrıca sanki İmralı’da mevzuat uygulanıyor, sanki orada mevzuat var. Dört yıldır avukatları ve ailesi dahi kimseyle görüştürülmüyordu. Hiçbir yasal hakkını kullanmayan bir insanın bulunduğu bir adadan bahsediyorum. Mevzuat bahaneydi. Bu çağrıyı, kendi görüntüsüyle, kendi sesiyle yapması daha iyi olurdu, daha inandırıcı olurdu. Öyle olsaydı, bu işin olmasını isteyen çevrelere de büyük katkı sunardı."
"BAHÇELİ DÜN ÖYLE DİYORDU AMA BUGÜN NE DEDİĞİ BİZİM İÇİN ÖNEMLİ"
Bakırhan, "Sizce Devlet Bahçeli '40 yıl denemediğimiz yol, yöntem kalmadı ama sorunu bitiremedik' mi demiş oluyor bu hamleye liderlik ederek?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Bence budur. Bu tür durumlarda, sorunların çözümünde muhakkak bir söylem değişikliği oluyor. Gayet normaldir. Yani önceden ‘Kürt kökenli’ demiş olmak, ‘sözde Kürt sorunu’ demiş olmak, bir noktadan sonra ‘Kürt kardeşlerim’ dememeyi ya da ‘sayın’ dememeyi gerektirmiyor. Evet doğrudur, bir değişim var. Biz en çok da buraya kıymet biçiyoruz. Bahçeli’nin değişimi, dönüşümü bu meselenin kendisi kadar önemlidir. En karşısında duran kişi farklı bir görüşü savunmaya başlıyor. Ben kendisine inanıyorum. En başta el sıkıştık, sonra iki defa telefonda görüştük. Yan yana oturuyorduk Meclis’te, gruplarımız yan yana ama konuşmuyorduk. Ne kadar kötü bir şeydi. Dönüp o tarafa bakmıyoruz. Ben bundan emin olun çok rahatsızdım. Benim baktığım yerden geçmişteki sorunlara takılmak Türkiye'ye bir şey kazandırmaz. Evet, Sayın Bahçeli dün öyle diyordu ama bugün ne dediği bizim için önemli olan."
“ÖCALAN KAYYIMLARI, YAPILANLARI ‘SABOTAJ’ OLARAK GÖRÜYOR”
Bakırhan, "Sanırım bu da ilk defa söyleyeceğim, sohbet sırasında Öcalan -ki bu söylediklerim kamera, dinleme cihazı vesaire ne varsa artık onların önünde olmuştur- döndü ve bize dedi ki; 'Bu son aydınlara, yazar çizerlere yapılan operasyonlar, İstanbul Barosu'na yapılan operasyonlar, kayyım atamaları bir sabotajdır. Bu böyle olmaz.' Ve bunları söylerken sesini çok yükseltti. Bunlar sayın Öcalan’ın kendi sözleri. Tabii bizim elimizde şimdi kimin ne kadar samimi olduğunu ölçebilecek bir şey yok. Ama ben Öcalan’ı bu sözlerinde çok samimi gördüm, kuşkuya bırakmayacak biçimde samimi gördüm" dedi.
“CHP’NİN TUTUMU BAŞTA ÇOK İYİYDİ AMA ŞİMDİ BİR SESSİZLİK VAR”
"Sayın Özel'in ekim ayındaki söylemleri çok olumluydu. Ben gittiğimiz her yerde de söylüyorum; Bahçeli'nin çıkışı kadar Sayın Özgür Özel'in söylediği şeyleri de önemsediğimizi anlatıyorum" diyen Bakırhan, şöyle devam etti:
"Başta çok iyiydi ama şimdi bir sessizlik var. Haksızlık yapmamak gerekiyor, bir karşıtlık yok ama bir sessizlik var. Tabii bu görüşlerimiz kendileriyle paylaşılacak. Mesela tabanlarına bu meseleyi anlatma konusunda bir çabaları yok. Bir pazarlık, bir al-ver meselesi olarak görüyorlar. Ama bu barış, partileri aşan, çocuklarımıza bırakacağımız en onurlu işlerden biri. Bu sadece DEM Parti'nin işi değil.
Öcalan, Cumhuriyet Halk Partisi'ni çok önemsiyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nin desteğinin, katkısının, işin içerisinin olmasının çok büyük önemde olduğunu söylüyor. Nasıl Bahçeli’nin çıkışını önemsiyorsa Cumhuriyet Halk Partisi'nin de bu sürece dahil olmasını o kadar önemli görüyor. İktidarların konuştuğumuz şeyleri yapma potansiyeli hep var ama biz rolümüzü oynayalım, elimizden geleni yapalım. Biz kapsayıcı olalım, biz bozulmaması için uğraşalım, bozanları da teşhir edelim. '3 trilyon dolar tekrar çatışmaya gitmesin' diyelim. Yani bizim elimizde çok argüman var ama geçmişteki -haklı da olsa- kaygılarla önümüzdeki süreci değerlendirmek bize yol aldırmaz."