Soylu’nun kayyım atamaları için referans gösterdiği Bilici'nin dolandırıcılıktan yargılanıyor Soylu’nun kayyım atamaları için referans gösterdiği Bilici'nin dolandırıcılıktan yargılanıyor

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 'Liderlik ve Siyaset Okulu 19. Dönem Sertifika Töreni'nde açıklamada bulundu.

Bahçeli, “Türkiye'de diktatörlük olsaydı, Can Atalay davasıyla ilgili devlete meydan okuyanlar, bölücüleri destekleyenler, halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek için vızır vızır ortalıkta gezenler nasıl tutunacaklardı? Diktatörlük olsaydı, cezaevindeki bir terörist Türk Devleti'ne nasıl 'işgalci' diyecekti? Anayasa Mahkemesi milletimizin gasp edilen haklarını nasıl savunacak? Bütün dayatmalara ve baskılara direnerek Türk adaletinin onurunu müdafaa eden Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin şerefli hakimlerini de yürekten kutluyor ve aldıkları bu kararı destekliyoruz" dedi.

Bahçeli, "Milli ve manevi değerlerimizin istismar edilmesini provoke edenler laçka tipler, layüsel asalaklardır. Kervanımızı yağmalamak için sürekli pusu attıklarını biliyoruz" dedi.

MHP lideri, "30 Aralık Cumartesi günü Anıtkabir'de bağıran bir sapığın provokasyonu ile yılın ilk günü Galata'da düzenlenen yürüyüşte 'Hilafet bayrağı açtığı' iddiasıyla saldıran meczubun hadisesi tesadüf değildir. Ey cahiller, ey kendini bilmezler, hilafet bayrağı diye bir şey var mıdır? Korku tacirliğine soyunanlar, yabancı istihbarat örgütlerinin sızmalarıdır" diye konuştu.

Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Öğrenmenin yaşı yoktur. Yine bu düşünce doruğunun zihin arı, kitap çiçek-dış dünya kovan ifadesini aynı şekilde yorumlamamız lazım. Öğrenmeye kapalı olmak cehalete kucak açmak demektir. Bugünkü insanlık çağında en vahim tehdit cehaletin yaygınlaşan cesaretidir.

Bugün sivrilen en büyük tehdit cehalettir. Milli ve manevi değerlerimizin tehdit edilmesini tahrik edenler.

Anıtkabir'de "Kahrolsun Cumhuriyet, şeriat gelecek" diyerek bağıran bir sapığın provokasyonu ile Galata Köprüsü'nde düzenlenen yürüyüşte Kelime-i Tevhid taşıdığını iddia ettiği masum insanımıza saldıran meczubun eylemi zaman itibarıyla tesadüf değildir. Adeta 6 Nisan 1909'da vurulan Hasan Fehmi'nin veya Eminönü'de kurşunlanan Ahmet Samim vakalarının tekrarı yaşatılmak istenmiştir. Kendini bilmezler grubu, hilafet bayrağı diye bir şey var mıdır?

Arapça görseli irtica diye sunan, yabancı örgütlerin sızmasıdır. Hilafet tartışmasına çanak tutanların hepsi birden hastalıklıdır, açıkça ipotek altındadır. Toplumsal tansiyonu yükseltmek amacıyla el ovuşturan, öfke nöbetlerine kapılmış olan, utanmadan onursuzca partimizin sembolü bozkurdu haydutça kullananların nasıl bir örtülü faaliyet içinde oldukları çok net biçimde görülmektedir.

Milliyetçilik milliyetsizlerin elinde oyuncak olmayacak.

RİYAD'DAKİ SÜPER KUPA KRİZİ

Finalin neden Riyad'da seçildiği kadar imzalanan protolole neden uyulmadığı kafamızı kurcalamaktadır. En başta TFF Başkanı olmak üzere krize neden olan kim varsa kuru bir özürle hiçbir şey olamamış gibi davranamaz.

TFF süreci yönetememiş, spor kulüpleri soğuk kanlı olmamıştır.

Atatürk demek Türkiye demektir, Cumhuriyet demektir, biz demektir, yaşatılacaktır.

Sosyal medya, taşınması yük bir zehirdir ve zihinlidir. Ya düzenlemeli ya da bu melalet ve mikrop yuvasını hepten işlevsiz hale getirmeliyiz. Geldiğimiz aşamada sosyal medya düşman yatağına dönüşmüştür. Eğer tedbir alınmazsa toplumsal barış zedelenecektir.

Türkiye'de diktatörlük olsaydı, Can Atalay davasıyla ilgili devlete meydan okuyanlar, bölücüleri destekleyenler, halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek için vızır vızır ortalıkta gezenler nasıl tutunacaklardı? Diktatörlük olsaydı, cezaevindeki bir terörist Türk Devleti'ne nasıl 'işgalci' diyecekti?

Anayasa Mahkemesi milletimizin gasp edilen haklarını nasıl savunacak? Bütün dayatmalara ve baskılara direnerek Türk adaletinin onurunu müdafaa eden Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin şerefli hakimlerini de yürekten kutluyor ve aldıkları bu kararı destekliyoruz."

Editör: Selda Manduz