43 işçinin yaşamını yitirdiği Amasra Maden Katliamı davasının 3. duruşması ikinci gününde devam ediyor.

Bartın Adliyesinde 7’si tutuklu 23 sanığın yargılandığı davada, madenci ailelerinin ve madende yaralanan işçilerin ifadeleri alınıyor.

Duruşmanın ilk gününde aileler, hayatını kaybeden madenci yakınlarının son günlerinde sürekli baş ağrısı ve mide bulantısı yaşadıklarını anlatmış, üretim baskısı nedeniyle işçilerin yorgunluklarının arttığını gözlemlediklerini dile getirmişti.

Üçüncü duruşma ikinci gününde de aileler ve madenciler ifadelerinde gözlemlerini paylaşmayı sürdürdü.

Patlamada alev topuna maruz kalan ve vücudunun büyük çoğunluğu yanan 13 yıllık nakliyat bölümü işçisi Remzi Taşkömür, yaşadıklarını anlatırken güçlük çekerken olaya ilişkin, “Ana pervane değişecek diyorlardı. Havalandırmada sorun var diyorlardı. Sendika ayın 1’inde izne çıkacağımızı söylemişti. Taş tozu yoktu, hiç yapılmamıştı. -250 kotunda her taraf bembeyazdı, ama -300, -350 kotunda yoktu taş tozu. Taş tozu olsaydı kömür tozu böyle yanmazdı. Bizim bölümde baskı yoktu, ama arkadaşlarım kendi bölümünde üretim baskısı olduğunu söylüyordu. Ben eve gidince hemen yatıyordum, son zamanlarda baş ağrım yorgunluğum artmıştı. Yer altında çalışması gereken ama yer altına inmeyip lambasını aşağı gönderen ve çalışıyor görünenler vardı.  Sanıklardan şikayetçiyim” dedi.

“Müessese müdürümüze bir şey sormak istiyorum” diyen Taşkömür, sanık masasına dönerek Müessese müdürü Cihat Özdemir’e “Benim yerimde kendi oğlun olsaydı ne yapardın, halime baksana...” diye sordu.

Ayakta güçlükle duran Taşkömür’ün kaza anında elinden aldığı hasar nedeniyle parmaklarının kesileceğini bildirdi.

Katliamdan sonra hastaneye kaldırılan ve üç gün hastanede kalan, madendeki su barajları nedeniyle hayatta kaldığını söyleyen, emniyet ifadesinde şikayetçi olmadığını söyleyen Kemal Berberoğlu, “Taş tozu ana yollarda vardı sadece" dedi.

Berberoğlu, havalandırma sisteminin sendika seçimleri nedeniyle ertelendiğini söyledi.

Berberoğlu, katliamdan sonra madende ve sahada her yere kamera takıldığını belirtti. Aileler, "Canlarımız gittikten sonra mı?" diye tepki gösterdi.

“ŞABAN İKİZLERİNİ BEKLEYEN BİR BABA ADAYIYDI”

Evrensel’den Hilal Tok’un haberine göre, Eşi Şaban Yıldırım'ın ölümünden sonra ikiz bebeklerini dünyaya getiren Sena Yıldırım, ikiz bebekleri kucağında mahkeme kürsüsünden seslendi:

"İkiz kızlarımın anne baba kucağında olması gereken zamanlarında anne karnından itibaren babasız kaldılar. Şaban ikizlerini bekleyen bir baba adayıydı. Baba adayı diyorum çünkü bir baba olamadı. 5 aylık hamile, acısıyla kavrulmuş, ikizlerini 7 aylıkken doğurmuş ve büyütmüş bir kadınım. Kimse bilmez nelerle savaş verdiğimi. Şaban son dönemde işten eve yorgun gelen bir maden işçisiydi, benden devamlı hap isteyen, ilaç kutusunda ilaç arayan, ilaç bitince ilaç yazdıran biri haline gelmişti. Yorgunluk, uyku, baş ağrısı yaşıyordu son bir ay.  Kıyafetlerindeki koku bile farklıydı. İşçi grupları vardı WhatsApp'ta ve Şaban son dönem iş baskısından, adam kayırmadan dolayı gruptan çıkmıştır. Personel eksikliği ve havalandırma sorunu son dönemde çokça konuşuldu. 11 Ekim 2022 günü 4-12 vardiyasından işten çıktığında 'Canım çok sıkkın kaza atlatıyordum' demesinin altında yatan sebeplerin araştırılmasını istiyorum. Denetleme etkin olsaydı, yeterli teknik personel olsaydı, oksijen maskesi tatbikatı gerçekten uygulamalı her işçiye yapılsaydı 43 şehit verir miydik? Sizlere soruyorum. Her şey bu kadar ihmale dayalı iken neden cezaları belli değil? Olay yerinin bile sadece tahminlere dayalı konuşulduğu, incelemenin yetersiz kaldığı açıkça gerçektir. TTK Genel müdürlüğü, enerji bakanlığı, suçu işleyen, ortak olan, susanlardan şikayetçiyim sonuna kadar bu davadayım."

“KAZADAN SONRA ACİL İŞ GÜVENLİĞİ KURSU AÇILDI”

Katliamda yaralanan işçilerden Tanju Kormaz ise sorgusunda, "1 hafta önceki süreçte bir şeyler olduğu belliydi, çok yoğun sıcaklık vardı. Eğitim maskesi kolay açılırdı. Gerçek maske ise zımba gibi açılmıyor, açamadım. Üretim baskısı bizzat şahit olduğum üzere vardı. Nakliyatta birçok sensör var ama gaz sensörü sanıyorum yoktu. Üretimdeki sensörlerin yerini söyleyemem. Ben üretimde çalışırken sensörler çok gerideydi, yere de atılıyordu, işçiyi korkutmamak için etkisiz hale geliyordu" dedi.

Korkma, “Havalandırma sistemine dair -320’ deki havalandırmanın yetersiz olduğunu duydum. Pervane sistemi bakıma alınacaktı fakat sendika seçimlerinden dolayı yapılmadı. Personel eksiliği vardı. Kazadan sonra acil iş güvenliği kursu açıldı orda maske eğitimi aldım” ifadelerini kullandı.

“MASKEYİ AÇMAYA ÇALIŞTIM, KULLANMAYI BİLMEDİĞİMDEN AÇAMADIM”

Olayda yaralanan işçilerden Burak Sumertaş, ise maskeyi tesadüfen açabildiğini ve böyle hayatta kaldığını söyledi.

Sümertaş, “2019 yılında iş başı yaptım. Olay günü 16.00’da aşağı indim. Bacada delik deliyorduk. O sırada barutçu geldi, delikten hava üfletirken, bir anda sıcaklık arttı. Patlama oldu. 20-30 metre ilerideki arkadaşlarımızın sesleri bir anda gitti. Beni bıraktıklarını zannettim, bir iki adım atamadım. Maskeyi açmaya çalıştım, kullanmayı bilmediğimden açamadım. Tesadüfen borusunu ağzıma götürerek kullanabildim” diyerek şikayetçi oldu. Sümertaş, "Kömür üretimi yerinde denetimcilerin geleceğini söyleyen Selçuk Ekmekçi, 'İşçiler müfettişlerle muhatap olmasın' talimatı verdi, müfettişler soru sorduğunda Ekmekçi cevap verdi" dedi. Sümertaş, eğitimlere ilişkin de, "Maske eğitimini patlamadan önce maskeyi açmadan eğitim verdiler bir kez, kazadan sonra ise verilen maske eğitiminde bu sefer maskeyi açtırdılar, eğitimi de üç güne çıkardılar" diye konuştu.

Sümertaş, patlamadan önce tahlisiye ekibinin olmadığını, patlamadan sonra madende tahlisiye ekibinin kurulduğunu söyledi.