Dünya

28. CIPOML Konferansı: Tüm tekeller ve emperyalistler halkların düşmanıdır

Uluslararası Marksist Leninist Parti ve Örgütler Konferansı (CIPOML) 28. Genel Kurulu’nu Meksika’da gerçekleştirildi.

Abone Ol

Uluslararası Marksist Leninist Parti ve Örgütler Konferansı (CIPOML), 28. Genel Kurulunu Meksika'da gerçekleştirdi.

Üç gün süren toplantıda, dünya işçi sınıfı ve halklarının gündemindeki sorunlar tartışıldı ve çözüm önerileri sunuldu.

EMPERYALİZMİN SÖMÜRÜCÜ VE YAĞMACI DOĞASI

Konferans, emperyalizmin sömürücü ve yağmacı doğasına ilişkin vurgu yaptı. Emperyalist devletlerin, dünyayı kendi aralarında yeniden ve yeniden paylaşmak için savaşlara tutuştuğunu, bu savaşların ise işçi sınıfı ve halkların üzerinde yıkıcı bir etki yarattığını belirtti.

Konferans, anti-emperyalist mücadelenin önemini vurguladı. Emperyalizme karşı mücadelenin, işçi sınıfı ve halkların kurtuluşu için gerekli olduğunu belirtti.

FİLİSTİN'LE DAYANIŞMA

Konferans, Filistin halkına karşı İsrail'in uyguladığı soykırımı kınadı. Filistin halkına tam destek verileceğini belirtti.

Konferansın sonuç bildirgesinde öne çıkan vurgular şöyle:

CIPOML, işçi sınıfı ve halkların mücadelesi için önemli bir güç kaynağı olmaya devam ediyor. Konferans, CIPOML'in, dünya çapındaki işçi sınıfı ve halkların mücadelesini güçlendirmek için kararlı olduğunu gösterdi.

Dünyanın dört bir yanında yaşanan kanlı çatışmalar emperyalizme karşı mücadele bayraklarını yükseltmenin önemi ve aciliyetini her gün yeniden vurguluyor. Bu mücadeleyi dünya işçi sınıfı ve halkları sırtlanmak zorunda. Çünkü emperyalistler yeraltı ve yerüstü zenginliklerini yağmalama amacıyla doğrudan işçi sınıfı ve halklara saldırıyor. “Ticaret Savaşları” ve karşılıklı silahlanma ve savaş bütçelerini devasa boyutlarda artırmalarının yanı sıra örneğin NATO’nun genişleme süreci ve Ukrayna’da gerçekte Rusya’yla Amerikan emperyalizmi ve müttefikleriyle NATO arasında süren savaş, emperyalistler arasındaki mücadelenin son yıllarda keskinleşen tezahürleridir.

Emperyalistler Afrika ve Akdeniz’de birbirleriyle çatışma halinde oldukları gibi, ABD ve müttefiklerinin her yönüyle dolaysız destekledikleri İsrail Siyonizminin Filistin halkına yönelik soykırımı, aynı zamanda emperyalistler arasındaki çatışmaya bağlanıyor. İsrail; Filistin halkını topraklarından tamamen sürerek ya da soykırıma uğratarak, Çin’in Kuşak-Yol projesine rakip olarak, Suudiler ve Filistin topraklarından geçip Hindistan’dan Almanya’ya uzanacak yeni “Ekonomik Koridor”un yol temizliğinin koçbaşı görevini üstleniyor.

Açıktır ki, emperyalistler arasında giderek sertleşen çelişkiler ve bunların uluslararası işçi sınıfı ve halklar üzerindeki etkileri, dünya ölçeğinde anti-emperyalist mücadelenin güçlendirilmesini zorunlu kılıyor. Bu nedenle, örgütlü devrimci güçlerden başlayarak, proletarya ve dünya halklarının güncel uluslararası durum ve emperyalistler arası çelişki ve çatışmalara ilişkin kavrayış ve uyanıklığını artırmak şarttır.

Kapitalizm, Lenin’in beş temel özelliğiyle tanımladığı emperyalist aşamasına ulaştığı geçen yüzyılın başlarında değişmez durağan bir hal almadı. Dünyanın siyasi ve ekonomik araçlarla hükmeden farklı emperyalist mihraklar arasında bölüşülmesi tamamlanmış değil. O günden bugüne, eşit olmayan bir hızla sıçramalı olarak gelişen emperyalist devletler dünyayı aralarında yeniden ve yeniden bölüşüyor. Bu amaçla savaşlara tutuşarak, dünyayı iki büyük emperyalist savaş ve çok sayıda yerel ve bölgesel savaşla kan gölüne çevirdiler. Belirli bir gerileme içine girse de, ABD hala dünyanın en büyük ekonomik ve askeri gücü ve başta NATO olmak üzere, İngiltere, Japonya, Avustralya ve Avrupalı emperyalistlerle gerçekleştirdiği farklı ittifaklara liderlik eden en saldırgan emperyalist. Rakipleri olarak, Rusya ve sanayisinin yenilenmiş maddi teknik temeliyle hızla gelişen Çin’le karşı karşıya geliyor.

ABD’nin hala dünyanın en büyük gücü olması, diğer güçlerin kendi hegemonyalarını gerçekleştirmek üzere dünyanın yeniden paylaşılmasına girişmedikleri anlamına gelmiyor. Çin bugüne kadar henüz herhangi bir ülkeyi askeri olarak işgal etmemiş olsa da, ekonomik olarak bütün kıtalarda yayılmasını sürdürüyor, uluslararası nüfuz kazanarak dünya ölçeğinde ABD hegemonyasını tehdit eden gerçek bir rakip haline geldi. Rusya, dünya çapındaki etkisi görece sınırlı kalsa da, Ukrayna’ya saldırarak çıkarlarını ve elindekileri korumak için savaşma olanağına sahip olduğunu kanıtladı.

İyi ve yardımsever emperyalist yoktur. Tüm emperyalistler finans kapitalin egemenliği ve çıkarlarını temsil eder; işgücüne karşılıksız olarak el konulması ve halkların zenginliklerinin yağmalanarak baskılanması temelinde var olurlar. Emperyalizm doğasında sömürü ve şiddet vardır.

Konferansımız, emperyalizmin sömürücü, yağmacı, zorba karakterine ilişkin kavrayışı geliştirme kararlılığındadır. Çin ve Rusya’nın emperyalist karakterini ya inkar eden ya da emperyalist olduklarını kabul etmekle birlikte onları insanlıktan yana, halkların dostu, barışçıl güçler olarak tanımlayarak, sadece ABD ve müttefikleriyle NATO’yu “düşman” gören bilim dışı pozisyonları etkisizleştirmeyi görevi sayar. ABD ve NATO’nun halkların tek düşmanı olduğunu ileri sürerek, sanki bugün “tek kutuplu”ymuş ve emperyalistler dünyayı yeniden paylaşmak için çatışmıyorlarmış gibi, “çok kutuplu” bir dünya kuruluşunu amaç edinenler, Rusya ve Çin emperyalizmine dayanarak ABD emperyalizmine karşı mücadele edilebileceği hayalini yayıyor. Oysa bir emperyaliste dayanarak diğerine karşı mücadele edilemez!

Emperyalist-kapitalizmi hedef almayan belirli bir emperyaliste karşı sözde mücadele iddiasının, hedef alındığı iddia edilen emperyalistin rakibi olan emperyalistlerin aleti olmaktan başka bir içeriği olamaz.

Halkların dostlarıyla düşmanlarını karıştırmasını sağlamaya çalışan emperyalizm yardakçılığıyla mücadele zorunlu olduğu kadar, bağımsızlık ve demokrasi, sosyal ve ulusal kurtuluş için gerçek ve geniş bir anti-emperyalist mücadele cephe inşa etmek de şarttır.

Tek tek ülkelerde başlıca hedef edinilecek emperyalistler farklı olabilir, ancak gerçek bir anti-emperyalist cephenin bütün emperyalistleri ve işbirlikçilerini hedef edinmesi zorunludur. Öte yandan, uluslararası proletarya şüphesiz sadece emperyalizme karşı mücadeleyle yetinemez. Burjuvazinin egemenliğine son verilmesi ve sömürüye dayalı kapitalist sistemin tasfiyesi işçi sınıfının kurtuluşunun olmazsa olmazıdır. Emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadele, proleter devrimin zaferiyle işçi sınıfının egemen sınıf olarak örgütlenmesi için bir mücadeledir.

Dünya işçi sınıfı ve halklarını tüm emperyalistlere karşı mücadeleye çağırıyoruz!

Emperyalist egemenlikten kurtuluş, burjuvazinin egemenliğinden kurtuluşla mümkündür!

Dünyanın tüm proleterleri ve ezilen halklar birleşin!

HABER MERKEZİ